9 gündür Adana'daydım. Bu kez sefam için değil. Ama zaten aile, yalnızca sefa amaçlı bir araya geliyorsa bir problem vardır, değil mi? İyi günü, kötü günü, hastalığı ve sağlığı içtenlikle paylaşacağınız insanlar sıralamasının ilk sırasında aileniz olduğuna eminim. Dolayısıyla annem ameliyat olduğu için ben de onun yanına destek kuvvet olarak gittim.
Aman ne destek!! Çaktırmamaya çalıştım, ama artık itiraf edebilirim: Annemi hastane yatağında görmek berbat bir duyguydu! Önemli bir problem olmadığını biliyorsunuz, ameliyat iyi geçmiş, her şey yolunda... Ama o canlı, kıpır kıpır, her an her şeye hazır, maceracı annenizi o kabus florasan ışıklarının altındaki bir hastane yatağında ellerinde iğnelerle ve halsiz bir şekilde görmek hiç de hoş olmuyor! (Hastane ortamları için de bir önerim var: Şu florasan ışıklarının gerçekten de değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum! Onun yerine sarı-gün ışığı lambaları takılmalı! Zaten hastane ortamı yeterince sinir bozucu ve kontrol amaçlı bile olsa orada olmak da sinir bozucu... Üstüne bir de aynada kendinizi ya da etrafınızdaki insanları bembeyaz ışık altındaki soluk benizli Alien'lar misali görmek çok ağır geliyor!)
Bu arada annemin en normal durumlarda bile yazdığı senaryolar korku filmi gibidir. Mesela ortaokuldayken okul otobüsümüz birazcık gecikse, annem teröristlerin otobüsü bombalamış olabileceğini düşünürdü!!! Ya da uçaktan inip onu aradığımız zaman, kendi beklentilerinden 15 dakika falan daha geç olduysa, annem NTV'nin başına geçmiştir. (Uçak senaryoları daha çeşitli olabilir: uçağın düşmesi, kaçırılma, hava şartlarından dolayı başka yerlere zorunlu inişler, vs.. Artık aklınıza ne gelirse diyeceğim, ama annemin aklına gelenler sizin aklınıza gelmez.:) ) İşte bu yüzden, ameliyat sonrası annemin potansiyel senaryolarnı düşünerek yanımda "Çekim Yasası" kitabını da götürdüm. Anneme kitabı zorla okutmuştum daha önce, ama pek işe yaramadığını düşünüyordum. Çünkü senaryolarındaki korku temasında bir değişiklik olmadı. :) Bu kez hastanede yatarken başucunda kitabı okumayı denedim, ama bünyesi buna uykuyla karışık tepki verdi. O kadar ağrı çekerken bile Çekim Yasası sayesinde uykuya daldı (konu ne kadar ilgisini çekiyor görün işte), aralarda da tek gözünü açıp "devam et, devam et, çok güzel" demeyi ihmal etmedi. :) (Kendimi Uykudan Önce programını sunan Adile Teyze gibi hissettim.)
Neyse, 2 günlük hastane konaklaması sonrasında nihayet eve kavuştuk. Annem üst kata inip çıkmasın diye birlikte alt kattaki odada yatıyoruz. O, koltukta; ben, çift kişilik yatakta.. Hayır, zalim refakatçi olduğumdan değil, hastamız koltukta daha rahat ettiği için..:) Yatağa gömülmek dikişler açısından pek yararlı değil çünkü. Eve geldikten sonra gün geçtikçe annem canlanmaya başladı. Ve bu durum beni korkutmaya da başladı! Çünkü artık kendisini ortalarda göremeyip de seslendiğimde, bana üst kattan ya da bahçenin bir ucundan falan "burdayım!!" diye ses vermeye başlamıştı..:) Merdiven girişine barikat kurmayı düşünmedim değil hani, çünkü bir sonraki aşama koşu bandından el sallaması falan olabilirdi!! :)
Bu arada dikişlerin zorlanmaması için çok fazla gülmememiz gerekiyordu, ama bu konuda pek de iyi bir refakatçi olamadım. Biz bol bol güldük. İçerideki dikişler ne durumda bilemiyorum, ama had safhada serotonin salgıladığımızı söyleyebilirim! :)
Ve annoşum ayaklandı. (Aşağıda görüldüğü üzere) Artık çok daha iyi. Bir ay daha kendisine dikkat etmesi gerekiyor, ama en azında eğilme-ağır kaldırma gibi zorlayıcı hareketler dışında ev içinde dolaşıp, oturup-kalkıp-yatıp, istediği şeyleri yiyip-içebiliyor.
İstanbul'a içim çok rahat döndüm. Ayrıca böyle durumlarda insan bir şeyi çok daha net fark ediyor. Gerçek ve samimi dost desteğinin ne kadar önemli olduğunu! Biyolojik teyzem olmayabilir. Ama en az gerçek bir teyze kadar yakın olabilecek ne kadar çok teyzem varmış meğer! Zaten hepsini çocukluğumdan beri tanıdığım annemin arkadaşları süperlerdi! Hem hastane günlerinde hem de sonrasında inanılmaz bir moral desteği verdiler ve her anlamda yardımcı oldular. Böylesine candan ilişkiler galiba onların nesline mahsus diye düşünüyorum ve kesinlikle bu anlamda bizim ve bizden sonraki nesillerden çok daha şanslılar. Umarım hep de böyle devam ederler..
Annoşum, dün gece yatarken tesbih böceği stilini mi yoksa yılan kıvrılışını mı kullandın bakayım? :))
3 yorum:
imgoşum benim,hani insan gülerken ağlar,ağlarken güler ya,işte böyle okudum yazdıklarını..nasıl güldüm biemezsin bu sefer iç dikişler kesin gitti düşünüyorum:Sevgi herşeymiş annecim,bana bebek gibi baktın hızla iyileştim,seni yordum ama,sorumlukluk aldın diye bana bişi bırakmadın,nazladın tuzladın:)çok teşekkür ediyorum sana..herşey gönlünce olsun..
not:ben çok zengin bir kadınım,4 tane çocuğum var hepside bize gurur veriyor.başka bişi istemiyorum tanrıdan,sizlerle güzel şeyleri paylaşalımherzaman,bu doyum yeticek bizlere..öptüm
Merhaba İmge!
Kıymet'in size link vermesiyle geldim blogunuza.
Ve tam anlamıyla 1 saattir fala buradayım:)
Önce annene geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.En kısa zamanda sağlığına kavuşur ve güzel evinde bir bahçeye bir üst kata hoplaya zıplaya iner çıkar:)
Arşivinde hayli vakit geçirdim.Geziler,Tiyatro,sinema,müzeler,resim sergileri gibi "gerçek"insan olmanın gerekliliğinden her etkinliğe fırsat yaratmanıza beyıldım.Harikasınız.
Ben Biyo,Ankaralıyım.Önünde fotoğraf çektirdiğin AST da ünv.yıllarımda 3 yıl Rutkay Aziz'in öğrencisi oldum:)Ankara'ya olan özlemini,gelince "şuraya gidemedim tüh"diye hayıflanmanı anlayabiliyorum.
Aynı tarihlerde kızkardeşlerimzi evlendirmişiz:)Bizimki Adanada değil Ankara'da idi.
Can Tarlası ve TakTak Takıntı oyununu ile ilgili yazını sanki ben yazmışım sandım:)
Dolunay Soysert'in ekranlardan ne kadar farklı olaganüstü bir enerjiye ve rol kabiliyetine sahip olduğunu gördüm.Levent Üzümcü de dediğin gibi hano olabilşyormuş ama biraz çiğ duruyor sanırım o roller ona:)
Ben de senin gibi "güneş enerjisiyle çalışan "birisiyim.Yağmurlu havalarda direkt kurt kadına bağlarım,ayarlarım,ruh halim bozulur tam bi manyak olurum:)Hoş,normal olduğum pek söylenemez ama...Bir kış bebeği olarak Yaz aşığıyım.Deniz kum güneş,sınırsız tatilde evet neden podyumda gibi dolaşılır ve tatil işkence haline getirilir bende anlamam!
İmge,Her yazında kendimden benzer yönler bulduğum o kadar çok şey oldu ve yazacak o kadar yorumum oldu ki şimdi tek bir yorumda unuttuğum birçok şey var emin ol:)
Sanalda tanımadığın tanıyamayacağın,ortak ir paylaşımın olmadığı birisinin özel hayatıa bu ilgi 3 yıllık bloger olarak herseferinde şaşırtmıştır beni ama ben seni ve blogunu çok sevdim İmge.
Baktım ama bir mail adresini bulamadım.Tüm bunları özelden sana yazmak isterdim ama yoruma yazmak zorunda kaldım.
Güzel paylaşımlar yapmak dileğiyle
Sevgi ve içtenlikle....
Biyo :)
Biyo
Sevgili Biyonik Kedi, :)
Herhalde bloguma yapılmış en güzel yorumlardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. hatta en güzeli de diyebilirim. :) gerçekten yazdıklarıma bu kadar zaman ayırmış olman ve birçok yazımla ilgili yorumlarını paylaşman beni çok mutlu etti.
Ben de senin bloguna biraz göz attım ve daha sonra daha detaylı inceleyebilmek için favorilerime ekledim. "Var mısın Yok musun" yarışması ile ilgili yazını okurken de gülmekten gözümden yaş geldi.:)) Çok keyifli görünüyor siten, ellerine sağlık...
Sana daha detaylı bir e-mail attım, ama buradan da bir teşekkür etmek istedim. "Ankaramıza" iyi bak, olur mu? :)
Yaşasın blog kardeşliği! :)
Sevgiler...
Yorum Gönder