Çırağan Sarayı’nın Tarihçesi

Hava yine süper! Son 5 haftadır günün uyanık olduğum her dakikasını ayırdığım İslam tarihi ile ilgili 200 sayfalık çevirimi tamamlamışım. Savaştan çıkmış gibiyim ve kesinlikle bugün mola vermeliyim. Uzun zamandır merak ettiğim Çırağan Sarayı’nın Tarihçesi sergisini göreyim dedim. “Dur bakayım, Gizoş’u da arayayım, belki gelir.” Tabi ki geldi yürüyüş arkadaşım. :)

Önce Ortaköy’e gittik, tatlılarımızı yiyip tatlı tatlı konuştuk bahardan kalma havada. Sonra da sergiye geldik. Sergi sarayın tarihini sırasıyla anlatan, koridor boyunca sıralanmış resimli panolarından oluşuyor. Karşı sırada ise o dönemlerde yapılmış bir avize alım kontratı, hasar tespit raporu, vs gibi Arapça yazıyla yazılmış belgeler var. Sarayla oteli birbirlerine bağlayan koridorda bulunan sergiyi yolunuz düşerse gezin tabi, ama büyük beklentilerle gitmeyin derim. :)

İşte size dev bir hizmet sunuyorum! Panolardan edindiğimiz Saray tarihi ile ilgili bilgiler emrinizdedir:

Çırağan Sarayı’nın bugünkü yeri, 17. yüzyılda Kazancıoğlu Bahçeleri olarak bilinirmiş. Lale Devri’nde Beşiktaş kıyılarını süsleyen saraylar ve bahçeler “Çiçek ve Müzik Aşkının” simgeleri sayılırlarmış. Dönemin padişahı olan III. Ahmet buradaki mülkünü gözde Vezir-i Azam’ı İbrahim Paşa’ya hediye etmiş.

Böylelikle İbrahim Paşa, 1719 yılında ilk yalıyı eşi Fatma Sultan (III: Ahmet’in kızı) için yaptırmış. Burada Çırağan Şenlikleri adı verilen meşale şenlikleri düzenletmiş. Bu nedenle burası Farsçada ışık anlamına gelen “Çırağan” ismiyle çağrılmaya başlanmış.

Sultan II. Mahmut bu alanı yeniden yapılandırma kararı alır. Önce mevcut yalıyı, ardından yalının çevresindeki okulu ve camiyi yıktırır. Mevlevihane, yakında bulunan bir yalıya nakledilir. Yeni saray ahşap gibi görünse de ana binanın temelinin yapımında tamamen taş kullanılmıştır. 40 sütunuyla klasik bir görünüm verilmiştir.

Sultan Abdülmecid 1857 yılında II. Mahmut’un yaptırdığı ilk sarayı yıktırıp, Batı mimarisi tarzında yeni bir saray yaptırmayı planlamış. Ancak hem mali sıkıntılar hem de 1861’de vefat etmesinden dolayı sarayın yapımı yarım kalmıştır.

Yerine geçen kardeşi Sultan Abdülaziz sarayın inşasını 1871’de tamamlatmıştır. Ama batı değil, doğu mimarisini seçmiştir. Kuzey Afrika İslam mimarisinden esinlenilmiştir. Sarayın müteahhitliğini Sarkis Balyan ve ortağı Narsisyan Kirkor yapmıştır. Yapımına 1863 yılında başlanan Çırağan Sarayı 1871’de bitmiş ve 2,5 milyon altına mal olmuştur. Sarayın işlemeli kapılarının her birinin değeri 1000 altındır. Sultan Abdülhamit, bu kapıları çok beğenen Alman İmparatoru Kayzer Wilhelm II’ye armağan etmiştir. Wilhelm de kapıyı Berlin Müzesi’ne yerleştirmiştir. Sultan Abdülaziz, en son 1876 yılının Mart ayında burada dinlenmiştir. Ancak halk arasında Mevlevihane yıktırılarak, üzerine saray yaptırılmasının uğursuzluk getireceği dedikodularından rahatsız olarak buradan ayrılmış ve Dolmabahçe Sarayı’na yerleşmiştir.

1876 yılında Abdülaziz’in yeğeni V. Murat padişah olmuş, ancak aynı yıl içinde akli dengesini yitirdiği için tahttan indirilmiş ve bugün Beşiktaş Lisesi olarak kullanılan Harem Binasına nakledilmiştir. 1904’te vefat edene kadar da burada kalmıştır.

19. yy sonlarından kalma saray sütunlarından biri:



















14 Kasım 1909’da Çırağan Sarayı parlamento binası olarak kullanılmaya başlanmıştır. 20 Ocak 1910 yılında Milli Meclis Salonunda çıkan bir yangın yüzünden koca Saray beş saat içinde yanmıştır. Birçok antika eser, II. Abdülhamit’in özel koleksiyonu ve V. Murat’ın kütüphanesi yanarak kül olmuştur.



















1946 yılında sarayın bodrum katında bulunan Mevlevi dervişlerine ait mezarlar bir istihkam yüzbaşısının altın aramak için yaptığı kazılar sırasında tahrip edilmiştir. Aynı yıl çıkarılan bir kanunla Saray, İstanbul Belediyesi’ne bırakılmıştır.

1987 yılında yangından sonraki ilk restorasyon çalışması başlatılmıştır. 1990 yılında otel, 1992’de ise saray hizmete açılmıştır.



















İşte bu görkemli sarayın tarihinin bir özeti. Çok etkileyici bir sergi olduğunu söyleyemeyeceğim, ancak buna rağmen tarihi ve kültürel miraslarımızın tanıtımı ve bilinç kazandırma açısından son derece güzel bir fikir olduğunu düşünüyorum.

Yapanların ve düşünenlerin ellerine sağlık!

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Teşekkür ederim, benim için çok yararlı oldu

Imge dedi ki...

rica ederim, faydam olduysa ne mutlu...

Co Amado dedi ki...

Ben de cok tesekkur ederim..

Imge dedi ki...

Beğendiğine sevindim Co.. Sevgiler..

İrem Biçer dedi ki...

Teşekkürler, çok işime yaradı (:

Imge dedi ki...

İrem,

Rica ederim. Sevindim..:)

Adsız dedi ki...

hiç işime yaramadı bu yazılarrrrrr...