TROYA - Bir Anadolu Efsanesi

Tarihçiler ve arkeologlar ne derlerse desinler, Mustafa Erdoğan diyeceğini demiş: "Troya, yüzde yüz Anadolu kültürünün ürünüdür."

İlyada Destanı'nda da yer alan ve 3000 yıl öncesine dayanan bu efsaneye Anadolu Ateşi Dans Topluluğu yeniden hayat vermiş. Dört yıllık çalışmanın sonucunda ortaya yine kelimenin tam anlamıyla muhteşem bir gösteri çıkmış.























Gösteriyle ilgili Google araştırmalarım sonucunda bana enteresan gelen bilgileri sizlerle de paylaşayım dedim:

• Dünyada ilk kez sahnede yedi kişi aynı anda uçuyor. (Bundan önceki rekor dörtmüş.)
Mustafa Erdoğan 120 kişilik dans grubunun içinde daha önce Truva Antik Kenti’ni görmemiş olan 35 dansçısıyla birlikte Truva’yı ziyaret etmiş. Kentin enerjisini almak amacıyla buraya gelen ekip, sahne çalışmalarının bir kısmını da Truva’da gerçekleştirmiş.
• Kostümler Antik Truva kazılarında ortaya çıkarılan eserlere birebir uygun hazırlanmış. Hala Truva’da kazı çalışmalarını sürdüren arkeolog Doç Dr. Rüstem Aslan tarih danışmanlığı yapmış ve 2,500 kostümün hazırlanmasında yol göstermiş.
• Gösteri 3,5 milyon euro’ya mal olmuş.
450 çeşit ve 12,000 metre kumaş kullanılmış.
7,200 saat prova yapılmış.
Müzikler 5,400 saatte yapılmış.(Yücel Arzen müzikleri Prag Filarmoni Orkestrası ve Korosu eşliğinde)
• Fesler için 3,000 adet sarı lira kullanılmış.
• Veee şu meşhur kırılan kemik sayısı: provalar sırasında dansçılar 170 kemik feda etmişler.

Gelelim benim yorumlarıma

Öncelikle 2 perdelik ve yaklaşık 2 saatlik gösterinin gerçekten de muhteşem bir çalışmanın, disiplinin ve şevkin ürünü olduğu çok belliydi. Kostümlere bayıldım, muhteşemlerdi. Etrafa kıvılcımların saçıldığı birebir kılıç mücadelelerini havada uçan dansçılara tercih ederim. (Uçan dansçıların olduğu sahne bana çok da ilginç gelmedi, ama rekor kırıldığı için şanımız yürümüş. O yüzden yine de helal olsun!) Yine Anadolu Ateşi’ni izlediğim her seferinde olduğu gibi gözümü kırptığım anda birkaç figür kaçırıyormuşum gibi bir hisse kapılarak, ağzım bir karış açık izledim dansçıları. Gösterinin kurgulanışı da çok güzel olmuş. Ancak ilk yarıda sahneler daha kesin ve net bir biçimde birbirlerinden ayrılırlarken, ikinci yarıda biraz daha iç içe geçmişlerdi.

Eleştirel gözlerime takılan ufacık iki nokta:
1) İlk perdenin 2. sahnesinde Kasandra’nın kostümünün diğer kadın dansçılardan farklı olması gerektiğini düşünüyorum.
2) Dördüncü sahnede iki parça halinde gelen geminin dağılışı da gözüme batar gibi oldu. Sahnenin sağ ve sol yanından içeri girebilirdi, ama geminin iki parçası da soldan içeri girince görsel bir dumur yaşadım diyebilirim.
(Ama izleyenler bunların gerçekten de ufacık noktalar olduğunu ve oyunun güzelliğini ve bütünlüğünü asla etkilemediğini anlayacaklardır.)

Sonuç olarak yine büyüleyici bir oyun ortaya çıkmış. Sanatsal anlamda estetik güzelliğinin yanı sıra Troya Efsanesinin Anadolu kültürüne ait olduğunu vurgulayarak kültürümüze yaptığı olumlu katkılar da projenin takdire değer en önemli başka bir özelliği diye düşünüyorum. Anadolu ile verilen birlik mesajı ve barış teması çok incelikli bir şekilde seyirciye aktarılmış. Mustafa Erdoğan'ın aklına, fikrine, sanatsal bakışına, kültürel değer anlayışına ve disiplinli çalışmasına bir kez daha helal olsun diyorum. Kendisine ve ekibine tüylerimi yine diken diken ettikleri için sevgilerimi gönderiyor ve tebrik ediyorum.













Not: Bir sonraki yazıda Youtube'da yayınlanan 8 Nisan açılış gösterisi ile birlikte tanıtım broşüründe verilen sahne sıralamasına göre hikayenin özetini yazacağım. Göreceğiniz kısa görüntüler de o sahnelere aittir.
(Resimler için de Facebook sağolsun diyorum..:) )

Hiç yorum yok: