Geçtiğimiz iki hafta boyunca hasta olduğum günler de dahil olmak üzere her akşam annemle birlikte bir saat hızlı tempolu yürüyüş yaptık. Tek bir gün hariç! O gün spor ayakkabılarımızı giymeden, ağır aheste yürümek ve üzerinden defalarca geçtiğimiz yerlere turist gözüyle bakarak fotoğraflar çekmek üzere yola çıktık. Mersin sahillerinden karelerle karşınızdayım. Yol boyunca sıralanmış olan yiyecek stantlarının bazılarından seçmeler:
Gördüğünüz gibi son derece büyük tehlikelerle dolu bir sahil şeridimiz var! Ayrıca bunların dışında daha resmini çekemediğim bir dolu sıkma&ayrancı, dürümcü, balıkçı (yukarıda gördüğünüz de balıkçı tekneleri zaten), künefeci, dondurmacı falan da vardı. Yine akşam üzerleri yol boyunca sıralanan köylü kadınların sattıkları sebze ve meyvelerin güzelliğine ve tazeliğine hayran kalabilirsiniz! İnanmayacaksınız ama, Mersin'den İstanbul'a bamya ve taze fasulye bile getirdim! :) Dün tüm gün onları ayıklayıp, şok haşlayıp, poşetlere koyup, derin dondurucuya atmakla uğraştım, ama değdi! (Yaa, senede bir iki kez ortaya çıksa da hamarat ve domestik bir yönüm de vardır benim! :))
Yürüyüş yaptığımız sahil şeridi boyunca çektiğimiz fotoğraflardan hoşuma giden birkaç doğa karesini de aşağıda görebilirsiniz. En alttaki resimde gördüğünüz begonviller her yeri sarmışlardı ve capcanlı renk tonlarıyla süper görünüyorlardı!
Yürüyüş bitti. Eve geldik. Geçenlerde okuduğum Kız Kardeşim İçin adlı kitaptan öğrendiğim "Tanrı'yı güldürmek istiyorsanız, ona planlarınızdan bahsedin!" atasözünü benimsemiş olmamıza rağmen pek akıllanmamıştık. İlk hafta yaptığımız planların birçoğunu uygulayamamış olsak da hemen şevkle ertesi günün planını yapmaya başladık:
Annem - Yarın sabah 6:00'da kalkıp yürüyüş yapacak mıyız? (Her gün ısrarla bu planı yapmamıza rağmen 9:30'dan önce kalktığımız olmadı!)
Ben - Kesin yapalım, üstüne de denize girelim bir saat!
Annem - Süper! Sonra kahvaltı yaparız, öğlen güneşinde de evde 1-2 saat kestiririz.
Ben - Akşam ağırlık çalışması öncesinde deniz bisikleti de mi yapsak?
Annem - Yapalım valla! Ama Tanrı'ya planımızdan bahsetmeyelim!!! (İşte benim annem!) :)
7 yorum:
vaay mukerrem minibusle seyyar sube acmis demek haaa....4 bici alana bi bici bedava kampanyasi da super...ve tabi sirdanci cumali tam bir reality show olmuş:)canim istedi.
stantlar süperdi gerçekten! bu arada biciciler bizi turist sandılar. "bunca yıldır buradayız, bir kişi de gelip resmimizi çekmedi" diyerek keyifle poz verdiler..:) Ama "Ağır Abi" Şırdancı Cumali o kadar mutlu olmadı bu duruma. Hatta beni de önündeki kazana atmak ister gibi bir hal var bakışlarında. :))
Yaz ortasında hasta olan hemde gribal enfeksiyon sadece ben değilmişim,gerçi sizinki biraz daha farklıymış ama :)
Ben hala atlatamadım,üstüne üstlük tatilde yapmadım ağlayanlar bana ağlasın :)
Şırdancı Cumali benimde dikkatimi çekti,gerçekten ilginç bi resim olmuş :)
bu şırdan ne olaki?
Büyükbaş hayvanın midesinin bölümlerinden biridir. Temizlenip içine baharatlı pirinç doldurulup dikilip pişirilmesiyle hazırlanır. Görüntüsü iğrenç, ama tadı muhteşemdir. Bol kimyonla yenir. :) Adana sokaklarında (daha doğrusu büyük bulvarlarında) kocaman kazanlarda da satılır. Alkol sonrası süper gider!
Off, olsa da yesek hani..:)
Bu arada şırdanı anlatırken kendimden geçmiş ve "geçmiş olsun" demeyi unutmuşum Soul Eraser! Umarım daha iyisindir artık..
ilk defa adana dışından şırdanı sevebilen bi insanı görüyorum..ben de adanalıyım ve şırdan hastasıyım..sizin adınıza sevindim böyle bi tadı tatma fırsatını tepmediğiniz için
Adsız,
Ben de adanalıyım, ama öyle olmasam da bu fırsatı kesinlikle kaçırmazdım! Her çeşit sakatat itinayla yenir yani..:)
Yorum Gönder