Murathan Mungan'ın 16 kentte geçen 16 kadın öyküsüne yer verdiği, Metis Yayınları'ndan çıkan muhteşem bir kitap...
Murathan Mungan'ın kadını anlatma yeteneğine bir kez daha hayran kaldım. Yalnızca kadının çevresini, yaşadığı ortamı, fiziksel özelliklerini değil, o kadınsı psikolojiyi, düşünme tarzını ve kadının başka kadınlarla olan ilişkilerini de çok başarılı bir anlatımla aktarmış. İzmir'den, Diyarbakır'dan, Adana'dan, Trabzon'dan hemen hemen her yaşta ve konumda kadınla ilgili çarpıcı bir hikaye mevcut.
Benim en etkilendiğim öyküler ise şunlar oldu:
* İstanbul'da yaşayan bir iş kadını olan Emine'nin iş gezisi için Adana'ya gittiğinde zengin bir Adana çiftçisiyle evlenerek ev hanımı olarak yaşamını sürdüren eski arkadaşı Gülsüm ile yaptığı gönülsüz buluşma. Adana sıcağında erguvanların yad edilmesi...
* Kocasını sevdiği anlar, hep onu kıskandığı anlar olan ve kıskançlığının boyutunu sevgisinin büyüklüğü sananlardan olduğu için kıskançlığı sevgi sanmayı sürdüren Esme'nin öyküsü...
* Birçok çiftin evlilik sözleşmesi şemsiyesi altında birbirlerinin vitrinlerine "konu mankenliği" yaptıkları bir yaşamı sürdürdüklerini gören Meltem'in kendisinin de kocasının vitrini olduğunu anladığı öyküsü...
* Annesi tarafından terk edildiğini düşünen Songül'ün yine annesinin ihanetine uğradığını düşünen kocası Hüseyin'e onu hiçbir zaman terk etmeyeceğini kanıtlamak için ne pahasına olursa olsun hayatının sonuna kadar kendisini bu ilişkiye ve evine hapsetmesinin öyküsü... Bu Karadeniz hikayesinde Songül'ün kendisine kıymanın kendince değerli bir yolunu bulduğunu ve bunu aşk sandığını gözleyen kişi de yine bir kadın: ablası Şengül...
* Yeşilçam aktrisi olmak üzere Mersin'den İstanbul'a kaçan, ancak yalnızca "şoförün kızı" olmaktan "tantunicinin karısı" olmaya terfi edebilen alkollü, sarışın kadının öyküsü...
Hepsi birbirinden güzel 16 öykünün yer aldığı bu kitabı bir solukta okuyacak ve Murathan Mungan'a bir kez daha hayran olacaksınız. Bu arada kitabın son öyküsünün Esenler Otogarı'nda geçmesi, bana biraz Buket Uzuner'in Atatürk Havalimanı'nda geçen İstanbullular adlı romanınını çağrıştırdı. Sizce de otogar ve havaalanı kullanımının mantığı açısından bu iki kitap arasında bir benzerlik yok mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder