Yalnız Benim İçin Bak Yeşil Yeşil... :)

Hayalet sevgililerimi hatırlıyor musunuz? Hayır mı? O zaman önce onları bir hatırlayalım.

Aslında aralarında bir tanesi daha vardı, ama size bahsetmeyi unutmuşum. Nasıl atlamışım bilemiyorum doğrusu! Belki de bu seferki bir “bayan” olduğu için biraz çekinmişimdir. Ama gönül ferman dinlemiyor işte! Zaten kocamın da benim sevgililerimi elimden almaya çalıştığından bahsetmiştim, değil mi? İşte biz bu minik yaratıkları görünce böyle tuhaf bir çift haline geliyoruz!!

Aşağıdaki resimlerde hayatım boyunca kanımın kaynadığı tek kediciği görüyorsunuz! (Bir kere de Ortaköy’de bir kediye dokunmuşluğum vardır, ama hem sarhoştum hem de bu durumu fark eden kocam beni gaza getirmişti! Bu iki faktörün birleşimiyle Hezarfen olup Galata Kulesi’nden bile uçabilirim! Hem de kanat bile takmadan!! :) )


Bundan 2 sene önceki yaz mevsiminde anne oldu kendisi… 2 tane bebişi olmuştu. Bizim apartman da dahil onlarca apartmanın arka cephelerinin baktığı büyük bir avlu misali boşlukta yaşayan onlarca kedicikten biriydi. Biliyorsunuz ben bir köpek aşığıyım. Kedisever olmadığım için o ana kadar onların hiçbiriyle ilgilenmemiştim. Ama fare büyüklüğünde yavru kediciklerinin yanından ayrılmayan bu küçük hanım dikkatimi çekti. Anne olduğu için de onu balkondan beslemeye başladım. Ama maalesef ona bir parça yiyecek attığım anda on tane kedi birden geliyordu. Bizim “ağır anne” ise diğer cazgırların arasında tek lokma bile kapamıyordu. Kısa süre sonra kendi sistemimizi geliştirdik.

Örneğin, kediciğime vermek istediğim peynirleri daha büyük lokmalar halinde hazırlıyordum. Araya da küçücük parçalar, ekmek parçaları falan gibi lokmalar ekliyordum. “Pisi pisi pisi” dediğim anda aşağıdan kafalarını bana çeviren on beş tane kediye o küçük parçalardan birini atıyordum. Hem de bahçenin en uzak köşesine… Hepsi birden paldır küldür oraya koşturuyorlardı. Benim kedicik ise yavruların yanından ayrılamadığı için yerinde duruyordu. Diğerleri uzaklaştığı anda büyük lokmalardan birini ona atıyordum ve o da afiyetle yiyordu. Ve bir süre sonra buna o kadar alıştı ki, artık asla diğer kedilerle birlikte lokma kapma yarışına girmiyor. Çünkü biliyor ki ben en iyi lokmaları zaten onun için ayırmışımdır.

Evet, biliyorum, pek de adil bir yaklaşım olmayabilir, ama benim gibi bir kedi-sevmez için takdir edilesi bir davranış olduğunu da söyleyebiliriz. Zaten tüm kedilere su ve yiyecek veren birkaç apartman sakinimiz var. Ben de hayatımda ilk ve tek bağ kurduğum kediciği beslemeyi tercih ediyorum. Ama tahmin ettiğiniz gibi bu bağ da uzaktan. Aşağıya inip kendisini sevmedim hiç! Zaten yapabilir miyim bilmiyorum! Hani sadece o olsa ve kedi dilinden anlayan birileri onu kucağında tutarken ben de sırtına iki üç kez dokunsam belki… Ama bu sağı solu belli olmayan cinsin yanına tek başıma yaklaşmak konusunda hâlâ yeterince cesur değilim. Zaten fazla muhabbet tez ayrılık getirirmiş! Bizim kurduğumuz bu “mesafeli” ilişki de işte bu yüzden uzun ömürlü oldu!

Hem ben şimdiye kadar yalnızca Candan Erçetin’in şarkısındaki “Bahane” edilen o kediyi sevmişimdir. (Belki de kendisine çok benzettiği o kediyi bahane eden kadını kendime yakın bulduğum içindir, kim bilir!) O yüzden balkondan kedi sevmek de çok büyük bir aşama benim için! Ayrıca dikkat ederseniz onu sevgililerim kategorisine koydum. Yani sadece beslediğim değil, ayrıca sevdiğim de bir canlıdır kendisi! Yoksa sadece besleme amacıyla elimde kemik ya da yemek dolu poşetlerle Beşiktaş'ın ara sokaklarında kedi-köpek aradığım çok olmuştur. Ama bununla aramızda özel bir dil var! Bakışarak anlaşabiliyoruz, beni takip ediyor, göz kırparak bana cevap veriyor, falan filan... Ayrıca kedilerin bakışlarından pek hoşlanmam (bana donuk ve soğuk gelir), ama bu kedininki çok anlamlı ve sıcak geliyor!






















Bu arada bu gördüğünüz resimlerde aslında karnı tok! Az önce bir dolu hamsi ve tekir kafası götürdü. Ama çamaşır asarken salladığım çorapları bile gözüyle takip etmeye başlayıp, yine benimle kaş-göz oyunlarına başlayınca fotoğrafını çektim kendisinin. Bu arada arkama döndüğümde bir de ne göreyim?!??! (Kedilere özel Mart ayı geçeli çok oldu; galiba şu an sineklerin mevsimindeyiz!! Bu arada Mart ayında arka bahçede kedilerin neler yaptıklarını anlatsam dudaklarınız uçuklar! Yalnızca şu kadarını söyleyeyim: Çok zengin bir fantezi dünyaları var! :) )

















Dağılın laaaayyyynnn!! :)

Hiç yorum yok: