Biletix - Hırrrr!!! / Coca Cola - Brrrrrrr :)

Kendime çeviri yapmama izni verdiğim bu güzel Pazar gününde evde oturup Formula zırıltısı dinlemek de istemediğim için kendimi dışarı attım. (Evet, birçokları için Formula muhteşem bir olay olabilir, ama benim için televizyondan yayılan zırıltıdan ibaretir!) Hem ziyaret hem ticaret amacıyla Beyoğlu'na gittim. Önce Biletix'ten online aldığımız konser biletlerini fiziken almak üzere İstiklal Kitabevi'ne uğradım. Ama gişedeki suratsız insan sureti, biletler eşimin kredi kartı ile alındığı için onun olması gerektiğini söyledi. Daha önce Ortaköy'deki Biletix gişesinden eşim olmadan da biletleri alabildiğimi söylediğimde yüzüme bakmadan Ortaköy gişesinin yanlış yapmış olduğunu falan söyledi. Sonuç olarak bu haftaki ikinci bilet alma girişimim de başarısızlıkla sonuçlandı. (İlki Ortaköy'dü, oradaki gişe bir süreliğine kapanmış çünkü) İnşallah konser öncesi biletlerimizi verirler bari!! :) Neyse, hiç sevmememe rağmen para kazandırmaya devam ettiğim tek şirket olan Biletix'i bir kez daha kınıyor ve maalesef bundan sonra da kendisini kullanmak zorunda olacağımız için neden Beşiktaş'ta da bir gişe açmadıklarını buradan sormak istiyorum!

Buradan çıktıktan sonra Burç Lebon Pastanesi'ne uğrayıp kocama profiterol aldım. Ondan öncesinde birkaç kitapçıda ve Richmond'un yanına açılan Bershka'da biraz oyalandım. Sonra dönüşe geçtim.

İşte şimdi de her şeyiyle bayıldığım bir şirkete geçiş yapıyorum: Coca Cola!! Yılların Diet-Cola hayranı olan, Cola Zero ile zaten damak tadıma çok daha uygun bir hale gelen ürüne zararlarına rağmen bayılan ve bazı durumlarda yerine hiçbir şeyin konulamayacağını düşünen ben, Coca Cola'nın reklamlarına da bayılırım. Ramazan'larda, Milli Maç'larda ve diğer özel durumlarda hiç duygu sömürüsü yapmadan güldüren, duygulandıran, coşturan reklamlarını merakla beklerim! Bu yaz sıcaklarında da İTÜ'nün önündeki Gümüşsuyu durağında "Brrrrr" reklamını gördüm ve bayıldım. Sizce de süper değil mi? Bir de soğuk hava geliyordu tepedeki buz sarkıtlarının arasından...
















Buraya kadar inmişken yürümeye devam ettim. İnönü Stadyumu'nun yanından aşağıya indim. İnerken gördüğüm deniz manzarasına bir kez daha bayıldım... Swissotel'in önündeki yeşillik alana bayıldım... Dolmabahçe'ye yine bayıldım... Oradan Beşiktaş'a kadar uzanan ağaçlı yola bayıldım... Akaretler'e doğru başımı çevirdiğimde restore edilmiş Sıraevler'e bir kez daha bayıldım...

















Ve bir baktım ki eve gelmişim! Bilet alamadım ama keyifli bir Pazar yürüyüşü yapmış oldum. Evde kalıp zırıltı dinlemektense!! :)

Hiç yorum yok: