İstanbul'un Havasına Güvenip Reçel Yapanda Kabahat!!

Geçen hafta her sene iki üç kez uyguladığım şu meşhur 3 günlük diyetimi yaptım. 3 günde 4 kilo verdireceğini iddia eden bu reçetenin öyle bir yararını görmesem de psikolojik açıdan kendimi iyi hissettirdiği için kilo aldığımı hissettiğim zamanlarda yapmaya devam ediyorum. Ama olay şöyle oluyor genellikle: Kendimi biraz kilo almış gibi hissediyorum. Dolayısıyla korkudan tartılmıyorum. Sonra 3 günlük rejimi yapıyorum ve kilo vermiş gibi hissediyorum. Ama kilo vermediysem haftasonu öncesinde moralim bozulabilir diye yine tartılmıyorum. Sonra haftasonu boyunca bol bol içki, yemek ve çerez depoladığım için hafta başı yine tartılamıyorum. Biraz dikkat edeyim derken yine haftasonu geliyor ve bu kısır döngü böylece sürüp gidiyor. Ben de yararlı olduğunu düşünerek, ara sıra bu güzel rejimi yapmaya devam ediyorum.

Ama bu kez çok tehlikeli bir dönemde yapmışım. İştahımın çok açık olduğu ve tatlı krizleri yaşadığım günleri Superfresh'in brokolisiyle, greyfurtla ve ton balıklarıyla geçirdim! Midem kazınarak uyandığım oldu! Rüyalarımda hep yemekle dolu sofralar gördüm!

Buraya kadar her şey normal aslında... Ama ben bu dönemde bir de dolma ve köfte gibi tok insanın bile canını çektiren kokulara sahip yemekler yaptım!! Psikopatlığımın had safhada olduğu üçüncü gün ise bir ilke imza atarak "şeftali reçeli" yapmaya karar verdim!

Canım o kadar çok istedi ki burnumda kokusunu, ağzımda ise tadını hissedebiliyordum. Herhalde hamilelikte falan yaşanan aş ermesi de bundan daha şiddetli olamaz diye düşündüm. Akşamüstü kitap okurken aklıma düşen şeftali reçeli fikri ile birlikte kalan son enerjimi markete gidip şeftali ve şeker almak için harcadım. :) Gecenin köründe reçeli kaynattım. Ama annem usulü azıcık kaynatıp, sonraki birkaç gün güneşte bekleterek koyulaşmasını sağlayacaktım.

Ama annem ile aramda "ufak" bir fark olduğunu unutmuşum! O Adana'da yaşıyor, bense İstanbul'da! Dolayısıyla ertesi gün bulutlu bir İstanbul sabahına uyandığımda şu güneşte kıvam kazandırma işini bir kez daha düşünmem gerektiğin farkına vardım. İşte son üç gündür reçel tenceresi elimde evin neresi güneş alıyorsa oraya koşturuyorum. :) Valla en fazla iki gün daha dayanırım bu güneş avcılığına, ondan sonra kıvamı tam olmasa da götürürüm ben o reçeli!

Bu arada tadı ve rengi süper oldu ilk reçel denememin. Ah, bir de Adana güneşi olacaktı ki işte o zaman havamdan yanıma varılmayacaktı! Neyse, benim hâlâ umudum var! Yeter ki şu iki gün hava güneşli olsun!

Bu arada ilk reçelimin de bir fotoğrafı olmalı... Rengini görmeniz için kavanoza birazcık koydum. Resmini çektikten sonra kendisini yeniden güneşleneceği tepsiye döktüm.






















O zaman bu yazının ana fikri neymiş: Hepiniz Pazartesi ve Salı günü benim için güneş duası edecekmişsiniz! Ben de birkaç gündür devam eden bu hastalıklı çabamın karşılığını alıp, Çarşamba günü mutlu mutlu reçelimi yiyecekmişim! :)

Bu arada rejimden sonra kaç kilo mu verdim? Valla, haftasonu boyunca adeta galonla şarap/bira ve çuvalla çerez götürdüğüm için tartılma işi yine bir başka bahara kaldı!

2 yorum:

Adsız dedi ki...

ama ne guzel olmus recel degil mi? mayhoslugu, kivami, vs vs. Gercekten harika bir recel...Eline saglik vivi..

Imge dedi ki...

bunu da başardım di mi kocacım? "aferin de!" :)))