Zaman Makinesinde Ortaçağ'a Dönüş: Siena

17 Ağustos öğlen saatlerinde Pisa Centrale tren istasyonundan Floransa trenine biniyoruz. Ama Floransa'ya kadar gitmeyeceğiz. Empoli'de aktarma yapıp Siena trenine bineceğiz. Bu kez yolculuğumuz yaklaşık 2 saat sürüyor. Saat 14:30 gibi Siena'da oluyoruz. Pisa'dan Siena'ya gitmek ise kişi başı 7 EUR tutuyor. (Tur şirketlerinin düzenledikleri ekstra turlarda Pisa + Siena fiyatı 60 EUR! Bizse kendi kafamıza ve tarzımıza göre, şehrin sokaklarında dolaşarak, zaman kısıtlaması olmaksızın kafelerinde oturarak, istediğimiz yerde istediğimiz süre fotoğraf çekerek gezmenin tadını çıkarıyor ve 60 EUR yerine 11 EUR ödüyoruz! Bence süper! Sizce? :))

Neyse, Siena istasyonunda inip, bir harita alıyoruz. "Hımm, surlar içindeki bu şehir biraz tepede görünüyor gibi!!" Bence yokuş tırmanarak zaman kaybetmemeliyiz. Soruyor ve istasyondan oraya giden bir shuttle servis olduğunu öğreniyoruz. İtalyanların yönlendirme okları sayesinde 2 dakikada bulunabilecek bir yeri 5 dakikada bulabiliyoruz, ama olsun! Artık alıştık bunlara galiba... Hatta içgüdüsel olarak bile yönümüzü bulabilmeye başladık diyebilirim.

Surlardan içeriye giriş yapıyoruz. Kale duvarı gibi uzun taş duvarlar, dar ve kıvrımlı ara sokaklar, hafif kasvetli ve hüzünlü bir hava karşılıyor bizi... Tatil boyunca farklı bir gerçeklikte olduğumu hissettiğim ikinci yer de burası oldu diyebilirim. (Birincisi Venedik'ti!) Üzerimizde zaman tüneline girmişiz ve Ortaçağ'a dönmüşüz gibi bir izlenim bırakan bu büyülü kentin turist kalabalığı olmadığında nasıl göründüğünü çok merak ettim doğrusu.

Ara yollardan yürümeye devam:
























Siena'nın tarihi şehir merkezi, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alınmış. Yani Ortaçağ'dan bu yana taşına, toprağına dokunulmamış meydanlar ve yapılarla karşı karşıyasınız! Ve şimdi o meydanların en ünlüsü olan Campo Meydanı'na çıkmak üzereyiz:

















İstiridye biçimindeki Piazza del Campo (Campo Meydanı), 1347 yılında yapılmış. İtalya'nın meşhur Palio yarışları da bu meydanda yapılıyor. Buradaki en önemli yapıların Palazzo Pubblico (Belediye Sarayı) ve onun 103 metrelik çan kulesi Torre del Mangia olduğunu söyleyebiliriz.






















Meydanın 13. ve 14. yüzyıldan kalma diğer yapıları da en az bunlar kadar etkililer. İşte meydandan görüntüler:





















Ara sokaklarda geziyoruz, Siena'nın da "Duomo"sunu (Katedralini) görüyoruz, ama vaktimizin büyük çoğunluğunu bu büyüleyici meydan ve çevresinde geçiriyoruz. Burası da Siena Katedrali:

















Bu arada efsaneye göre Roma'yı kuran Romulus ve kardeşi Remus'u dişi bir kurdun emzirdiği söyleniyor. Siena ise Remus'un oğlu Senius tarafından kurulduğu için şehrin her yanında iki kardeşi emziren dişi kurt heykellerine rastlayabilirsiniz. Aynen şöyle:






















Toscana bölgesini geziyorsanız mutlaka Siena'yı görmek için zaman ayırmanızı öneriyorum. Hatta Pisa veya Siena kentlerinden birini görme şansınız varsa, Siena'yı tercih edin, pişman olmazsınız. Ayrıca sakın oraya gitmişken şarap almadan, eliniz boş dönmeyin! Ara sokaklarda tadarak alabileceğiniz şarap dükkanları da bulunuyor. Alın size süper bir bilgi daha: Yeniden tren istasyonuna gitmeniz gerekmiyor. Gramsci Meydanı'ndan Floransa'ya saat başı otobüsler kalkıyor ve yolculuk 1 saat sürüyor. "İso'cum biz de 18:00 otobüsüne yetişelim bence.. Saat 19:00'da Floransa'da olur, güzel bir akşam yemeği yiyerek bu şehre de veda ederiz. Ne dersin?"

2 yorum:

mutfakfaresi dedi ki...

İtalya gezisinde en çok etkilendiğim yer. Palio yarışlarında bulunmayı isterdim. Rehberimiz Campo Meydanı'na bakan evlerin pencerelerinin yarışlar sırasında yüksek rakamlara kiralandığını söylemişti. Bir pencerede 50 kafa görebilirmişsiniz. :o))

Imge dedi ki...

Eğer yarışların 16 Ağustos'ta yapıldığı doğruysa, biz tam ertesi günü oradaymışız demek ki! Yarışlarla ilgili görüntülere Internet'ten bakmıştım ben de.. Meydanda toplanan kalabalık inanılmazdı, ama orada olmak galiba hiçbir işe yaramaz. Hani bir tıkırtı, sonra hafiften gümbürtü duymak ve toz duman görmekten başka ne yaşayabilirsin ki meydanın ortasında?! O yüzden eminim o evlerin balkonlarını kiralamak ve pencerelerdeki 50 kafadan biri olmak daha mantıklıdır! :))

Bu arada senin Amasra yazını da bekliyorum... Hatta kalınabilecek güzel pansiyon/otel önerilerin ve rakı+balık+salata yenebilecek şirin sahil lokantaları tavsiyen olursa çok makbule geçer..:))