Galleria Borghese

Yemyeşil ve kocaman bir park alanının içindeki bir villadayız. Burası Borghese ailesine ait bir yapı ve yine bu aileden olan Kardinal Scipione Borghese'nin özel koleksiyonunu barındıran muhteşem bir müzeye dönüştürülmüş. Burayı gezmek için rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim. Gerçi biz yaptırmadan gitmemize rağmen 45 dakika sonrası için bilet alabildik. Ama rezervasyon yaptırmak işinizi kolaylaştıracaktır.

















Roma'daki en bayıldığım yerler arasında yer alan bu müzeye fotoğraf makinelerinizi ve çantalarınızı sokamıyorsunuz. Aslında o an buna üzülmüştüm, ama bir yandan da bunun bir avantaj olabileceği aklıma geldi. Kısıtlı zamanınız olduğunu göz önüne alırsak, bazen kendinizi fotoğraf çekmeye kaptırdığınızda o eserleri doyasıya izlemek için yeterince vakit ayıramayabiliyorsunuz. O yüzden çantasız ve makinesiz müzeye girmenin de süper bir şey olabileceğini gördüm.

Roma'ya gidenlere müze olarak mutlaka görmelerini tavsiye ettiğim iki müzeden biri oldu Galleria Borghese. Muhteşem Bernini heykellerine hayran kaldık! Tablo koleksiyonu da bir o kadar güzeldi! Alın size iki Bernini heykeli resmi:






















İlk heykelin adı "Daphne ve Apollo". Doğru bildiniz, Yunan mitolojisinden karakterler bunlar. Bernini bu heykele 24 yaşındayken başlamış ve 1622-25 yılları arasında tamamlamış. İkinci heykel ise Pluto and Proserpina (1621-22). Resimlerden anlaşılıyor mu bilmiyorum, ama bu gördüğümüz heykeller sanki mermer değil de canlı dokular kadar gerçekçilerdi. İkinci heykelde Pluto'nun elinin Proserpina'nın bacağında durduğu yerdeki içe çökük duran kısma bakar mısınız? Gerçek bir kadın bacağının yumuşaklığı hissi uyandırmıyor mu? Yüzlerdeki ifadeler, gözyaşları, vücut kıvrımları, kaslar, parmaklar, saçlar... Heykelden çok tablolardan hoşlanan bendeniz buradaki heykellere tek kelimeyle hayran oldum!

Bu arada muhteşem tablolarla da gözümüz ve gönlümüz doydu diyebilirim. Aşağıdaki iki eser de bu muhteşem koleksiyonun ufacık bir parçası sayılabilirler. İlki Titian'ın 1514 yılında yaptığı "Sacred and Profane Love" ("Kutsal ve Kutsal Olmayan Aşk" diye çevirebiliriz bence). İkincisi ise Correggio'nun 1531'de yaptığı başyapıt sayılan tablolarından biri. Adı Danäe.




















Fotoğraf makinemi almadan bu resimleri nereden bulduğuma gelince, buyrun siz de Galleria Borghese'in web sayfasını inceleyin. Ama bence yolunuz oralara düşerse mutlaka gidip bu muhteşem müzeyi gezin. Hatta içinde yer aldığı o huzur dolu, yemyeşil parkta oturun, gelip geçenleri izleyin, bu zengin ailenin sizi de manen ne kadar zenginleştirdiğini düşünün! Huşu içinde belli bir süre geçirdikten sonra bir turist olduğunuzu hatırlayın ve çeşmeden suyunuzu doldurduğunuz gibi yeniden yollara düşün. :)






















Bu arada şehrin uzak sayılabilecek bir noktası olan Galleria Borghese'e otobüsle gelmeniz en iyisi. Ama dönerken parkın içinde ve çok şık sokaklarda yaklaşık yirmi dakikalık keyifli bir yürüyüş yaparak İspanyol Merdivenleri'ne kadar inebilirsiniz. Biz öyle yaptık. İşte İso'cum cebinde su şişesiyle yürümeye başlamış bile..:)

Hiç yorum yok: