Ne çok yazı yazmışım İtalya gezisi hakkında! Kendimi tutmasam daha bir sürü yazı da yazabilirdim aslında. (Evet, bu kendimi tutmuş halimdi!) Şimdi kapanışı yaparken, İtalya ile ilgili aklımda en çok kalan notlardan oluşan bir yazı yazmak istiyorum.
* İtalya, sigarayı bırakalı yaklaşık 9 ay olmasına ve bu süre içinde bir kez bile içmeyi aklıma getirmemiş olmama rağmen canımın sigara istediği bir yer oldu! Yollarda, meydanlarda, restoranların açık bölümlerinde hemen herkes fosur fosur sigara içiyordu. Sigara yasağının faydalı bir uygulama olduğunu böylelikle bir kez daha anlamış olduk. Yasaklandıkça "görmek" de azalacak ve tahrik unsuru ortadan kalkacak demektir.
* Etraf izmarit ve şarap,bira şişesinden geçilmiyordu. Sokaklar ve meydanların çok temiz olduklarını söyleyemeyeceğim. Bakınız bir köprü altı!
* Her yerde buz gibi soğuk ve lezzetli sular akan çeşmelere rastlamak mümkündü ve o sıcakta bunun kadar güzel bir şey olamazdı! Çeşme gördüğümüzde çölde vaha görmüş gibi saldırıyorduk!
* Roma'nın sıcağı anormal bir sıcaktı! Adana'nın sıcağına alışkın olan ben bile Roma'da baygınlık geçirdim diyebilirim. Sabahı ve akşamı süperdi, ama gündüz 11:00 ile 16.00 arası sürekli dev bir saunanın içinde yürüyor gibiydik.
* Büyük araba ve cip görmedik diyebilirim. Hep küçük arabalar ve motosiklet kullanan insanlar vardı. Bunun küresel ısınma ile ilgili bilinçli bir zihniyete sahip olmaktan çok park yeri azlığı, şehrin sokaklarının ve altyapısının müsait olmaması ile ilgili olduğunu sanıyorum. Ama en azından bu da bir bilinç, değil mi?
* Restoranlarla ilgili yazımda da belirttiğim üzere bir tane bile "Restaurant" tabelası görmedik. "Ristorante", "Pizzeria" ve "Trattoria" tabelaları vardı. Metro istasyonundaki İngilizce olan tek cümle "Welcome to Rome! Please, respect it!" ("Roma'ya hoşgeldiniz! Lütfen buna saygı gösterin!) gibi bir cümleydi. Bizim gibi "Welcome, Wilkkommen,.." ile başlayıp Çince'sine kadar her dilde yazan, ama bir "Hoş Geldiniz" yazmayan turistik yerler benzeri mekanlara rastlayamıyordunuz. Kültürü korumanın önemli bir parçasının dili korumak ve dile saygı göstermek olduğunu görüyorsunuz. İster istemez kendi diliniz ve zengin kültürünüz ile ilgili içler acısı durumu düşünüyorsunuz ve içiniz cız ediyor! Boşa giden ya da değerlendirilmeyen koca bir potansiyel!!
* Dil kadar tarihi korumanın önemini de son derece iyi kavramış İtalyanlar. Yılda 70 milyon turisti nasıl çekebileceklerini çok iyi biliyorlar ve bunu el birliğiyle koruyorlar. Binalar adeta eskilikleriyle gurur duyuyorlar. O tarihi doku, meydanlara, sokaklara, köprülere inanılmaz bir estetik katıyor! "Bana ne kardeşim, benim evim değil mi? İstediğim tabloyu asarım!" demeden, evlerine izinsiz tek bir çivi çakmadan yaşamaktan gurur duyan zihniyetteki insanların ülkesi burası. "Ya da balkonuma istediğim çiçeği ekerim, istediğim renk panjur yaptırırım," demek yerine yaşadığı yerin tarihsel dokusuna yaptığı bilinçli katkıdan dolayı mutlu olan ve bunun ödülünü de fazlasıyla alan insanların ülkesi burası. İtalyanlar, bu açıdan biz Türklere benzemiyor bence! Sahip olunan kültürel ve tarihsel zenginlikler bakımından iki ülke de yarışabilir, ama bunların doğru kullanımı ve değerlendirilmesi açısından ne yazık ki kendi ülkemin çok daha gerilerde olduğunu bir kez daha fark ettim.
* Obez İtalyan görmedim! Hem de o kadar makarnaya ve pizzaya rağmen! Belki de tatil dönemi olduğundan dolayı pek İtalyan göremediğim içindir. Ama genellikle fit, yanık tenli, orta boylu tipler gördüm! Uzun boylu ve yapılı erkek modeli yerine neredeyse Tom Cruise ebatlarında tipler vardı ortalarda. (Etrafımın Josh Holloway'lerle dolu olduğunu görmeyi beklemiyordum elbette! Ama İtalya maçlarını izleme nedenlerim olan bir Maldini, bir Totti ya da en azından şehla bakışlı bir Toni görürüm diyordum! Ama nafile! Gözümü dört açmama rağmen kayda değer bir şeyler göremedim!) Ama polisler yakışıklılardı. Hani insanın karakolluk olası geliyordu! :)
* Bu arada İtalya 2009 yılının Nisan ayından itibaren "kitle turizmi" yerine "agri-turizm" konseptine dönecekmiş. Bu kapsamda günlük şehir vergileri çıkacakmış! 'Yani az para harcayan büyük gruplar yerine çok para kazandıran "butik gruplar" ülkeme gelsin' düşüncesini uygulamaya geçireceklermiş! Böylelikle kazancı artırıp, ülkelerinin "tükenme" oranını azaltacakları akıllı bir stratejiyi yürürlüğe sokacaklarmış. Güney sahillerimizde günlük 10 EUR'ya turistleri yediren, içiren ve eğlendiren HD'cilere duyurulur! Bizim gibi uygun fiyatlarla İtalya'nın pek çok yerini görmek isteyenlere de duyurulur. Nisan'a kadar böyle genel bir tur ayarlamanız akıllıca olabilir! :)
İtalya ile ilgili aklıma gelenler bunlardı. Genel olarak gezdiğim yerlerin hepsini çok sevdim, ama benim en favori üç kentim: Venedik, Siena ve Floransa oldu.
Yeni gezilerde buluşmak üzere! :)
4 yorum:
Sigarayı bırakmanı şiddetle destekliyoruz. Sakın başlamaya kalkma lütfen. Ne tür bir desteğe ihtiyacın varsa bize söyle Kerem'le hazır ve nazırız:o)
Özellikle Roma'da trafik sorunu ve park sorunu had safhada. İtalyanlar çok hızlı araba kullanıyorlar. Ve arabalarda ufak tefek de olsa bolca çarpık çizik var. Bu olağan hale gelmiş.
Bir de İtalyan erkekleri bence gerçekten yakışıklı(güzel demiyorum). Bir garip çekicilikleri var ama kadınlarını çirkin buldum.
desteğiniz için çok teşekkürler şekerler.. merak etmeyin artık sigaraya asla başlamam heralde! 9 ay oldu. 3 ay sonra 1. yıl kutlaması var, Kerem bebekle birlikte ona katılabilirsiniz bak..:))
İtalya'nın bu kadar eski ve aynı anda güzel olmasının bir sebebi de yapılan muhteşem restorasyonlar bence.
Bakınız: İstanbul'un surları. Bu surların önemi malum. Ama çizgi film gibi restore edildiklerinden değerlerini kaybetmeleri bir yana hala herşeye rağmen etraflarının düzenlenmemiş olması düzenlenenlerin de "gentrification" (kusura bakma türkçesini bilemedim - belki de yok) kurbanı olması çok acı.
Bizim üniversitelerimizde restorasyon okuyan kaç öğrenci var acaba?
Not: gentrification'ın türkçesi kentsel süzülme imiş meğersem.
Şarapçı,
Kesinlikle haklısın. Örneğin, Floransa'da dünyanın önde gelen mimarlık fakültelerinden biri bulunuyormuş, ama mimarlar İtalya'da iş bulamıyorlar!! Yeni yapı yok çünkü! O yüzden buradan mezun olanlar genellikle yurtdışında çalışıyorlarmış.
Öte yandan bizde galiba 2 senelik olan Restorasyon eğitimi, onlarda 5 ya da 6 senelik bir eğitim ve neredeyse mimarlıktan daha fazla önem verilen bir konu. Öyle olunca da ortaya harika işler çıkmış işte.
Ne diyelim, çok geç olmadan bizde de böylesi bir zihniyetin yetişmesi dileğiyle...
Yorum Gönder