Sanat Tarihi Müzesi'nden çıktıktan sonra karşıya geçip, Milli Kütüphane binasının önünden yürüyüp, Hofburg Sarayı'nın avlusuna geliyoruz. Hofburg Sarayı, 600 yıldan uzun bir süre boyunca Habsburg Hanedanlığı'na ev sahipliği yapmış.
Sarayın içinde İmparator Franz Joseph ve karısı İmparatoriçe Elizabeth'in (nam-ı diğer Sisi) kullandıkları odalardan bazıları gezilebiliyor. Ayrıca altı odalı Sisi Müzesi'ni gezerken Kraliçe Sisi'nin biraz tuhaf kişiliği ve ruh hali (ki bana hiç tuhaf gelmedi!) hakkında detaylı bilgiler alıyorsunuz. Sisi, aslında kendi halinde ve hafif bunalımlı bir kraliçeyken 1898 yılında Cenova'da trajik bir biçimde suikasta kurban gitmesinin sonrasında Avusturya için adeta bir mit haline gelmiş.
Sisi, evliliğin güzel bir şey olmadığını ve bir zorunluluk olduğunu düşünen (ki o dönemler için bunun doğru olduğunu düşünüyorum), sürekli seyahat eden (bunun bir çıkış yolu, bir terapi ve İmparator Franz Joseph'in annesinin ve saray kurallarının yarattığı baskıdan kaçış amaçlı olduğu belirtiliyor), fiziğine çok dikkat eden, beslenme ve sporuna sürekli dikkat eden, mitoloji ve tarih gibi konuları okumaya meraklı, o dönemin koşullarıyla düşünüldüğünde aykırı ve garip bir kraliçeymiş! Kocası Sisi'ye çok aşıkmış, ama onun kocasına o kadar da aşık olmadığı yönünde iddialar varmış. İmparator'un çalışma odasında her yerde Sisi'nin dev resimleri bulunuyorken, ama Sisi'nin odasında annesinin, babasının ve hanedanlık öncesi ailesinin fotoğrafları yer alıyordu. Sisi Müzesi'nin içinde onun hayat hikayesini öğrenirken, bir yandan da tablolarını, elbiselerini, takılarını (Swarovski o döneme uygun bir şekilde yeniden tasarlamış), seyahat arabasını görebilirsiniz.
Sisi, pazarlama açısından o kadar ön plana çıkarılmış ki bu anlamda son derece başarılı, çalışkan, ailesine düşkün, yakışıklı ve uzun yıllar boyu Avusturya'yı yönetmiş olan Franz Joseph'in feci şekilde güme gittiğini düşünüyorum. :)
Hofburg Sarayı'nın içinde bir de muhteşem yemek takımlarının, mutfak ve servis eşyalarının ve süs olarak kullanılan objelerin sergilendiği bir bölüm vardı. Zaten ben saray odalarını, o dönemin dekorasyon tarzını, o döneme ait kumaşları, objeleri, vs görmeye bayılırım. O yüzden bu bölüme de bayıldım! İso için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Hatta galiba onun için biraz fazla feminen bir ziyaret oldu sarayın bu kısmı, çünkü çıkışta bana "Savaş Müzesi falan varsa gidelim mi?" diye sormaya başladı! :)
Aşağıda bir ziyafet sofrası göriyorsunuz. İkinci resimdeki o şirin şey ise tatlı servisi için kullanılıyormuş.
Bu arada Hofburg Sarayı'nı gezmek için bilet alırken kombine bilet almanızı öneririm. Nasılsa Schönbrunn Sarayı'nı da gezeceksiniz, o yüzden komple "Sisi Bileti" alın ve iki sarayı ve mobilya müzesini de gezin derim. Sisi Bileti'nin fiyatı 22,5 EURO ve bir yıl boyunca geçerli.
Mobilya Müzesi'nde de hanedanlık ve orta sınıflara ait çeşitli odaların dekorasyonunu, çalışma masaları, yataklar ve dolaplar gibi bu kez daha büyük objeleri ve elbette Sisi filmi eşliğinde uygun bir biçimde dekore edilmiş odaları görüyorsunuz. Örneğin alttaki resimde Sisi filminin yatak odasında geçen birkaç dakikalık bir bölümü gösteriliyor ve bu bölümdeki oda, yatak örtüsünden çerçevelere, duvar kağıdından şamdanlarına kadar aynı şekilde dekore edilmiş. Bu arada dikkatinizi çekerim, siyah-beyaz bir film olmasına rağmen, o odada bulunan ve filmde kullanılan eşyalar ekranda renkli görünüyor!
Bu da Madame Tussauds tarafından yapılmış olan Sisi'nin balmumu heykeli:
Bu da genel bir salon görüntüsü, ama o da ne? Aynadan el sallayan şu yakışıklı hiç de yabancı gelmedi gözüme! :)
Not: Mobilya Müzesi, tıpkı Opera Müzesi gibi "mutlaka görün" diyeceğim yerlerden biri değil. İlginizi çekiyorsa, zamanınız varsa, canınız istiyorsa görün, ama az zamanınız varsa ve göremezseniz de çok üzülmeyin. Gezmesi keyifli, ama gezememesi de büyük kayıp olmayan yerlerden biri. İlgilenenler metronun U3 hattını kullanarak Zieglergasse durağında inip, müzeye kolaylıkla ulaşabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder