MAMMA MIA! Harikaydı, Ama Keyif Kaçıracak Çok Şey Vardı!

Dün akşam heyecanla beklediğimiz MAMMA MIA! müzikalini izledik.

Muhteşem bir sahne dekoru, insanı hayrete düşüren danslar ve koreografi, kusursuz güzellikleriyle ve gösterişli kostümleriyle izleyicileri adeta büyüleyen oyuncular... YOKTU!

Tam aksine her şey son derece basit, gösterişten uzak ve sade tutulmuştu. Ama ona rağmen çok keyifle izlenen, içimizi kıpır kıpır yapan, güldüren ve Donna ve Sophie arasında geçen bir bir sahnesinde beni duygulandırarak gözlerimin dolmasına neden olan bu müzikale biz bayıldık! (Bir müzikalde ağlayarak, annemin rekorunu kırmış olabilirim!) Ama sonuç olarak sağlam bir hikaye temeline oturtulan, iyi oyuncuların, iyi seslerin ve iyi müziğin (ABBA şarkıları) olduğu bir eserin başarıya ulaşmasının kaçınılmaz olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Muhteşem bir performans izledik ve çok keyifli 2,5 saat geçirdik.

Oyunculardan en bayıldıklarım Donna (Sophie'nin annesi) rolündeki Carolanne Weidle ve Sam (Sophie'nin babalarından biri!) rolündeki Cameron Blakely oldu. Sophie'nin reklam afişinde gördüğümüz yandaki hatuna benzeyeceğini düşünüyordum, ama sarışın bir gelinimiz vardı! MAMMA MIA! 1 hafta daha İstanbul'da, hâlâ görme şansınız olduğunu bir kez daha hatırlatayım!

İstanbul Gösteri Merkezi (İGM) ise her zamanki gibi keyif kaçırıcıydı!Öncelikle havaalanına yaklaştığımızda trafik sıkışmaya başladı ve o trafik sıkışıklığında yaklaşık üç araba bize "İstanbul Gösteri Merkezi'ne nereden gidilir?" diye sordu. İnsanlar burnunun dibinde duran gösteri merkezini bulamıyorlardı, çünkü hiçbir yerde bir tabela, yönlendirme işareti veya ışıklı ve görülebilecek bir yazı bulunmuyordu. Biz daha önceden Troya'dan deneyimli olduğumuz için yardımcı olabildik. Troya'yı izlemek için kapıya geldiğimizde bile kapıdaki güvenlik görevlisine "Pardon, Troya burada mı oynuyor?" diye sormak zorunda kalmıştık. Mydonose Showland ne güzelmiş meğer! İstanbul Gösteri Merkezi adeta kendini gizlemeye çalışıyor gibi geliyor bana!

Bu arada sola havaalanına değil de sağa dönüp, yavaş yavaş ilerlemeye başladığımızda bir şey daha dikkatimizi çekti. Şık şık insanlar buldukları yere arabalarını park edip, karanlık yollarda uzunca bir mesafe yürüyorlardı. Bunu gösteri bitiminde kolay çıkabilmek için yaptıklarını düşünüyorum, ama bence büyük karmaşa yaratan durumlardan biri de buydu! Belki de İGM'nin "nasılsa buralara kadar geldiniz, sökülün bakalım 15 YTL'yi" mantığıyla, karşılığında fiş bile vermeden aldıkları otopark ücretine karşı gerçekleştirdikleri bir tür protesto da olabilir! Ama bizim gibi arabasını otoparka bırakanlar da "Buraya park etmenin cezası 59 YTL'dir!" tabelasının altına park edenler de ufak çaplı bir sinir harbi sonrasında salona adım atabiliyorlardı!

Başka bir sinir harbi fotoğraf makineleri ile ilgiliydi. Benim çantamda genellikle fotoğraf makinesi bulunur. Böyle bir gösteride fotoğraf çekilmeyeceğini tahmin edebilecek kadar "izleyicilik tecrübem" de vardır. :) Ama makineleri emanete bırakmamızı istiyorlardı. Böylesine her şeyin çileye dönüştüğü bir mekanda makinemi vermemek için biraz direndiysem de başarılı olamadım. Kurallara uymak konusundaki hassasiyetimi bilenler bilir, ama aptal yerine konmaya da hiç dayanamam. Yanımdaki insanlar kameralı cep telefonlarıyla ya da iPhone'larla geçerken, çıkışta emanet sırası beklemeye de asla dayanamazdım! Neyse, ben de makinemi arabanın bagajına bırakıp geldim! Yurtdışında saraylarda, konserlerde, müzelerde gezerken, özgürce fotoğraf çekebildiğiniz odalardan çıkıp fotoğraf çekmenin yasak olduğunun yalnızca bir uyarı işaretiyle belirtildiği ortamlar aklıma geldi. Kimse makinenizi elinizden almaz, uyarıya gerek olmaz, elinizde makinenizle, ama fotoğraf çekmeden gezmeye devam edersiniz. Bir yandan telefonlarındaki kameralara kayıt yapan kaç kişi olmuştur diye düşünürken, bir yandan da biz ne zaman bu aşamaya gelebileceğiz diye düşündüm!

Neyse, efendim İGM'nin ufak çaplı bir ticaret merkezine dönüştüğünü de görmüş olduk. Aklınızda olsun:

* Plastik Nescafe bardağına toz karışımı döküp, bir çay bardağı kadar kaynar su koyup, doğru düzgün karıştırmadıkları için topaklanmış, berbat görünen bir Sıcak Kakao'nun fiyatı 5 YTL!

* İçinde tuvalet kağıdı olmayan, pis ve kokan tuvaletler 1 YTL! İnsanın 1 YTL'nin bile hesabını yaptığı durumlar hangi durumlardır? Elbette, aptal yerine konduğu ve çaresiz kaldığı durumlar! Altımıza yapamayacağımıza göre seve seve 1 YTL'yi vererek o berbat tuvaletleri kullanmak zorunda kaldık!

* Otoparktan bahsetmiştim. Karşılığında fiş yok, ama 15 YTL alıyorlar ve arabanızı oraya bırakmanın herhangi bir yararının ve giriş-çıkış kaosunu biraz olsun azaltmaya katkıları olup olmadığını bilmiyorum!

* Bir de yer gösteren çocuklar da "Efendim, bahşiş usulü çalışıyoruz!" diyerek baştan para istediklerini açıkça belirtiyorlar!

Ben böylesine kabus bir ortamı uzun zamandır yaşamamıştım. Sinirlerimiz biraz yatışsın diye "MAMMA MIA! Shop" yazan küçücük alana girelim dedik. Yurtdışında olsa envai çeşit albenili ürünün olacağı dükkanda Beşiktaş Pazarı'nda bile satılmayacak kadar basit tişörtlerin ve eşofman altlarının üzerine değişik renklerde MAMMA MIA! baskısı eklenmiş olanlarının satıldığını gördük. Çok yaratıcı ürünlerdi gerçekten! Amazon'dan 10$'a sipariş edebileceğiniz ABBA CD'leri de 45 YTL'ye satılıyordu!

Neyse, artık yerimize oturalım da ruhumuzu temizleyelim diyip içeri girdiğimizde arkamıza aralarında Betina ve İshak'ın olduğu bir arkadaş grubu oturdu. İsimleri nereden mi biliyorum? Oyun başlayana kadar geçen son 10 dakika boyunca Betina'nın büfeden aldığı mısırı içeri sokamadığı için şikayet etmesini dinledik! İshak da onu beklemeden içeri girmiş, ona çok bozulmuş! Hey Allah'ım, patlamış mısır yiyerek müzikal izleyebileceğini düşünen bir grup var arkamızda!! Bir de oyun başladıktan sonraki ilk 10 dakika boyunca "Filmde bu kız şöyle yapıyordu", "Bak işte annesinin arkadaşları geldi", "Bunlardan biri babası olabilir" falan gibi yanındaki dört kişiye evinin salonunda konuşurmuşçasına rahat rahat filmi anlatan ablanın adını bilmiyorum! Bir de "Haaaa.." diye onaylama nidalarında bulunan bir Recep İvedik tiplemesi vardı! Sonunda kendilerine dönüp, her an cinayet işleyebilecekmişiz gibi bakmamızdan sonra konuşmayı kestiler! Sonrası da zaten muhteşemdi.

Böylesine muhteşem gösterileri daha muhteşem ortamlarda izleyeceğimiz günler görmek dileğiyle!

Hiç yorum yok: