-"Hayrola, düz yolları, yokuşları bitirdiniz, kulelere tırmanmaya başlamışsınız. Nereye bakalım bu sefer?"
-"Michelangelo'nun kulaklarını çınlata çınlata Stephansdom'a çıkıyoruz!"
(Michelangelo nereden çıktı derseniz, Stephansdom'un dönerek çıkan ve tek kişinin geçebileceği darlıktaki 343 basamağını tırmanırken, attığım her adımda Vatikan'daki Michelangelo tasarımı olan kubbeye "Ne gerek var bu kadar sıra beklemeye" diyerek tırmanmadığım aklıma geldi! Bu sefer de aynısını yapabilirmişim aslında! Güldüğüme bakmayın, objektif gördü mü sırıtanlardanım ben! Ama aslında o an feci tırsıyorum, kulağım kalp ritmimde, biz çıkarken birilerinin aşağıya indiğini gördüğümde panik oluyorum, "bu çıkışın bir de inişi var" diye düşünüyorum, çıkarken "fenalık geçirsem ne olur acaba, yanımda kolonyalı mendil var mı ki?" diye düşünüyor, inerken ise "ayağım takılsa, döne döne yuvarlanarak düşsem, bir yerimi kırsam, aşağıya kadar inebilir miyim acaba?" gibi son derece olumlu(!) senaryolar aklımdan geçiriyorum!!
Viyana ile ilgili kim bilir kaçıncı yazımı yazdım, ama en önemli yapılardan birinden hâlâ bahsetmemiş olduğumu fark ettim. Çok görkemli, çok eski, şehrin en merkezi alışveriş ve eğlence caddesi olan Karntner Strasse üzerinde bir anda karşınıza çıkarak sizi hayrete düşürüyor, ama nedense bu birçok insanı büyüleyen bu Gotik katedrale ben çok da bayılmadım! Nedenini de bilmiyorum bu arada, sadece bana biraz gıcık ve soğuk geldi diyebilirim!
Elbette bu içini görmemem ve tepesine tırmanıp, oradan Viyana manzarasına bakmamam için bir sebep değildi. Yukarıdan görünen manzarayı aşağıdaki resimlerde görebilirsiniz. Ancak Viyana'yı tepeden görmek isteyenler için Kahlenberg Tepesi'ni tavsiye ederim. (Buradan başka bir yazıda bahsedeceğim.)
Bu katedral, ilk olarak 1147 yılında inşa edilmiş. Daha sonra 13. yüzyılda kuleler, ve 14. ve 15. yüzyılda ise Habsburglar tarafından yanlarda yer alan şapeller ve koro bölümü eklenmiştir. St Stephen's Katedrali, II. Dünya Savaşı sırasında son derece büyük hasar görmüş ve savaş sonrası yıllarında geniş çaplı restorasyon çalışmaları yürütülmüş. Kuleye çıkıp, manzaraya bakabileceğiniz gibi rehber eşliğindeki turlara katılarak katedralin içini de gezebilirsiniz.
Bu arada gitmeden önce öğrenmiştim, ama oradayken kaç kez önünden geçmemiş olmamıza rağmen başımı kaldırıp da katedralin çanına bakmayı unuttum! Bu katedralin çanı 1683 yılında Osmanlıların II. Viyana Kuşatması'nda bozguna uğrayıp, geri çekilmelerinden sonra arkalarında bıraktıkları top, tüfek ve cephanelerin eritilmesi ve kalıba dökülmesiyle yapılmış.
"Sen oralara kadar git, katedrali on defa gör, ama çanı görmeyi unutup geri gel! Olacak şey değil!" (Yaşlanıyor muyum ne?!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder