Birbirimizi bloglarımızdan takip ettiğimiz ve Ankara'da yaşayan Kıymet ile Filistin Caddesi'ndeki Big Chefs'te buluşmaya karar verdik. Bu kısacık ve telaşlı Ankara seyahatimde böyle bir buluşma için zaman ayırabileceğimden emin değildim, ama bir-iki saatlik bir boşluğum olacağını anlar anlamaz Kıymet'i aradım ve iyi ki de aramışım. Oradaki dört günümün belki de en keyifli saatlerini geçirdik o hoş ortamda... Hatta bana adeta bir terapi seansı kadar iyi geldiğini söyleyebilirim.
Bloglarını düzenli olarak okuduğunuz kişilerin tarzları, sevdikleri ve sevmedikleri şeyler, bazı konularda fikirleri, dış görünüşleri hakkında zaten önemli ölçüde fikir sahibi oluyorsunuz. Dolayısıyla gerçek anlamda ilk karşılaşmanızda karşınızdaki kişiyi az-çok (hatta 'çok'a yakın) tanıyor gibi hissediyorsunuz. Ama satırlardan yansıyan hoşluğun, içtenliğin, doğallığın, saygının, güzelliğin ve keyfin ne kadar "gerçek" olduğunu sanal ortamın dışında görmenin keyfi de bir başka oluyormuş. Kıymet'le buluşmamızın ilk anlarında bunları hissettim.
Ama her şey bu kadarla kalmadı. "Bir saatlik bir kaçamak görüşme" olarak başladığımız buluşmamız üç saat sürdü! Ve buna rağmen tadı damadığımda kaldı diyebilirim. Hal böyle olunca önceleri "blogdaş" olarak nitelendirdiğim, ama artık "Ankaralı dostlar" listeme aldığım Kıymet'in çok farklı yönlerini de tanıma fırsatını bulabildim. Her insanın ayrı bir roman olduğu konusundaki düşüncelerim bir kez daha pekişti ve ben o akşam okumaya başladığım romanı çok etkileyici buldum.
Kıymet'in beni misafir ettiği Big Chefs'ten de biraz bahsetmeden geçmeyeyim. Ortam ve dekorasyon çok sıcaktı. Bu arada yazın bahçesinde hizmet verdiğini ve brunch için de tercih edilen bir yer olduğunu öğrendim. Servis ve yemekler çok başarılıydı. Gerçi biz sadece peynir tabağı ve ızgara sebze tabağı eşliğinde Kıymet'in önerisi üzerine Şili şaraplarımızı (çok lezzetliydi) içtik, ama yemeklerinin ve tatlılarının hepsinin çok lezzetli olduğunu Ankaralı gelinimiz (:) ) Dido'dan da duymuştum. Üzerine getirdikleri "öksüz doyuran" kahvenin sunumu da bir harikaydı. Kahvenin getirildiği tepsi, çikolata kaşığı (hem de sütlü çikolatadan), çiçeği ve kurabiyesi ile çok hoş görünüyordu. Kısacası Big Chefs benim çok hoşuma gitti. Yetkililere acilen İstanbul'da da bir şube açmaları için buradan sesleniyorum.
Fotoğraf makinelerini yanından ayırmayan blogger'lar olarak bu güzel akşamda çektiğimiz ikişer pozu sizlere bir kolaj halinde sunuyorum. Kıymet'e bir kez de buradan çok çok teşekkür ediyorum. Hem zaman ayırdığı için, hem keyifli sohbeti için, hem beni Big Chefs ile tanıştırdığı için, hem de eşinin yazmış olduğu "Kibrit Kutusu" adlı kitap hediyem için... Onun da bu güzel Cuma akşamından benim gibi çok keyif almış olduğunu okumak da beni ayrıca mutlu etti.
En kısa zamanda ev sahipliği yapmayı umduğum ikinci buluşmamızı gerçekleştirmeyi diliyor ve içinden deniz geçen bu şehirden kendisine, sevgili oğulcuğuna ve eşine sevgilerimi ve selamlarımı gönderiyorum.
3 yorum:
Çook zarifsin sımsıcak satırların aynı kendin gibi..seni misafir etmekten/edecek olmaktan son derece hoşnutum..Ankara da bir kardeşin olduğu gerçeğini hiç unutma..zaman içinde daha çok içilecek şahane şaraplar ve uzun sohbetler diliyorum ikimize de..
Aaa..Ben de geçmişim bu blogda ve tabiki geçtiğim yer tatlılar satırı :))))..Umarım İstanbul şubesinde de yemek kısmet olur o tatlıları..(ama yok yaa,orası sadece Ankara'ya ait bi yer olsun, hüzünlendim!!!)
dido
Kıymet,
Teşekkürler.. Ve dileklerine aynen katılıyorum..:)
Dido'cum,
Çok özentiyim di mi yaa? Senden duydum, gider gitmez de anında denedim! :)
Bu arada hüzünlenme ya, gelsinler İstanbul'a da, bizde gidip yiyelim tatlılarını birlikte.. :) Ankara'ya özel Cafemiz, Kıtır, Budakaltı falan var nasılsa..Ne dersin? Uyar mı sana? :)
Yorum Gönder