Düşes

5. Devonshire Dükü (Ralph Fiennes) ile evli olan Düşes Georgiana Cavendish'in (Keira Knightley) yaşamının bir bölümünü konu alan filmde ağırlıklı olarak Düşes'in de içinde yer aldığı aşk üçgeni (pardon, dörtgeni ve hatta çokgeni de diyebiliriz!) anlatılıyor. Yine İngiliz aristokrasisi tüm soyluluğuyla (!) ve çapraşık ilişkiler yumağıyla karşımızda! Biraz Boleyn Kızı tadında, Elizabeth'ten kesinlikle daha keyifli bir film. Dönem filmlerinden hoşlananlara kesinlikle tavsiye edebilirim. Bir de benim gibi Ralph Fiennes'ten ve Keira Knightley'den hoşlananlara...

1757-1806 yılları arasında yaşamış olan Düşes Georgiana gerçekten de döneminin en etkileyici kadınlarından biriymiş. Çok güzelmiş ve dönemin moda ikonu sayılıyormuş. Bu anlamda kostümlerin seçimini ve Keira Knightley'nin bu rolü üstlenmiş olmasını çok yerinde bulduğumu söyleyebilirim. Düşes'in aşığı Grey rolündeki Dominic Cooper'ı tutkulu aşık rolünde yeterince iyi bulmadım. Ralph Fiennes'i çok severim, ama bu film muhteşem bir oyunculuk sergilediği filmlerden biri olarak aklımda kalmayacak. Yine de genel anlamda baktığımda filmi sıkılmadan ve hatta keyifle izledim.

Okuduklarımdan ve izlediklerimden İngiliz sarayındaki ilişkiler yumağı ile ilgili yeterince bilgi sahibi sahibi olduğumu düşünüyordum, ama yanılmışım. Bu sefer her şey pek bir açık yaşanıyordu! Her şeyin bilinip de görmezden gelinmesini izlemeye alışmıştık, ama o upuzun ve gösterişli şamdanlarla süslü aristokrat masasında akşam yemeklerini birlikte yiyen bir "ménage à trois" görmeye hazır değildik! Ya da ne bileyim bu mutlu üçlü yemeklerini yerken Düşes'in aşığının naralar atarak koca şatoyu basıp Düşes'i görmek istediğini söylemesi ve Düşes'in de "İzninizle" diye kocası Dük'ten aldığı izinle masayı terk etmesi bize birazcık (!) abartılı geldi. İso ve ben o saatten sonra Dük'e olan saygımızı kaybettik ve hatta bundan sonraki sahnelerinde kendisine "Naber leyn, Düdük?" falan diye seslendiğimiz oldu! Çocuk bahçesine dönen evdeki çocukların hangilerinin Dük'e, hangilerinin Düşes'e ya da Düşes'in yakın arkadaşına ya da konuya komşuya ait olduklarını karıştırdık. Sonra "Amaan bize ne yahu, hepsi mutlu mesut yaşıyorlar işte!" diyerek biz de bu sosyal ortamı kabullendik.

Her şeye rağmen şekerli patlamış mısırlarımız eşliğinde keyifli iki saat geçirdik. Tüm zamanların en iyileri listeme girebilecek bir film değil, ama tavsiye edebileceğim bir film olduğunu söyleyebilirim. Bu arada size bir dedikodu vereyim: Prenses Diana ve York Düşesi Sarah da Devonshire Düşesi Georgiana Cavendish'in soyundan geliyorlarmış!

4 yorum:

mutfakfaresi dedi ki...

Ralph Fiennes'i, Schindler's List ve English Patient'tan beri pek severim. Hem de sarışın adam sevmeme rağmen çok yakışıklı bulurum:o) İlk Elizabeth'i doğru hatırlıyorsam Akün'de annemle izlemiştik ve tüm kasvetine rağmen filmi pek beğenmiştim. Düşes'e gitmeyi isterim ama bu ara pek fırsat olmuyor.

Imge dedi ki...

Ralph Fiennes bana da çok yakışıklı gelir.. Özellikle de o muhteşem bakışları (bu da English Patient'tan kalmadır) bence çok etkileyici.. Ama daha sonra adını bile hatırlamadığım (yani demek ki beğenmediğim!) birkaç filmde ve son olarak Düşes'te bu beğenim düşüşe geçti diyebilirim.

Aslında Ralph aynı Ralph, ama benim bakışlarım değişti herhalde..:)

mutfakfaresi dedi ki...

Adını hatırlamadığın filmlerden biri "Maid in Manhattan" olmalı. J. Lopez ile. Lopez bana hiç güzel ve başarılı gelmiyor bu arada. Ne bileyim bence güzel Juliette Binochet, Catherine Deneuve veya Nathalie Portman,ve benzerleri...

Imge dedi ki...

Kesinlikle doğru, hiç bayılmamıştım o filme.. Diğer bir tanesi The White Countess'di. O da modumda olmadığımdan mıdır bilmiyorum, çok sıkıcı gelmişti. (Sanki bir tane filminde de acaip zevzek bir roldeydi diye hatırlıyorum. Saçma sapan bir komedi falan olabilir, ama emin değilim..:))

Güzellik konusuna gelince. Son yıllara kadar güzel denilince ilk aklıma gelen isim Liv Tyler'dı. Artık Keira Knightley ve Natalie Portman ile birlikte ilk üçte yer alıyor. Ama yaş haddinden dolayı ilk sırayı kaybetti gibi..:)

J. Lopez ise aynı senin gibi benim de güzellik anlayışımın çok çok dışında kalıyor.. Tüm dünyanın bayıldığı poposu bile bana hiç güzel gelmiyor. Ama zaten buradaki hedef kitle ben değilim sanırım..:)