Kasım ayında Ankara'ya gidişimde Kıymet'le buluştuğumuzdan ve kendisinin bana hediye ettiği Kibrit Kutusu adlı kitaptan sizlere bu yazımda bahsetmiştim. O keyifli sohbetimiz sırasında Kıymet'in eşinin yazma hobisinden (buna hobi demek doğru mu bilmiyorum aslında, daha çok yarı-profesyonel, hatta profesyonel ve tutkuyla yapılan bir uğraş da denebilir) ve yayınlanan ve henüz yayınlanmamış romanlarından da bahsetmiştik. İşte Kıymet'in hediyesi olan bu Kibrit Kutusu romanı da eşi A.Kadir B.'nin 2008 yılında Pentagram bünyesinde yayınlanan romanlarından biri.
Dün sabah başladığım romanı akşam spor yaparken, sonra uyumadan önce okuyarak neredeyse yarısını bitirmiştim. Bugün de İstanbul'da kar yağışı olacağını duyunca evden çıkmamanın iyi olacağını düşündüm. Öncelikle kayınvalidemin hediyelerinden biri olan yeşil polar eşofmanlarımı giydim. (Kışın en soğuk günlerinde giyilmek üzere tasarlanmış, insanı kayak kıyafetleri gibi iki katı gösteren, ama battaniyeye sarınmış gibi yumuşacık ve sıcacık bir his uyandıran bayıldığım kışlık ev giysilerimden biridir kendisi. :)) Salonda camın yanındaki koltuğa oturdum. Ayaklarımı uzatabileceğim daha alçak taburemsi bir şeyi de önüme koydum. Ev ve cep telefonumu ve suyumu yanıma aldım. Kahvemi yapıp, yanına da iki parça çikolatamı ve Kibrit Kutusu'nu alıp koltuğa yerleştim. Anlayacağınız saatler boyu kalkmamak üzere yerleştim yerime. Gerçekten de öyle oldu. Yerimden kalktığımda da kitabı bitirmiştim!
Böylelikle polisiye roman tarzında çok keyif alarak okuduğum ikinci kitapla da tanışmış oldum. (İlki için bakınız: Ahmet Ümit - Bir Beyoğlu Rapsodisi) İnsanın adeta bir detektif misali kendi geçmişinin peşine düşerek çevresine, ailesine, dostlarına, düşmanlarına, çocukluğuna, işine, meraklarına ve daha birçok şeye dair ipuçları bulma ve kendini öğrenebilme çabasını da anlatan kitabın bu anlamda psikolojik bir yönünün de olduğunu düşünüyorum. Hatta kitabı okurken çoğu zaman insanın kendisine ve çevresine bu kadar "dışarıdan" bakabilmesinin nasıl bir duygu olabileceğini düşünürken buldum kendimi. Sonra da bu konuyu fazla düşünmemeye karar verdim! Mazallah, dışarıdan bakayım derken Sabri gibi olmak da aklıma geldi birden! :))
Merak etmeye başladınız mı bakayım? Durun daha kibrit kutularındaki gizeme bile gelmedik! Kutuların üstündeki bacaklar sizce kime ait? Ya da önce "kutunun üstünde neden kadın bacağı resimleri var?" diye mi sormalıyız? Bu kimin fikri olabilir sizce? Bu fikri ortaya atan kişi kimden etkilenmiştir? Ya da sadece "kimden" diye sormak doğru mudur? Belki de bu fikir onun geçmişinden ya da ta derinlerde bir yerlerde gizli kalan bir şeylerden ortaya çıkmıştır. Fikrin kaynağını bulduktan sonra da bacakların sahibesini öğrenmek için sayfalar arasındaki yolculuğunuza hız kesmeden devam edebilirsiniz. Yolunuz reklamcılar, ajanlar, emekli komiserler, travestiler/fahişeler (!), iş adamları/kadınları, anneanneler ve babaanneler gibi bir dolu değişik insanla kesişecek. Şirketlere, hastanelere, Ankara'ya, İstanbul'a, mola tesislerine, mezarlıklara ve değişik evlere uğrayacaksınız. Hatta sandalda rakı balık sefası bile yapacaksınız. :) O yüzden bir an önce yola çıkmanızı tavsiye ediyorum.
Kitabı almak için A.Kadir B'nin üstte linkini verdiğim web sitesindeki "Bitiş" bölümünü ya da idefix'i kullanabilirsiniz.
Bu arada ben bir yandan kar izleyip, bir yandan da kitabımı okumayı planlamıştım. Ama dekorum eksik kaldı ne yazık ki, çünkü burada kar falan yağmadı bugün! Kapanışı yaparken meteorolojiyi de bizi kar konusunda kandırdığı için buradan kınamak istiyorum! :)
2 yorum:
sevgili imge yazarın adına ve elbetteki kendi adıma çok teşekkür ederim..blogunda okumaktan mutluluk duydum :)
rica ederim, kıymet..
asıl ben teşekkür ederim bu güzel kitap için hem sana hem de yazar beye..:)
görüşmek üzere..
Yorum Gönder