Muhteşem Bir Oyun: 444

Yer: Beyoğlu'nda bir oda tiyatrosu. Bu kez DOT değil. İlk kez gittiğim Oyuncular Tiyatro Kahve'nin salonu. Yani İstiklal Caddesi'ndeki Rebul Eczanesi'nin üstündeyiz. Giriş ise yandaki Rumeli Pasajı'ndan.

444 adlı oyunu sergileyen ekibin adı Altıdan Sonra Tiyatro. Altıdan Sonra Tiyatro ekibi, 1999 yılında çoğunluğu İTÜ'den mezun ve tamamı üniversite yıllarında tiyatro ile ilgilenmiş olan mimar ve mühendislerin bir araya gelerek kurduğu bir grupmuş. Önce hobi olarak, sonra yarı profesyonel sürdürdükleri bu girişimleri artık birçok ödüle layık görülmüş ve son derece güzel oyunlar çıkarmayı başarmış profesyonel bir işe dönüşmüş denebilir.

Yiğit Sertdemir'in yazdığı ve yanda gördüğünüz en iyi oyun yazarı ödülünü aldığı 444, iki kişilik bir oyun. Oyundan çıktığımızda "Vay be, gerçekten süper bir konuymuş, oyun yazarı ödüllerini hak etmiş, bunu yazan kişi kesin genç olmalı. Hatta hâlâ umudu olan, bilinçli ve idealist bir genç olmalı. Eve gidince Yiğit Sertdemir araştırılacak" yorumunu yaptım. Eve geldim, bir de baktım ki oyun yazarı oyun boyunca karşımızda durmuş da haberimiz yokmuş. Yiğit Sertdemir, oyunu yazdığı gibi aynı zamanda çağrı merkezinde yeni işe başlayan çömez elemanı da oynuyor. Çağrı merkezinin eski elemanlarından, artık baygınlık geçirme aşamalarını yaşayan kadın çalışanı ise Gülhan Kadim oynuyor.

Bu çağrı merkezi aslında bir "Hatırlatma Merkezi'nin" şikayet bölümü. Gelen şikayetler de "Doktor randevumu niye hatırlatmadınız?" türünden şikayetler oluyor haliyle. Peki ya, farklı şikayetler gelmeye başlarsa? Ya bir anda işler karman çorman olursa? Ya insanlar hem "evim yanıyor" hem "çilingir istiyorum" hem de "babam öldü" diye Hatırlatma Merkezi'nin çağrı merkezinin gece vardiyasında çalışan kendi halindeki bu iki elemanı aramaya başlarlarsa? Ya her zamanki rutin ve durağan gece vardiyasında bir kaos yaşanırsa? Bu işin altında nasıl bir iş olabilir sizce?

Yiğit Sertdemir'in de bir röportajında belirttiği üzere insanlar (özellikle de 30'lu yaşlarını süren nesil olan bizler) günden güne daha bilinçsiz ve hafızasız bir yaşam sürüyorlar. En gerekli şeyleri bile akıllarında tutamayan bu insanların yaşadığı bir toplumda "toplumsal hafıza" diye bir kavramın varlığını sürdürebilmesi mümkün müdür? Yiğit Sertdemir, bu oyunla toplumsal hafızanın önemine, neleri unutmamamız gerekmiş olmasına rağmen çoktan unutup gittiğimize, insanın kendi rahatlık alanından çıkmadan ve sistemin bir parçası olarak yaşamaya çalışarak sürdürdüğü yaşamının anlamsızlığına dikkat çekiyor. Ama dikkatimizi çekerken başımıza vurarak, gözümüze sokarak mesajını vermiyor. 1 saat 20 dakikalık bu tek perdelik oyunun yaklaşık bir saatlik kısmında gülerek, eğlenerek bir çağrı merkezinde yaşanabilecek konuşmaları ve iki çalışanın kendi aralarında yaptıkları gündelik sohbetleri izliyorsunuz. Oyunculuklar o kadar doğal ki... Gülerek izlediğiniz bu oyunda varılan sonuç ise gerçekten "Vay be, helal olsun!" dedirtecek cinsten! Yani sizi bilemem, ama ben öyle dedim. Ve 444'ün mutlaka görmenizi tavsiye ettiğim bir oyun olduğunu da altını çizerek belirtmek istiyorum!

Altıdan Sonra Tiyatro web sitesi için buraya buyrun. (Burada kullandığım resimler de bu web sitesinden alınmıştır.) Orada detaylı bilgiler bulunuyor. Ama ben yine de tıklamaya üşenenler için bilet fiyatlarının 20 YTL olduğunu ve rezervasyon için (212) 245 13 14 no'lu telefonu aramanız gerektiğini hatırlatayım. Oyun için gittiğinizde ise ödemenizi yapıp oyuna girebiliyorsunuz. Yani telefonda kredi kartı bilgilerinizi vermeniz de gerekmiyor.

Yandaki oyun afişinde gördüğünüz farenin de oyunda yer alan üçüncü oyuncu olduğunu söyleyeyim. Gerçi kendisine fare denmesinden pek hoşlanmıyor; o yüzden az önce kendisini bir fare olarak tanıtarak yaptığım saygısızlıktan dolayı Filifu'dan özür diliyorum! :)

Bir an önce yerinizi ayırtıp, bu muhteşem üçlüyle tanışmanız dileğiyle...

Hiç yorum yok: