Elbette öyle. Duygularını gösteremeyen, sabit fikirli, kapalı ve katı görünen alışılmış baba karakteri Çetin Tekindor ve Çağan Irmak ile birleştiğinde bizi darmaduman etmedi mi? Aşk şarkıları dendiğinde aklımıza ilk olarak eski şarkılar mı geliyor, yoksa "sevgilimi koluma takarım, Bebek'te üç beş tur atarım" şarkısını mı dinliyorsunuz? Anna Karenina neden klasikler kategorisinde? Ya da günümüzde son derece yaygın olan "ilişki özürlülüğü" durumuna alışık olsak da neden Issız Adam'dan bu kadar etkilendik? (Çağan Irmak'tan ikinci örnek oldu, torpil geçtim kendisine..) Kadın ve erkek ile ilgili binlerce komik diyalog örneği arasından neden bir önceki yazımda bahsettiğim 1 Kadın 1 Erkek dizisindekilere bayıldım?
Örnekler çoğaltılabilir. Peki, ben neden bu örnekleri verdim? Çünkü dün İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun Bavul Hikayesi adlı oyununu izledik Şişli Cevahir Sahnesi'nde... Konu çok bilindik bir konu: Uzun süreli bir birliktelik yaşayan kadın ile erkeğin çatışma noktaları, içine girdikleri monoton süreç, bundan kurtulmak için kendilerine göre buldukları çözümler ve yaşadıkları değişimler... O zaman benzer bir konuya sahip olan Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler oyununa bayılmış olmam, ama Bavul Hikayesi'nde "bitse de gitsek" diye düşünmemin ve içimin sıkılmasının nedeni ne olabilir sizce?

Sonuç olarak, tiyatro konusunda sayı bakımından verimli, ama içerik bakımından biraz vasat bir haftasonu geçirdiğimi söyleyebilirim. Olsun, pişman değilim! Hatta uslanmam, yine yaparım! :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder