Yine Bir Kadın ve Bir Erkek: Bavul Hikayesi

Çok bilinen, defalarca işlenmiş, hemen hemen her yönü konuşulup tartışılmış bir konuyla ilgili bir sanat eseri ortaya çıkarmak çok zor olsa gerek. Kadın-erkek ilişkileri, birbirlerinden çok farklı olmaları, birbirlerini tamamladıkları yönler, fikir çatışmaları, sevişmeleri, kavgaları, becerileri/beceriksizlikleri kitaplarda, oyunlarda, filmlerde, şarkılarda defalarca işlenmiştir. Ama bunların arasından hoşunuza gidenlerin sayısı sınırlıdır. Demek ki neymiş? Konu değil, işleniş biçimi önemliymiş! Ya da konunun işleniş biçimi de en az konu kadar önemliymiş!

Elbette öyle. Duygularını gösteremeyen, sabit fikirli, kapalı ve katı görünen alışılmış baba karakteri Çetin Tekindor ve Çağan Irmak ile birleştiğinde bizi darmaduman etmedi mi? Aşk şarkıları dendiğinde aklımıza ilk olarak eski şarkılar mı geliyor, yoksa "sevgilimi koluma takarım, Bebek'te üç beş tur atarım" şarkısını mı dinliyorsunuz? Anna Karenina neden klasikler kategorisinde? Ya da günümüzde son derece yaygın olan "ilişki özürlülüğü" durumuna alışık olsak da neden Issız Adam'dan bu kadar etkilendik? (Çağan Irmak'tan ikinci örnek oldu, torpil geçtim kendisine..) Kadın ve erkek ile ilgili binlerce komik diyalog örneği arasından neden bir önceki yazımda bahsettiğim 1 Kadın 1 Erkek dizisindekilere bayıldım?

Örnekler çoğaltılabilir. Peki, ben neden bu örnekleri verdim? Çünkü dün İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun Bavul Hikayesi adlı oyununu izledik Şişli Cevahir Sahnesi'nde... Konu çok bilindik bir konu: Uzun süreli bir birliktelik yaşayan kadın ile erkeğin çatışma noktaları, içine girdikleri monoton süreç, bundan kurtulmak için kendilerine göre buldukları çözümler ve yaşadıkları değişimler... O zaman benzer bir konuya sahip olan Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler oyununa bayılmış olmam, ama Bavul Hikayesi'nde "bitse de gitsek" diye düşünmemin ve içimin sıkılmasının nedeni ne olabilir sizce?

Evet, boşa yapmadım o uzun girişi. Bilindik bir konunun keyifsiz bir anlatımına şahit olduk dün akşam. Oyunda dekor, oyunculuklar, müzik, sahnelerin kopukluğu ve belki de farkına varamadığım başka şeyler beni rahatsız etti. Dediğim gibi keyifle değil, hatta sıkılarak izledim diyebilirim. Gerekli gereksiz her sahnede kullanılan bavul beni sinir etti. Kadının elinde bavuluyla evi terk edeceğini söylediği ilk sahnenin aslında son sahne olduğunu ve sonraki sahnelerde başa dönüldüğünü ve adım adım o sahneye gelineceğini düşünmüştüm, ama oyun kopuk başka sahnelerle devam etti. Işıl Dayıoğlu ve Nişan Şirinyan'ın oyunculuklarını da pek doğal bulmadım.

Sonuç olarak, tiyatro konusunda sayı bakımından verimli, ama içerik bakımından biraz vasat bir haftasonu geçirdiğimi söyleyebilirim. Olsun, pişman değilim! Hatta uslanmam, yine yaparım! :)

Hiç yorum yok: