Müzeyi gezip, sokaklarda da biraz yürüdükten sonra acıkmaya başladık. Akşam yemeğini Harbiye'de yiyeceğimiz için yine hafif bir şeylerle geçiştirmek istiyoruz. Ama bu kez mumbar gibi değil gerçekten hafif bir şeyler arayışındayız. Aklımıza buranın meşhur humusçularından birine gitmek geliyor. Farkındayım, pek hafif olmadı, ama ne yapalım. Güney illerimizde durum böyle! :)
Şimdi size Antakya'nın en meşhur humusçularından biri olan Nedim Usta'nın dükkanını tarif edeceğim. Kağıt kaleminizi almanızı ve not etmenizi tavsiye ediyorum. Mozaik Müzesi'nden çıktıktan sonra Asi Nehri üzerindeki köprüden geçerken karşınızda Ulu Cami'nin giriş kapısını görüyorsunuz. Caminin kapısına doğru yürüyün. Yüzünüz caminin kapısına dönükken sağa dönün ve solunuzda Ortodoks Kilisesi'ni görene kadar devam edin. Kiliseyi geçer geçmez sola dönen ara sokak üzerinde küçücük ve salaş bir dükkan göreceksiniz. Yalnızca üç-dört masalık yeri olan bu minicik dükkanda muhteşem mezeler yapılıyor. Telefon numaralarını dükkanın tabelasından görebilirsiniz.
Nedim Usta artık hayatta olmadığı için yalnızca resmiyle bizi karşılıyor. Oturur oturmaz yanımıza üçüncü nesil kardeşlerden Adnan Bey geliyor. Eski bir eğitimci olduğunu daha sonra yaptığımız sohbet sırasında öğrendiğimiz ve gerçek bir beyefendi olan Adnan Bey (bkz. sol alt resim) bizlere önce cevizli biber, sonra bakla mezesi (favanın kardeşiymiş; ben fava sevmem ama bunu çok sevdim) ve sonra da humuslarımızı getiriyor. Yanına da çok lezzetli bir ekmek geliyor. Buranın usulü bu işte. Çatallara pek dokunmanıza gerek kalmıyor. Ekmeklerinizi mezelere bandırarak yiyorsunuz. Mezelerin hepsi de çok lezzetli.
Adnan Bey, hemen karşıdaki restore edilmiş Antakya evinin de kendilerine ait olduğunu ve bir Antakya evinin içinin nasıl göründüğünü merak ediyorsak, orayı gezebileceğimizi söylüyor. Teras katından Ortodoks Kilisesi'nin çok güzel göründüğünü belirterek, mezelerin üzerine bizlere ikram etmeyi teklif ettiği çaylarımızı bu terasta içmemizi öneriyor. Onu kırmıyoruz. Ortodoks Kilisesi'ne karşı çaylarımızı içiyoruz.
Çaylarımızı içerken bize eşlik eden Adnan Bey'den Antakya hakkında bilgiler alıyoruz. İstersek bizi gezdirecek bir rehber de bulabileceğini söylüyor, ama turumuzun rehberi olarak elimdeki gezi programını görünce ihtiyacımız olmadığına karar veriyor. Ona çoook teşekkür ettikten sonra ayrılıyoruz. Sırada Uzun Çarşı var. Ama nar ekşisi, biber salçası ve cevizli biber almak için yarın yeniden Adnan Bey'in yanına uğrayacağız, çünkü kendisi için aldığı yerden bizler için de sipariş vermeyi teklif ediyor. Peki biz ne yapıyoruz? Tabi ki bu teklife bayılıyoruz!
Yine de Uzun Çarşı'yı bir turlayalım. Belki başka şeyler buluruz...
4 yorum:
Mrb arkadaşım çok güzel bir blog olmuş başarılarının devamını dilerim..
Benim siteme de beklerim www.anindayorum.com
Hoşçakal...
Teşekkürler..:)
keyifli geçirdiğimiz 4günü,sevgili kızımın anlatımı ile yeniden yaşıyorum.Böyle günlerin hayatımızda hep olması dileğiyle..öptüm
Annoşum,
Amiiiinnn diyorum başka da bir şey demiyorum..:)) En kısa zamanda tekrarlayalım yine yaa.. Rüya gibiydi valla orada olmak..
Muccxx..
Yorum Gönder