İskenderun Nostaljisi

Samandağ'ı beğenmediğimiz için annem ve babamdan gelen İskenderun'a gidip orada balık yeme önerisine balıklama atladık. Böylece yaklaşık 25 yıl sonra ilk kez İskenderun'u da görmüş olacaktım. Önce İskenderun'da daha çok yazlıkların bulunduğu bölge olan Arsuz'un meşhur balık lokantalarından Şirinyer Restoran'a gittik. Burası deniz kıyısında, her daim taptaze balık yiyebileceğiniz keyifli bir mekan. (Adres: Akdeniz Cad. No:117 Karaağaç Beldesi, Telefon: (326)641-3050)

Yemek sonrası nostalji turu yaptık. Benim şu ana kadarki yaşamımın dört ile altı yaş arasındaki iki yıllık dönemi İskenderun'da geçti. Çocukluğuma ait çok fazla şey hatırlamamama rağmen İskenderun'la ilgili hatırladığım çok net görüntüler vardır. Giriş katındaki evimizin parmaklıklı balkonu, yan komşumuzun çocuklarıyla oynadığımız apartmanın arkasındaki boşluk alan, o apartmandaki kapıcımızın bisikletteki hali, evimizin vestiyeri (muhtemelen gördüğüm bir rüyadan dolayı: o vestiyer üzerinde kocaman, kıpkırmızı, ışıklı gibi parlayan bir hamamböceği görerek uyanmıştım bir keresinde), Ongun'la birlikte arkasında kocaman çuvalla şişe, ot, çöp taşıyan sakallı ve hırpani kılıklı bir adamdan korkuşumuz ve adam bizim evin önünden geçerken pencereden falan görünmeyelim diye yere oturuşumuz, babamın muayenehanesinin olduğu cadde, annemin bizi deniz kenarında bekleyen faytonlara bindirip babamın muayenehanesine götürmesi, o sırada birilerinin gezdirdiği kocaman simsiyah ve eşeğe benzeyen bir köpek, beş yaşımı biraz geçerek ilkokula başlamış biri olarak okulumu, yalnızca bir dönem öğretmenim olmuş Güner Barın'ı ve dedemin bizde kaldığı tatillerde beni okula bıraktığını... (Bu arada daha önce bahsetmişimdir. Okula başladığımda okumayı zaten biliyordum. Anneannemin evinde geçirdiğim bir yaz tatilinde TRT'de köylülere okuma yazma öğreten bir programdan öğrenmiştim. O yüzden hem erken başlamışım hem de okula ikinci sınıftan başlamam teklif edilmiş. Gördüğünüz gibi ben bir cinim! :) Ama bir okuma bayramı sevinci bile yaşayamadığıma yanıyorum!)

İşte o evimizi, okulumu ve sınıfımı bulduk sayın okurlarım! Bundan daha nostaljik bir şey olabilir mi? Ne yazık ki Mithatpaşa İlkokulu yirmi altı yıl önce bıraktığım haldeydi diyebilirim. Her yer dökülüyordu. Duvarlarında "Çevreyi hor gören, geleceği zor görür!" türünden çevreyi ve doğayı korumakla ilgili pek çok söz olmasına rağmen ortam ve tuvaletleri pislik içindeydi. Yani burayı görmek hem heyecan verici hem de çok üzücüydü.

















Buradan çıktıktan sonra annem deniz kenarındaki meşhur Atatürk heykeline gitmeyi önerdi. Çünkü burada da anılarımız vardı. Bir varmış bir yokmuş... Bundan tam yirmi altı yıl önce, buradan her geçişinde heykelin önünde selam durup bir Atatürk şiiri okuyan küçük bir İmge varmış. Küçük İmge büyük bir ciddiyetle şiirini okurken kardeşi de onun bir adım gerisinde saygı duruşunda dururmuş. İzleyenler bu iki kardeşi alkışlarlar, anneleri de onlarla gurur duyarmış. :) İşte o heykel ve önünde artık kocaman (her anlamda!) olmuş İmge:

















Burayı da gördükten sonra Adana'ya doğru dönüşe geçiyoruz. Yolumuzun üzerinde İsdemir'in de önünden geçerken yine anılar canlanıyor. Buradaki Çatı Restoran, tavuğu ve künefesi hâlâ aklımda olan görüntülerden. Annem de oradaki Cevat Kurtuluş'a benzeyen garsonu bana hatırlatmaya çalışıyor, ama hafızamı ne kadar zorlasam da eski dönemlere ait garsonlar arasından yalnızca Adana'da Sosyal Tesisler'in klasik garsonlarından birini hatırlayabiliyorum. Sonra feci mayışıyorum. Bu kadar gezme tozma, güneş, yemek üstüne çöken rehavet insanın uykusunu getiriyor. Biraz dalar gibi oluyorum, ama sonra bardaktan boşanırcasına yağan ve önümüzü görmemizi engelleyen yağmurun sesiyle uyanıyorum. Adana'ya gidene kadar yağan yağmur, o akşam Adana'da da devam ediyor. Ama işte oradaki baharın İstanbul'dakinden farkı bu. Ertesi sabah yine açık havada Pazar kahvaltımızı yapıp, tüm gün güneşe doyup, bahçede akşam güneşinin altında şarabımızı içebiliyoruz.

Burada geçirdiğimiz günler boyunca yalnızca dönüş yolunda ve eve yorgun argın döndüğümüz gece yağmur yağmasından; geri kalan günlerin ise tam bir gezme ve sefa havası olmasından dolayı evrene kocaman teşekkürlerimizi yolluyoruz. Zaten bizi sever, biliyoruz! :)

Hiç yorum yok: