Artık fırsat buldukça daha önce okumadığım Türk ve dünya klasiklerine ağırlık verme kararını aldım ve Sinekli Bakkal'la da bu kararımı uygulamaya geçirdim. İlk olarak The Clown and His Daughter adıyla 1935 yılında İngiltere'de yayınlanan Halide Edip Adıvar'ın bu müthiş romanını kesinlikle okumalısınız.
II. Abdülhamit döneminde Sinekli Bakkal mahallesinde geçen bu klasik eserin karakterlerine bayılacaksınız. Hızlı bir değişimin yaşandığı dönem şartları çerçevesinde Doğu-Batı çatışması ve tutuculuğun ve hoşgörünün sınırları romanın ana karakteri Rabia ekseninde işleniyor. Hafız Rabia'nın son derece katı ve tutucu olan mahalle imamı dedesi ve annesi Emine ile mesafeli ilişkisi ve bunun karşılığında Mevlevi Vehbi Dede'ye duyduğu yakınlık oldukça manidar. Babası Kız Tevfik'ten yana kullandığı seçimi, onun arkasında dik ve onurlu duruşunu koruması dikkat çekici. Kendi ayakları üzerinde duran, mahallenin en zorlu kabadayılarını bile dize getiren bu güçlü kadının kendisine eş olarak Peregrini'yi seçmesi ve onu Osman yapması hoşgörüsünün sınırlarını da ortaya koyan bir durum. Osman ile birlikte kurduğu ortak yaşamda da sınırlar ve bu sınırları kimin belirlediği çok belli: tabloların ve piyanonun yeri, Batılı tarzda dekore edilen alanların mahallelinin görebileceği yerler olmamasına gösterilen özen, yer yatağı gibi. Rabia'nın dönemin çağdaş eğitim almış olan doktorlarına ve onların sundukları tedavilere karşı savunduğu geleneksel bakış açısı... Ama her şeye rağmen Peregrini'yi, Tevfik'i, Vehbi Dede'yi, çingene Penbe'yi, cüce Rakım'ı kapsayan ortak bir yaşam kurma tercihi ve bunu gerçekleştirebilecek ölçüde bir hoşgörü ve yeniliğe açıklık...
Kitabın son sözünü yazan Selim İleri'nin dediği gibi: Doğu ve Batı çatışması Sinekli Bakkal'da sanat ve kültür aracılığıyla yatışır, dinginliğe kavuşur. Yaşamın ütopyasında da öyle değil mi, öyle olmayacak mı?
4 yorum:
Bende gençlik yıllarında kendi türk edebiyatımıza ve dünya klasiklerine daha az yer vermiştim.Şu an adlarını bile hatırlamadığım birçok kitap okudum.Konularını yeri geldikçe hatırlıyorum ama gerçekten kendime türk edebiyatımızdaki yazarlarımızın eserlerini ve dünya klasiklerini okumamakla kızıyorum.yeri geldikçe fırsat buldukça bende okumaya çalışıyorum ve dolayısı ile halide edip adıvara ait kitapları bende okumadım.sinekli bakkal'ı da mutlaka okumak isterim.sevgiler imgeciğim.
Beğeneceğine eminim Mehtap.. Sevgiler..
Sinekli Bakkal deyince benim aklıma Adana otobüslerinin Tarsus'tan E5'e çıkarken sollarında kalan "Sinekli Bakkal" gelir.
Bir ara anlayamadığım sebeplerden ortaokul yatılı otobüsünde oraya hareket çekme alışkanlığı oluşmuştu. Adamcağız müdüre şikayet ettikçe de artmıştı tabii.
Şarapçı,
Sen diyince aklıma geldi şimdi o bakkalın görüntüsü gerçekten de.. Bir bakkal için çok hoş bir isim olmasa da eğer sahibi bu klasik romandan esinlenerek bu ismi koyduysa takdir edilesi bir kişilik olsa gerek. Hâlâ duruyor mudur acaba?
Bu arada ben de tam bu yorumu gördüğüm sırada senin blogundaydım ve Milka kadınının başrolde olduğu, her zamanki gibi süper eğlenceli havaalanı hikayeni okuyordum. :)) Ellerine sağlık..
Yorum Gönder