Bir de tiyatro, ama o daha sonra ayrıca ele alınacaktır...
Hafta sonu biterken yine sizlere etkinlik raporu sunabilecek kıvama gelmiş olduğumu fark ettim ve geçtim ekran başına. Öncelikle Cuma akşamı izlediğimiz Everybody's Fine yani Herkesin Keyfi Yerinde adlı filmden bahsedeyim. Başrolünde Robert de Niro olduğu için bu filmi izlemememiz düşünülemezdi. Diğer oyunculardan ise öne çıkan isimler Drew Barrymore ve Kate Beckinsale. Keyifle izlenebilir bir aile filmi çıkmış ortaya ve bence hiç de fena olmamış. Aile filmi de nasıl bir kavram oldu böyle! Aile salonu gibi! :) Ama anladınız ne demek istediğimi sanırım. Şimdi kısaca filmi anlatacağım, benim gibi filmi izlemeden film hakkında bir şeyler okumaktan hoşlanmayanları sıradaki paragrafı okumamaları için uyarıyorum.
Filmdeki ailede ise ölmüş bir anne, birini hiç göremediğimiz dört çocuk ve baba var. Çocukların her biri ayrı şehirlerde ortalama işlerinde kendilerine göre bir hayat sürüyorlar. Hayatlarında doğru gitmeyen bazı şeyler ya da eksiklikler olabilir ama genel anlamda kendi ayaklarının üzerinde duran mutlu insanlar olmayı başarmışlar. Ama babalarının gözüyle nasıl göründüklerinden pek de emin değiller! Neden mi? Çünkü babanın beklentisi ve o ana kadar hayatta olan annenin baba ve çocuklar arasındaki ilişki yönetimi görevini üstlenmesi sayesinde bu beklentinin realize olma fırsatı bulamaması ortaya bir sorun (ya da belki de olumlu bir durum) olarak çıkıyor. Bunun için de çocukların babalarında toplanacakları bir hafta sonu planının çeşitli nedenlerle iptal olması ve babanın bavulunu toplayıp teker teker çocuklarının kapısını çalması gerekiyor. Hayat bu... Her zaman her şeyi çok kolay öğrenemiyoruz elbette. Burada da babanın "babadan saklananların" farkına varması biraz sancılı bir süreç halinde gerçekleşiyor, ama sonrasında filmden mutlu ayrıldığınızı söylemeliyim. Dediğim gibi Robert de Niro'yu baba rolünde izlemek bence bu filmi izlemek için başlı başında bir nedendir, ama daha objektif bir yorum isterseniz bir sinema filminden çok DVD'sini alıp evde yayılarak izlenebilecek bir film olduğunu söyleyebilirim.
Kitap önerim ise birkaç yazı önce başladığımı söylediğim Yalancı Tanıklar Kahvesi olacak. Vedat Türkali'nin yazdığı kitap 70'li yıllarda geçiyor. Gençlerin yeni bir dünya düzenine duydukları özlem, tutukuları, harekete geçme istekleri... Var olan sistemin tokatını binlerce kez yemiş olanların ise pasif kalışları... Sömürülen ve alet edilen değerler ve bu uğurda çıkan kavgalar, akan kanlar ve yok olup giden canlar... Ailelerde ve her şeye rağmen yaşanan aşklarda göze çarpan dramlar... Bir umut vermesini çok istediğim ama gerçekçi bakan her gözün göreceği gibi umuttan çok umutsuzluk ve içinden çıkılmazlık sunan bir hikaye ve yazar... Sağ-sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, laik-dinci çatışmalarına değinen yazarın romanını okurken bazı şeylerin hâlâ çözüme kavuşturulmadığı gibi giderek daha kötüye gitmiş olduğunu düşünerek üzülebilirsiniz. Solun bu ülkede neden daima başarısız olduğunu sorgulayabilirsiniz. Kitabın bir yerinde geçen "...devrim şiir gibidir, başka dile çevrilmesi güç iş..." sözü ile kendi dilinizi ne kadar iyi bildiğinizi düşünmeye başlayabilirsiniz. Muhsin adlı ana karakterin iç sesleri ve kendi kendi yaptığı yorumları keyifle okurken onlardan birçok şey çıkarabilirsiniz. En sonunda da 90 yaşındaki büyük ustaya şapka çıkarırsınız. Boğazınızdaki düğüme rağmen...
4 yorum:
Everybody's Fine'ı ben de de Niro hatrına dvd'den izlemeyi planlıyorum:)
Ayşe,
Kesinlikle Niro için değer..:)
bu filmin fragmanını görüp adını unuttum ve gittim dvd sini aldım bi heyecan eve geldim. nasıl bir dalgınlıksa dvd ci arkadaşımızın 'al apla bu yenisi, en yenisi' demesi ile incelemeden aldım, geldim. oturduk ve başlattık filmii. tabii ki benim istediğim film değildi! hatta daha da komiği-kötüsü demek istemedim- daha önceden izlediğimiz ve pek de beğenmediğimiz bir de niro film çıktı...
şimdi hemen bu filmi ön sıralara almak lazım.
böylece günah çıkarmış oldum iyi oldu:)
NzN,
Tez zamanda yeni filmiyle kavuşmanız dileğiyle..:))
Yorum Gönder