1974 doğumlu Amerikalı oyun yazarı Sarah Ruhl'un yazdığı oyunda beş temel karakter var. Kırklı yaşlarında bir kariyer kadını olan, hırslı, duygusallıktan uzak, yoğun bir tempoda çalışan doktor Lane. Aynı yaşlarda ve aynı tempoyu sürdüren kocası Charles. Evi temizlesin diye tuttukları, ama tek problemi temizlik yapmaktan hoşlanmamak olan Brezilyalı hizmetçi Matilde. Lane'in ablası, yaşamındaki eksiklikleri başka şeylerle telafi eden, sevgi dolu, duygusal, temizlik takıntılı Virginia. Charles'ın ölmek üzereyken kurtardığı bir hastası olan 67 yaşındaki son derece pozitif kadın Ana.
İki perdelik ve yaklaşık iki saat süren oyunda modern insanın yaşamındaki ilişkiler, gerçek aşk ve sevgi gibi kavramlar sorgulanıyor. Gülmenin ve yaşama pozitif bakmanın önemi, annesi babasına gülerken ölen ve hayatı boyunca mükemmel bir espri bulma amacıyla yanıp tutuşan Matilde ve hastalığına ve aşka karşı gösterdiği yaklaşımıyla Ana karakterleri üzerinden aktarılıyor. Emeği, özveriyi ve karşılıksız sevmeyi Virginia'da ve Charles'ın modifiye olmuş aşamalarında görürken galiba Lanekarakterinde de yaşamı daha doyumlu ve mutlu yaşamak için güzel yaşlanmak, zengin olmak, iyi bir işinin olması falan gibi maddi şeylerden çok biraz hoşgörü, anlayış ve sevginin yeterli olabileceğini ve insani hırslarımızın aslında bizi ne kadar anlamsızca hırpaladığını ve yalnız bıraktığını görüyoruz. Hiçbir fikrimiz olmadan gittiğimiz bu yeni DT oyununu beğenerek izlediğimi söyleyebilirim. Oyuncular genel olarak rollerine çok oturmuş ve başarılıydılar ama özel favorim kesinlikle Virginia karakterini canlandıran Sema Çeyrekbaşı oldu. İzlemenizi tavsiye ederim. Biletler için elbette Mybilet'e gidiyoruz.
Bu arada biliyorsunuz bugün Dünya Tiyatrolar Günü. Hem bu güzel günü kuluyor hem de Ali Poyrazoğlu'nun Ödünç Yaşamlar adlı kitabındaki bir yazısından yapacağım alıntıyla yazımı bitirmek istiyorum. "Seyirci neden tiyatroya gider?" sorusunun yanıtını usta tiyatrocu Ali Poyrazoğlu'ndan duyalım:
Seyirci, tiyatronun bir eğlenerek düşünme biçimi olduğunu biliyor. Bazılarına çok tuhaf gelebilir, ama insanoğlu düşünürken çok eğlenir. Eğlendirirken düşündüren, ortak bir yaratım sürecinin parçası olmak için gider tiyatroya. İnsan üstüne düşünmek, daha önce düşündüklerini gözden geçirmek, varoluşuna sağlam nedenler bulmak için sanatın peşinde koşar insanoğlu. Bütün bunları yaparken yaşamın temel ilkesi olan hazzın peşinde olduğunu bilir. Yaşamı, yaşamını her gün yeniden şekillendireceği, çamurdan bir heykel gibi avuçlarının içinde yoğurabilmek için, dünyaya her gün yeniden biçim vermek için okur, dinler, izler ve kendi sesini bulur.
Ve der ki, "Yaşamın karşısında pısıp kalmadım. İzledim, düşündüm, başkaldırdım. Yenilmedim, ezilmedim. Bugünü ve yarını yeniden kurmak istiyorum. Tek gerçek, değişimde. Bütün günahlarıyla ve sevaplarıyla insanı seviyorum. Bir ot gibi değil, bir çağdaş insan gibi bu dünyadan geçmek istiyorum.
Çağıma tanık olarak.
Bu yüzden insanla ve insanın her haliyle ilgiliyim. Tiyatro bütün bu düşüncelerime ve isteklerime cevap verdiği için tiyatroya gidiyorum. Benim olan bir şeye sahip çıkıyorum. Türk tiyatrosu yalnızca tiyatrocuların değil, seyircinin de tiyatrosudur. Ülkemin tiyatrosuna sahip çıkıyorum. Ülkemdeki çürümeye 'dur' diyebilmek için yaşama dört elle sarılıyorum."
Sanırım bu soruya daha güzel bir yanıt verilemezdi.
Dünya Tiyatrolar Günümüz Kutlu Olsun!
6 yorum:
Dunya Tiyatrolar gunun kutlu olsun Imge ,
Cevahir`deki Sahneyi,iki siranin arasindaki sikisikligi nedeniyle ben de bir yazimda elestirmistim.
Acil durumda ne yapilir diye hic dusunulmemis,bu da insana verilen degeri gosteriyor bence...
Dünya Tiyatro Günümüz Kutlu olsun.
Ali poyrazoğlu güzel cevaplamış gerçekten insanoğlu düşünürken çok eğlenir.Sanatcılar zeki insanlar. Toplumun ilerlemesinde veya gerilemesinde büyük rol alırlar.Sanata ve sanatcıya değer verip onları yaşatmalı ve fırsatlar vermeliyiz ki bizlerin ruhlarını beslesinler aydınlıklar için...
Bu mimarlar bence hasbelkader mimar olmuş insanlar.Eğer bir insan idealindeki mesleği yapsa böyle kötü tasarımlar yapmaz. Yaptığı tasarımdan önce kendisi tat almak ister.Hasbelkader mimar olanlar için işleri bitsin parası cebe girsin tamamdır malesef ülkemiz hasbelkader yaşayanların elinde,idealis insanlar azınlıkta kalmış...
Yorumlarınız çok güzel sessizce izlemekteyim.Sevgiyler...
Ben de bu hafta gittim bu oyuna ama henüz yazmaya fırsatım olmadı:) İlk defa 2. salonda oyun izledim neyseki biz ortalarda bilet bulamayıp en köşede almışız dedim.. Keşke salonda 2 sıra daha az koltuk olsaydı da araları daha geniş olabilseydi. Herneyse, karakterleri ben de beğendim ama 'mükemmel espri' çevirisine çok güldüm. Yani olmamış Türkçe olarak.. Çeviri oldugu çok belli oluyorduu...
Tiyatrolar günü kutlu olsun:))
Tüm tiyatroseverlerin günü kutlu olsun. Sanırım Ali Poyrazoğlu ile bir an önce tanışmam gerek :) Cevahir salonlarında ilginç bir durum var; sahne 1 koltuklarında böyle bir durum yok ( umarım hafızam beni yanıltmıyordur ) Sahne 1'de birkaç defa oyun izledim ama bir problem yaşamadım diye hatırlıyorum. Sahne 2'de ise Vahşet Tanrısı'nı izlemiş ve -bütün izleyiciler- yer verirken çok zorlanmıştık. Hatta ortalarda oturanlar arasında abartıp koltuklara çıkan bile olmuştu !
Bugüne kadar izlediğim oyunlar içerisinde en kötü senaryoya sahip olan oyundu.Gereksiz diyaloglar,birbiriyle bağlantısız konular,oyun boyunca 'Mükemmel Espri' den bahsedilmesi onun final bölümüyle çok başarısız bağlantısı... Walla bunların bir çoğunun çeviriden kaynaklandığını düşünebiliriz ama Sarah Ruhl'un da bu oyunu nasıl bir ruh haliyle yazdığını çok merak ediyorum.5 senede,her ay 2 paragraf yazarak 60 ayda bitirmiş gibi bir etki bıraktı bende :) O kadar bağlantısız yani... :)
...ama Tiyatro güzeldir,gereklidir.
Dışavurum,
Koltukları böyle dizen birinin acil çıkış durumunu düşünmesini beklemek hayal olurdu!
Berna,
Çok haklısın! Gerçekten de galiba birçok insan gerçekten bayıldığı işi yapmadığı için şu an pek çok alanda eksiklikler gözümüze batıyor. Ayrıca bu durumda kimsenin kendisine ve çevresine yararı olmadığı için gerileme başlıyor.
Sevdiği, işi yapan şanslı azınlığın en önemli bölümünü ise sanatçıların oluşturduklarını düşünüyorum. Yaptıkları işi ister sevelim ister sevmeyelim onlar hem kendilerine, hem çevrelerine hem de genel anlamda yaşama güzellik katarak değer yaratıyorlar. Bu yüzden de bence çok değerliler..
Sessizce takip edildiğimi duymaktan çok memnun oldum. Ama sesini de sık sık duymak isterim, haberin olsun..:)
Sevgiler.
Nymphea,
Çeviri kesinlikle göze batıyordu, haklısın! O yüzden midir nedir Matilde'nin bir an önce mükemmel esprisini bulup aramızdan ayrılmasını diledim ama olmadı! :))
Biraz Şöyle Biraz Böyle,
Bence de Ali Poyrazoğlu ile tanışmayı daha fazla geciktirmemelisin. Bu arada doğru hatırlıyorsun: Cevahir'in 1. Salonunda bir problem yok, 2. Salon problemli olan..
Bahri,
Oyun benim de en beğendiğim oyunlar arasında değil, ama senin kadar da gıcık olmadım sanırım..:) Bir de çok kopuk gelmedi, ama pek çok şeyi pek abartılı vermiş sağ olsun yazar. (Charles ve Ana aşkı ve Matilde ve Virginia dayanışması gibi)
Hepimizin Dünya Tiyatrolar Günü'nü tekrar kutluyorum.
Yorum Gönder