Tatil Kitapları

Tatilde okuduğum ilk kitap Alexandra Cavelius'un Leyla oldu. En son Ankara'ya gidişimde kayınvalidemin bu kitabı mutlaka okumalısın diye elime tutuşturmasının nedenini elime aldığım anda anladım: Benden intikam almıştı! Evet, ben İstanbul'a geldiğinde ona üç saat boyunca İsa'nın Çilesi filmini izlettirmiştim, o da karşılığında bana Leyla'yı verdi sanıyorum. İnsanı alt üst eden bir dram Leyla adlı Bosnalı kızın öyküsü. Savaş zamanında bazen dost sandıkları bazen açıkça düşman safhında olanlar tarafından kendine yapılan eziyetlerin, toplama kamplarındaki insanlık dışı muamelenin, insanlıktan çıkışın öyküsü. Onca yaşanandan sonra yaraları sarma sürecinin, umudun ve sevginin gücünün öyküsü de aynı zamanda. Ama bir yandan da bu gerçek öykünün gerçek kahramanının hâlâ hakkını arayamadığı bir sistemin varlığı düşünüldüğünde çok ürkütücü ve bunaltıcı bir tablo var karşımızda. Her şeye rağmen 16 yaşında ruhen ve bedenen yaşlı bir kadına dönüşen Leyla'nın yaşadıklarını okumalısınız. Kesinlikle etkileyici.

Okuduğum ikinci kitabı büyük olasılıkla tatildeki alternatiflerimden biri olmasaydı okumazdım, çünkü hayatımda bu kadar berbat bir çeviri görmedim. Charles Dickens'ın İki Şehrin Hikayesi'ni katleden Elif Işıksaçan'a her satırda sevgilerimi saçtım diyebilirim!! Eminim kendisi de çevirirken bir şey anlamadığı için Charles Dickens'ın neden klasik yazarlardan biri olduğunu, ne yazdığını, bu hikayede ne anlatmak istediğini falan anlamamıştır. Ben de bulmaca çözer gibi kitap okumuş oldum böylece. Çok daha keyif alabileceğim bir kitaptan hiç tat almadan, yalnızca "bir klasikle ilgili daha fikrim olsun bari" diyerek okumak zorunda kaldım bu hikayeyi. O yüzden Kum Saati Yayınları'ndan çıkan, Elif Işıksaçan tarafından Türkçeleştirilemeyen İki Şehrin Hikayesi'ni sakın almayın! Eminim, pek çok yayınevinde çok daha güzel Türkçe versiyonunu bulabilirsiniz. Kısaca romanın konusuna gelecek olursak: Fransız İhtilali sırasında kan gölüne dönen ortamın etkileri anlatılıyor. Fransa'da yıllarca sömürülen halkın aristokrat sınıfına karşı nasıl kin dolduğu ve gaddarca davranabildiğini görüyoruz. Kitabın ana kahramanları olan suçsuz yere on sekiz yıl hapis yatmış bir doktor, kızı ve soylu bir Fransız aileden gelen ama onların tamamen karşısında yer alan kocası ve etrafındakiler üzerindeki trajik etkilerine şahit oluyoruz. Kitap galiba güzeldi, ama dediğim gibi ben güzelliğini anlayamadım.

Üçüncü kitap da hâlâ elimde olan Ejderha Dövmeli Kız. Tatilde az önce bahsettiğim kitap faciasından sonra İso'cum kendi kitabını bitirir bitirmez kaptım. Sürükleyici bir gerilim olmasına rağmen hâlâ elimde sürünmesinin nedeni ise döndüğümden beri acayip yoğun bir tempoyla eve uğrayacak bile vakit bulamamış olmamdı. O yüzden tatili bile anca yazabildiğim düşünülürse, kitabı da bugün yarın bitirecek olmam normal sayılır. Kitap, bir gerilim best seller ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi gerçekten de. Karakterler, hikaye, anlatım çok güzel. Yani normal şartlarda İso'cum gibi elinize alıp, iki üç gün içinde bitirebileceğiniz bir roman. Gerilim severlere duyurulur. Yazarı Steig Larsson'un kitaplarının başarısını göremeden ölmüş olmasına aklıma geldikçe üzülüyorum bu arada. İso'cum serinin ikinci kitabını okuyor (demek daha tatil modunda çıkamamış kendisi, çünkü gerilim kitapları onun tatil kitaplarıdır). Büyük ihtimalle ben ilk kitapla kalırım diye düşünüyorum. Sonrasında da Nutuk, Haliç'te Yaşayan Simonlar veya Halide Edib biyografisinden birini okuyacağım. Tabi vakit bulursam, çünkü feci bir koşturmaca beni bekliyor. Sesim uzun aralıklarla çıkarsa panik olmayın; her şey kontrol altında! :)

6 yorum:

Ceylan dedi ki...

Ejderha Dövmeli Kız benim elimde sürünüyor iki haftadır:( Ama kötü olduğundan değil, evde tadilat,temizlik, misafir hazırlıkları, bayram derken başucuma yapıştı kitap, geçen gün tozunu bile aldım:) Önümüzdeki hafta vizyona filmi girecek ve ben galiba kitabı bırakıp filmi izliycem:)

Imge dedi ki...

Sonunda son 70 sayfadayım Ceylan, galiba filmi gelmeden bitireceğim kendisini..:) Yazık ettik güzelim gerilime diyor başka da bir şey demiyorum..:)

Unknown dedi ki...

Leylayı sıkça duyuyorum bu ara,okunacaklar listesinde ilk sıradaki yerini aldı diyebilirim.Ejderha dövmeli kız çok kalın geldiği için ürkmüştüm açıkçası :) ama alıp okuyasım geldi,senden dinleyince :) Yaşasın kitap kardeşliği :)

Imge dedi ki...

Zeliha,

Ejderha Dövmeli Kız için zaman ayıramayacağını düşünüyorsan yalnız filmini de izleyebilirsin aslında. O tür bir best seller gerilim işte. Tamam, kolay okunuyor, sürükleyici ama okumasan da çok bir şey kaybetmezsin, aklında olsun.

Sevgiler..

oZGe dedi ki...

Leyla gerçekten inanılmaz bir roman, gerçek oluşu daha da çarpıyor insanı. Okuyunca allak bullak oldum. İnsanlığımdan utandım. Bir insan insana nasıl yapar bunca şeyi dedim. Yine de tavsiye ederim okusun herkes, Avrupa'nın göbeğinde hem de 20.yy'ın sonlarında o insanların neler çektiğini öğrensinler. Ve şimdi soykırım diye bağıran milletlerin burnunun dibinde yaşanan bu soykırım için kılını bile kıpırdatmamış olmasını açıklayabilen varsa açıklasın bana da.

Imge dedi ki...

Özge,

Avrupa'nın göbeğinde ve 20. yüzyılda yaşananların bununla sınırlı olmadığını da biliyoruz ayrıca. Bir Hitler çıkardılar içlerinden, daha ne olsun.. Medeniyet ve demokrasi iki yüzlülüğü mü, sınır tanımayan siyasi çıkarcılık mı desem bilemiyorum. Ne olursa olsun, bu çıkar kavgaları ve "büyük" hesapların sonucunda olan masum ve "küçük" insanlara oluyor işte.. Her yerde, her ülkede durum aynı ne yazık ki..