Harika bir Cumartesi Planı

Sevgili Nymphea ile ikinci buluşma planımızı uzun zamandır yapıyor olmamıza rağmen ancak bu Cumartesi gerçekleştirebildik. İlkinde birlikte Profesyonel'e gitmiştik. Neredeyse üzerinden bir yıl geçtikten sonra ikinci kez bir araya gelebildik ve havaya inat çok güzel bir Cumartesi geçirdik birlikte. Ayrıca kendi ellerimle çevirdiğim ve çıkar çıkmaz ona da bir tane ayırdığım kitabı da sonunda elden teslim etmenin haklı sevincini yaşıyorum diyebilirim. :)

İlk durağımız İstanbul Modern oldu. Orada keyifli bir söyleşi bizi bekliyordu. Saat 15:00'te İstanbul Modern'in sinema salonunda Ali Poyrazoğlu ile buluştuk. Müzenin Ocak ayı Buluşmalar etkinlikleri kapsamında yapılan bu sıcak ve samimi söyleşide sürpriz konuk olarak Ali Poyrazoğlu'nun yeğeni çellist Oylum Karakaş ve onun Bach'ıyla da tanışmış olduk. Her zamanki gibi sohbetinin tadına doyum olmayan Ali Poyrazoğlu'nun anlattığı hikayeleri, örnekleri, sorulan sorulara verdiği yanıtları ve esprilerini kaçırdığınız için üzgünüm. Ama İstanbul Modern'in programlarını takip etmenizi öneririm. Yaşayan bir müzenin ve hayatın içinden bir sanatçının mutlaka tekrar buluşacaklarından eminim.



Cemiyet dünyasından bir kadının ünlü bir ressama yaptırıp şöminenin üzerine astırdığı tablo ve sonra onu keyfine göre değiştirtip durmasıyla ilgili hikayede koptuk. Dinleyicilerin arasında bulunan Leyla Alaton ve Tilda Tezman'ın bu "görgülü sanatsever" kişiyi tanıdıklarını söyledi Ali Poyrazoğlu. Hatta "çıkışta size söylerim" diyerek bizi feci merakta bıraktı diyebilirim. :) Aynı zamanda şirketlere danışmanlık da yapan sanatçıya sorulan soruların başında ilham ve yaratıcılığın nasıl geldiği soruluyordu. Buna da Çaykovski'nin "İlham perisi hiçbir zaman tembellere görünmez," sözüyle örneklendiren sanatçı insanın kendini donanımlı kılmasının öneminden, günümüz dünyasında iki ya da üç beyinli olmak gerekliliğinden, yıllar boyu yapılan birikimlerin meyvesinin alınabileceğinden söz etti. Elbette bunları kendine özgü o keyifli üslubuyla, örnekleriyle anlattı ama ana fikir açıktı: "Hazırsan Hızır gelir!"

Van Gogh dahil pek çok ressamın favorisi, ışığıyla ünlü Fransa'nın Arles kasabasını, Clouzot'nun çektiği Picasso'nun Gizemi filminde anlatılan Picasso hikayesini, orgazm anında beyinde çakan şimşeğin fotoğrafını çekebilen Nobel ödüllü, iki beyinli Avustralyalı doktor-fotoğrafçıyı ve Ali Poyrazoğlu'nun oynadığı 2002 yapımı Dokuz filmini bu söyleşide ilk kez öğrendim ve inanılmaz merak ettim. Hepsi de ilk fırsatta enikonu araştırılıp, bizzat görülecekler listeme not düşüldü.



İstanbul Modern'den çıktığımızda karnımız epey acıkmıştı. Yemek ve sohbet molamızı MeGusta'da vermeye karar verdik. Yemeklerine bayıldığım bir Efes mekanı olan MeGusta'da maç gürültüsü neredeyse yarılanana kadar oturup sohbet ettik. Nymphea'nın bana sürprizleri vardı. (Kitap ayracımı hemen kullanmaya başladım bile) Bu keyifli günün ardından evlerimize gitmek üzere ayrılırken bir sonraki buluşma için bir sene beklemeyelim dedik. :)

Nymphea'ya bu güzel gün için buradan da bir kez daha teşekkür ediyorum. Sırada Özel Hayatlar tiyatro oyunu olacaktı ama hastalık nedeniyle bu haftanın oyunları iptal olunca yazı için de biraz beklemek durumunda kalacağız. Bakalım, onun yerini hangi etkinlik alacak? Merakla bekliyoruz.:)

2 yorum:

nymphea dedi ki...

Imge ben yazamadım tabii koptum yazmaktan oldukça ama yazını okyunca çok mutlu oldum:) Benim için de harika bir plandı:)) En kısa zamanda tekrar edelim. Hem ben o gün yolda kitabımı okumaya başladım, gerçekten cosmopolitan okur gibi:) Okuduğum kitabın arasında kafa dağıtmak için ona dönüyorum..

Bu arada çok çok geçmiş olsun:(

Öpüyorum:)

Imge dedi ki...

Nymphea,

Kitabın çizimlerine bayılmıştım ben de.. Bir çevirmen olarak metinden çok çizimlere vurgu yapmak doğru mu bilmiyorum ama..:))

Bu arada hasta olan biz değiliz neyse ki. Bu sene hasta olmamak lazım, keçi gribi miymiş neymiş, bir ay sürüyor diyorlar! Oyun kadrosundan kim hastaysa bu haftanın oyunları ertelenmiş. 18 Şubat'a kaldık yani..

En kısa zamanda yine görüşmek üzere..
Sevgiler..