Bir Film & Bir Kitap

Son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri olan The Misfortunates'tan söz edeyim kısaca. Bağımsız Avrupa filmlerine gitgide daha çok bayıldığımı fark ediyorum. Bu film de Belçika-Hollanda yapımı. Geçen yıl Belçika'dan Oscar'a aday olmuş ve 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde de Altın Lale Uluslararası Yarışma Ödülü'nü kazanmış. Felix Van Groeningen'in yönettiği ve ismi "Çölde Kutup Ayısı" gibi yaratıcı(!) bir şekilde Türkçeleştirilmiş bu filmi mutlaka izleyin.

Küçük bir kasabada babası, 3 amcası ve emekli babaannesi ile yaşayan 13 yaşındaki Gunther'in öyküsünün anlatıldığı bu filmde hem çok gülecek hem de boğazınızın düğümlenmesine neden olacak bir bunalım hissini yaşayacaksınız. Gerçekten de Türkçe afişinde yazdığı gibi "bundan daha trajik bir komedi olamaz" diye düşünüyorum. Gunther'in hem babası hem de amcaları bir baltaya sap olamamış, işe yaramaz, alkolik, aylak ve sorumsuz tipler. İş-güç sahibi olmadıklarından hepsi emekli maaşıyla geçimini sağlayan annelerinin yanında yaşıyorlar. Aile olarak birbirlerine çok bağlılar ve eğlenceliler ama tek başına bu özelliklerin 13 yaşında bir ergenin gelişimi açısından yeterli olmadığı kısa sürede ortaya çıkıyor. Gunther'in kendini bulma (ve hatta kurtarma) amacıyla yatılı okumaya karar vermesiyle birlikte çizdiği yol da ailenin diğer erkeklerinden farklı bir yöne sapıyor. Babasının da kabul ettiği gibi "o da bir Strobbe, ama aynı zamanda küçüklüğünden beri farklı." Tüm zamanların en iyileri listeme girerek uzun süre aklımdan çıkmayacak güzel filmlerden biriydi The Misfortunates. Gunther ise en özel karakterlerden biri olarak kalacak. Strobbe ailesiyle tanışınca benzer şeyler hissedeceğinize eminim.

Sırada Dönüşüm romanını çok geç okuyarak bir anlamda yeni tanıştığım ve ikinci romanı olan Amerika'yı zar zor bitirdikten sonra da kendisiyle ilişiğimi kesmek üzere olduğum Franz Kafka var. Bu seneki İdefix sanal kitap fuarından Kafka setini almıştım ve Dönüşüm'ü çok beğenerek okumuştum. Sonra Şato'ya başlayayım dedim ama elimde fazlaca süründürdüğüm için sarmadı ve bir kenara bıraktım. Arada başka kitaplar okuyup bu kez de Amerika romanıyla bir Kafka denemesi daha yaptım. Bu kez kitabı hem süründürdüm hem de bitirdim (ki nadir rastlanan bir durumdur!). Bitirdim ama bayılmadım. Aslında "Kayıp" adını verdiği ama ölümünden sonra romanlarını yakmak yerine yayınlatmaya karar veren arkadaşı Max Brod tarafından Amerika adı verilen bu romanda on altı yaşındaki yoksul Karl Rossmann'ın ailesi tarafından bir bavul eşyasıyla birlikte bir gemiye bindirilip Amerika'ya gönderilmesi ve sonrasında orada verdiği mücadele anlatılıyor. Yeni bir ülkedeki tutunma çabası sırasında kah lüks bir dayı evinde kah hizmetçi olarak kullanılmak istendiği sahtekar bir arkadaş (!) evinde yaşamak zorunda kalan Karl'ın gözünden kapitalist dünyanın zalimane yanını görüyoruz. Ama o kadar alakasız geçişler oluyor ki Karl'ın yaşamında benim gibi absürt sanattan genellikle haz etmeyenler sık sık kopabilirler. Ama bu da meğer Kafka'nın en bilinen özelliğiymiş ki bu sayede ben de biraz bilgi sahibi olmadan keşfe çıkınca alınan keyfin nasıl azalabileceğini görmüş oldum! :) Kafka'yı yermek haddim değil, ama bu romanını beğenmeme (ve Şato'yu da biraz okuduktan sonra kalanını okumama) hakkımı kullanıyorum. Okuyana mani olmayayım!

Ama filmi izlemeyi unutmayın.. İyi seyirler...

2 yorum:

burcupc dedi ki...

Kafka'nın Değişim isimli kitabının çevirisi üzerine çeşitli tartışmalar bulunur. Kimisi Değişim değil Dönüşüm der. Çünkü bir böceğe dönüşmüştür, kimisi ise böceğe dönüştüğü halde içinde bir dönüşüm olmamıştır yani sadece şekil değiştirmiştir der.

Şato'yu okumadım ama Dava'dan önce okunması gerektiğini öğrendim daha yeni. Bay K'nın hikayesi olduğu için... Varılamayan şato, sonuçlanamayan dava, değişemeyen insan, hep başarısızlıklarla ve bitmeyen uğraşlarla geçmiş romanlar...

Selamlar

Imge dedi ki...

Burcu,

Bence o kitabının adı Dönüşüm olmalı. Anlatılan hikaye itibariyle Gregor Samsa'nın yaşadığı tam bir dönüşüm bana göre. Ben de adı Dönüşüm olan bir çeviriyi okumuştum ve kendisi sanırım Kafka'nın tek sevdiğim kitabı olarak okuduklarım arasındaki yerini almış durumda. :)

Sevgilerimle.