İki Muhteşem Film

Hafta sonu izlediğimiz iki filmi kısaca anlatayım sizlere. Filmlerden ilki Atlıkarınca. İlksen Başarır ve Mert Fırat'ın Başka Dilde Aşk filminden sonra ikinci kez bir araya gelerek yine harika bir iş çıkardıkları bu filmi mutlaka izlemelisiniz. Böyle genç insanların toplumsal ve sosyal konuları ele alan filmler yapmalarının beni gelecek adına inanılmaz umutlandırdığını daha önce söylemiş miydim? Özellikle bugünlerde o kadar ihtiyaç duyulmasına rağmen bir o kadar nadir bulunan umut coşkusunu ortaya çıkaran her insanı yalnızca bunun için bile takdir etmek gerektiğine inanıyorum. İşte bu ikili de sırf bu duyarlı yaklaşımlarından dolayı bana göre filmi izlemeden bile takdiri hak ediyorlar.

Filmi izledikten sonra ise daha da takdir edilesi bir iş yaptıklarını görüyorsunuz. Ensest gibi rahatsız edici ve kolaylıkla duyguları (ve çocuk oyuncuları!) sömürebilecek bir konuyu bu kadar dokunaklı ve dozunda aktarabilmek çok zor olsa gerek. Baba rolünde Mert Fırat, anne rolünde ise Nergis Öztürk'ün oynadığı filmde iki çocuklu orta halli bir ailenin yaşamına göz atıyoruz. Film boyunca çeşitli takıntıları olduğunu gördüğümüz babanın adı Erdem (ne ironik değil mi?), anneninki ise Sevil. Önce çocukların küçük olduğu dönemleri kısaca görüyoruz. Ağabey Edip'in çocukken babasından pek hoşlanmadığı belli, sonrasında da yatılı okula gitmiş zaten. Küçük kız Sevgi'nin ise genç kızlığa adım attığı dönemi izliyoruz daha çok. Yani belki de yaşadıklarının kendisini en yaralayacağı dönemde. Gerçi böyle bir şeyi yaşamanın "en" kötü dönemi var mıdır acaba? Hangi dönemde yaşanmış olursa olsun çocuklar üzerinde aynı travmatik etkiyi bırakmıyor mudur bu sapkınlık? Çocuğun cinsiyeti fark etmeksizin aynı güven kaybına yol açmıyor mudur?


İnsanın resmen midesine oturan bu filmde oyunculuklar inanılmaz başarılıydı. Nergis Öztürk'ü Kıskanmak'tan sonra ikinci izleyişim ve yine çok iyiydi. Çok sevdiğim Mert Fırat kendisinden nefret ettirmeyi başardı! Sevgi rolündeki küçük oyuncu Zeynep Oral'ı da çok başarılı buldum. Özellikle asıl anlamlarını daha sonra daha net çözdüğünüz bazı sahneler de hoşuma gitti: arabayla giderken köpeğe çarpmaları, çocukların alınlarına sürülen kurban kanı, yaralı olan çocuğun o an için daha güvende olan diğer kardeşinin yatağının yanına battaniyesini serip orada uyumayı tercih etmesi, vs. Ayrıca çocukların babalarıyla ilgili içlerinden geçirdiklerinin gösterildiği sahneler de süperdi ama en süperi babaya layık görülen sondu sanırım. Bu arada her şeyi gören ve anlayan ama konuşamayan felçli anneanne de acaba toplumda bu sorunla karşılaşanların büyük çoğunluğunun enseste yaklaşımını mı simgeliyordu acaba?

Bu harika ekibe bir kez daha tebriklerimi iletiyor ve hepinize bu filmi izlemenizi öneriyorum. İşitme engelliler için alt yazılı olarak gösterime giren Atlıkarınca'ya hem İstanbul Film Festivali'nde hem de Altın Lale'de başarılar!

İkinci bahsedeceğim film ise burada bahsettiğim Ali Poyrazoğlu söyleşisi sırasında not ettiğim olacak. Sonunda bulup izleyebildim. Ve bayıldım. Ümit Ünal'ın ilk filmi olan 2002 yapımı 9'un oyuncu kadrosu müthiş. Ali Poyrazoğlu, Serra Yılmaz, Fikret Kuşkan, Cezmi Baskın ve Ozan Güven gibi isimlerin oynadığı filmde aslında bir polis sorgulaması izliyoruz. Tek tek ifadeleri alınan mahalle sakinleri sayesinde Kirpi lakaplı mahallenin sokaklarda yaşayan "deli" kızının vahşi bir cinayete kurban gitmesinin sırrı çözülmeye çalışılıyor. Bu sırada çok çeşitli karakterleri de tanımış oluyoruz: "düzgün" bir yaşamı olan aile babası Firuz'u, mahallenin milliyetçi delikanlılarını, 'bu memleketin sahibinin kim olduğunu bilmezsen rahat edersin' diyen eski solcu kitapçı Salim'i, kulübesinde sokak hayvanlarıyla yaşayan bir başka "deli" Amerikalı'yı,  herkese çamur atmaktan çekinmeyen dedikoducu dindar teyze Saliha'yı. Tiplemeler çok başarılı, hikaye çok sürükleyici, ödülleri bol (21. İstanbul Film Festivali'nde en iyi film ve Serra Yılmaz'a en iyi kadın oyuncu; 14. Ankara Film Festivali'nde Ümit Ünal'a Onat Kutlar en iyi senaryo ve umut veren yeni yönetmen ve Fikret Kuşkan'a en iyi erkek oyuncu ödülü; oyunculara 10. ÇASOD Oyuncu Ödülleri'nde jüri özel ödülü ve Serra Yılmaz'a 2003 Sadri Alışık Ödülleri'nde bir en iyi kadın oyuncu ödülü daha ve 2003'te Oscar yolculuğu). Ama gelin görün ki hiçbir yerde bulamıyorsunuz ve bu kadar güzel bir yapımı izleyen kişi sayısı çok az. Çok yazık, değil mi? Türk sinemasının gurur verici yapımlarından biri olan 9'u bulabilirseniz mutlaka izleyin.

Şimdiden iyi seyirler.

Hiç yorum yok: