Otobiyografi: Mahatma Gandhi

Ah Gandhi aahhhh.. Öldürdün beni.. İçimi şişirdin.. Saçımı başımı yoldurdun..Sinir krizleri geçirttin bana.. Ama iyi adamsın, bir de merhumsun falan diye arkandan fazla konuşmayacağım. Yine de bu nasıl bir saflık, iyilik, tevekkül, sabır, inat halidir, bir insan nasıl her şeyi bu kadar olgunlukla kabullenebilir aklım almadı okurken. Ayrıca bu bir olgunluk, iyilik, yüce gönüllülük müdür yoksa saflığın ibresi hafiften enayiliğe kaymış hali midir emin de olamadım başından geçen pek çok şeyi okurken. Yani aslında oldum da merhum diye arkasından konuşmayacağım işte.:)

Ayrıca Gandhi'nin düşünceleri, doğruları ve inançları anlamında son derece katı, geleneksel ve tutucu bir yaklaşımı olduğunu da öğrenmiş oldum bu otobiyografi sayesinde. Sadece keyfi nedenlerle başka bir canlının öldürülüp yenmesini doğru bulmadığı için her türlü hayvan etini, sütünü ve yumurtasını yemeden yalnız kuru yemişler ve meyveden oluşan katı bir rejim uygulaması kendisini ilgilendirir elbette. Ama çocukları ya da karısı hasta yataklarında ölümle mücadele ederlerken doktorların mutlaka et suyu içmeleri ya da yumurta yemeleri önerilerine karşı çıkarak "en doğrusu benim beslenme şeklim, Tanrı da bunu uygularsam bana yardım edecektir" zihniyetiyle tedaviye müdahale etmek de neyin nesi? Ya da devletin okullarındaki eğitime güvenmediğinden ve bir çocuğun aile içinde gelenekleri öğrenerek en iyi eğitimi alacağına inandığından dolayı çocuklarına formal bir eğitim sağlamamış olması affedilir gibi değil. Büyük oğlu bundan dolayı hâlâ kırgınmış kendisine zaten. Bence "kırgın" tanımı çok hafif kalmış bu durumda. Şahsen benim babam olsaydı, Gandhi'yle yollarımız çoktan ayrılmış olurdu!

Elbette "büyük ruh" anlamına gelen "Mahatma" unvanını alan Gandhi sadece bu özelliklerinden ibaret değil. Hindistan'ın özgürlük mücadelesinde önemi çok büyük olan bir tarihi lider Mahatma Gandhi. Kendini Hakka adamış ve Hak'tan (Satya) başka bir Tanrı olmadığına inanan dürüst bir hizmet adamı. Ahimsa inancına bağlı, yani şiddete kesinlikle karşı. Hükümete ve ayrımcı politikasına karşı sürdürdüğü mücadele boyunca asla şiddete dayalı bir eyleme izin vermiyor. Pasif direniş temelli mücadelesinin adını da Satyagraha (hakkın gücü) olarak belirlemiş. Halkı söz konusu olduğunda son derece özverili ve fedakar bir adam. Onlarla birlikte ve onlar için defalarca açlık grevlerine giriyor, oruç tutuyor, hapis yatıyor, mücadelesini sürdürdüğü insanlar gibi sade ve basit bir yaşam sürdürmeye özen gösteriyor ve paryalığın kaldırılması, savaş sırasında hastaların bakımı, köylülerin üretimini desteklemek gibi pek çok konuda durmadan çalışıyor. Ve gösterdiği tüm bu iyi niyetli çabalar halkta karşılığını bulsa da Hinduların militan kesimi tarafından düşmanca karşılanıyor, birilerinin çıkarlarına dokunuyor ve 1948'de bunlardan biri tarafından öldürülüyor. Başarının ve iyiliğin cezasız kalmadığı başka toplumlar da varmış demek!

Gandhi'nin otobiyografisini okumak büyük olasılıkla ömür boyu aklıma gelmezdi. İso'cumun tatile götürdüğü kitaplardan biriydi. Ben elimdeki iki kitabı bitirip de boş kalınca okumaya başladım. Çok güzel bir dili olduğu için (çeviren Emre Miyasoğlu'un eline sağlık) de keyifle, roman okur gibi bitirdim. Gandhi'yi merak etmiyorsanız bile Hint toplumu, o dönemlerdeki ırkçılığın boyutları ve verilen mücadeleler hakkında fikir edinmek için okuyabilir ve (yakınım olmasını istemezdim ama :)) "büyük ruh" sıfatını kesinlikle hak eden Gandhi'nin Hindistan halkı için önemini anlayabilirsiniz. Kesinlikle nur içinde yatanlardan biri olmalı.

Son olarak Gandhi'nin bir Hint şiirinden alıntı yaparak özetlediği hayattaki temel felsefesiyle yazımı bitireyim:
Bir kâse su için güzel bir yemek ver;
Bir kibar dost selamına karşı şevkle eğil;
Bir gümüş paraya altınla cevap ver;
Hayatın kurtarılmışsa, canını esirgeme.
Böylece ariflerin sözleri ve hareketlerini örnek alırsan,
Küçücük hizmetin bile on misli ödüllendirilir.
En soylu ve yüce davranış bütün insanlığı bir saymak,
Ve kötülük gördüğünde de iyilikle karşılık vermektir. 



Hiç yorum yok: