Evimize taşınmamızın birinci yılı ve 2011 sezon finali! Sezon derken yaz sezonundan söz ediyorum elbette. Cumartesi günkü hava aylar öncesinde kalmış gibi değil mi? Hani askılı bluzlar, tişörtler, bermuda şortlar falan... Gerçi Ekim sonunda da birkaç gün mutlaka sıcak olur, atarız kendimizi yürüyüş için sahillere kısa kollularla, akşam üstü açık havada rakı balık yaparız üzerimizde sadece ince bir hırkayla ama o başka bir şeydir. Arada birkaç gün güneş içimizi ısıtsa da artık sonbahar-kış depresyonu hat safhadadır.
Örneğin, karpuz, şeftali, beyaz nektarin, mürdüm eriği, üzüm gibi muhteşem meyveler bitmiş, elma-portakal ikilisine talim etmeye başlamışızdır. Artık kaloriferler yanmaya başlamıştır, yağmurlar yağmış, fırtınalar kopmuştur ve zaten değişken olan İstanbul'un havası artık iyiden iyiye dengesizleşmeye başlamıştır. Güneş kreminin kokusunu unutmuşuzdur. Yaz boyunca unuttuğumuz kot pantolonları giymeye başlamışızdır ve onların paçaları her daim çamurlu su desenleri ile süslenmiş olur. Islak şemsiyemizi nereye koyacağımız derdi, artık gündelik dertlerimizden biri haline gelmiştir. Bronzluğumuz geçmeye başlamıştır. Falan filan...
Oysa 8 Ekim öyle miydi? Tam anlamıyla yazdan kalma bir hava vardı Cumartesi günü ve gecesi. Akşam üzerimize şal bile almadan Boğaz'a karşı kutladık evimize taşınmamızın birinci yılını. Başka şeyleri de kutladık aslında. Biz severiz zaten her şeyi kutlama nedeni yapmayı.
8 Ekim 2010 gecesi yağmurlu bir günün sonunda, salonumuzun avizesi bile olmadan, daha açılmamış kolilerle dolu bir misafir odamız varken, yorgun argın kendimizi Tabi'ye (tavuk+biranın kısaltılmışı, Gayrettepe Şayan İşkembe Salonu'nun altı..:) ) atmıştık. Orada hızlıca yemeğimizi yedikten sonra biraz daha koli açıp, bayılmıştık. Ertesi gün salonun aydınlatması ve halılar gelmişti ve sonraki iki gün içinde koliler tamamen açılmış ve ev eve benzemişti. Bu arada sürekli yağmur yağıyordu ve hava bir anda inanılmaz soğumuştu.
Gelelim 8 Ekim 2011'e... Harika bir Zuma akşamında, deniz kıyısında, harika yemekler ve şarap eşliğinde kutladık evimizin birinci yaşını. (Nefis sarımsak soslu eti yedikten sonra İso'cumun eski iş arkadaşlarından biri ve eşiyle karşılaşıp, öpüşmek zorunda kalmasak daha iyi olacaktı! Yani bizim için değil, onlar için elbette! :) )
Bize uğur getirdiğine ve güzel enerjisine inandığımız evimize de böyle bir kutlama yakışırdı zaten. Gece on bire kadar kolsuz bluzla oturduk deniz kıyısında. Açık hava sobaları yanmadığı gibi en ufak bir esinti bile yoktu. Sonra da bir süre balkonumuzda tadını çıkardık bu keyifli Ekim akşamının. Ertesi gün artık yağmur falan yağabilirdi bize göre. Nasıl olsa biz sezon kapanışını yapmıştık. Yeniden iyot kokuları eşliğinde yemekler yiyeceğimiz önümüzdeki ilkbahar-yaz sezonuna kadar kapalı ortamlarla idare edeceğiz artık. Bu arada Mikail'den de sonbahar-kış sezonunu bizleri fazla hırpalamayacak şekilde ayarlamasını rica ediyorum. Rica dedim bak, aramızdaki kibar ve seviyeli ilişkiye bir zarar vermeyeceğini umuyorum Mikocum. Hadi bakalım, göreyim seni..:)
3 yorum:
Hoşgeldim,
Serenat a yeni başladım. O sebeple tanıştım sizinşe. Iyiki.
Ah o Cumartesi, bizde Heybeli de olan şanslılardandık.
ellerinize sağlık.
Bir başka, kitap,film,seyehat, eh az biraz müzik seven anne Çiğdem
İmge,
Bir de sorayım. Etiketleri nasıl yapabilirim.
vakit bulunca tabi.
Beceriksiz anne Çiğdem
Çiğdem selam,
Hoş geldin ve tanıştığımıza çok memnun oldum ben de..:)
Etiketleri yazını yazdıktan sonra ana metnin altındaki Etiketler kutucuğuna yazınca zaten Blogger o kategoriyi otomatik olarak oluşturuyor senin için. Ama otomatik olarak yanda çıkıyor mu emin değilim. Etiket oluşturduktan sonra bir dene bakalım. Otomatik olarak çıkmazsa "Tasarım" tab'ine basıyorsun. Oradan "Gadget Ekle"yi seçiyorsun. Orada zaten sık kullanılanlar listesinde "Etiketler" var. Yanındaki + işaretine basarak bloguna ekleyebilirsin. Yardım gerekirse e-mail'den de eş zamanlı destek veririm. :)
Sevgiler..
Yorum Gönder