Bu sene bayram tatilinde uzak diyarlara kaçmaya karar verdik. Hayalleri gerçekleştirme enstitüsü İso'cum çok farklı kültürlere sahip uzak diyarlara yapacağımız ilk keşif seyahati için benim en çok görmek istediğim ülkeye gitmeyi önerdi: Hindistan!
Evet, beni takip eden herkes herhalde bütün dünyayı görmek istediğimi az çok anlamıştır. Ama Hindistan'ın yeri hep farklıydı benim için (bunun gibi bir diğer ülke için bkz Güney Afrika). Neden olduğunu bilmiyorum, çünkü genel anlamda Doğu kültürüne karşı pek bir yakınlık duyduğum söylenemez. Ama dışarıdan baktığımda Hindistan'ın masal gibi bir ülke olduğunu düşünürdüm. Ve geçtiğimiz bayramda bir hafta boyunca o masalı yaşama şansına eriştim. (Elbette buraya kendi başımıza değil bir tur şirketiyle gittik. Dolayısıyla masalımızın kaderini de büyük ölçüde onlara emanet etmiş olduk. Bu anlamda hayal kırıklığına uğradığım pek çok şey oldu ama bu ayrı bir yazı konusu olacak.)
Elbette bir kere Hindistan'a gidip, en turistik şehirlerinde az zaman geçirip dönerek Hindistan üstadı gibi bilgelik taslamaya falan kalkmayacağım. Zaten o yüzden bu yazının başlığı da Hindistan 101: yani Hindistan'a giriş diyebiliriz. Golden Triangle (Altın Üçgen) denilen Jaipur-Agra-Delhi üçgenine ek olarak Varanasi'yi de gördüğümüz bu bir haftalık gezi sayesinde Hindistan hakkında önemli bir fikir edinmiş olduk ama daha keşfedilmemiş kocaman bir bölümü var bu kocaman ülkenin! Şimdi Hindistan'a bizim gibi kısa süreliğine ve turistik bir gezi için gitmeyi düşünenlere kısa bir bilgilendirme yaparak bu gezi yazısı serisine başlamak istiyorum
İlk olarak yakın çevrenizdeki pek çok insandan Hindistan'la ilgili şehir efsaneleri duyacağınızı söyleyeyim: "Bizim bir arkadaş gitti, döndükten sonra bir ateşlendi, daha da iflah olmadı!" "Ayy, iğrenç, hayatta oralara gidip de tifo falan kapamam!" "Kocaman zehirli yılanlar, hastalık saçan sinekler, böcekler falan varmış oralarda." "Mutlaka sıtma aşısı yaptırın, sivrisinekler feciymiş!"
Duyduklarınızı bir kenara bırakın ve beni dinleyin. Aklınızda olsun uzak diyarlara seyahat etmeden önce arayıp bilgi alabileceğiniz bir merkez bulunuyor. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nün Türkiye genelindeki 25 şubesinden seyahat sağlığı konusunda bilgi alabilirsiniz. İstanbul'daki merkezi Karaköy'de olan kurumun web sayfası budur. Biz de hem burayı arayarak hem de babam doktor olduğu için onun Enfeksiyon bölümündeki arkadaşlarından da bilgiler alarak (ki birbiriyle örtüşen bilgilerdi) seyahat öncesi gereken önlemleri almak istedik. Seyahatinizden bir ay önce sağlık konusunda ne yapmanız gerektiğini öğrenmenizi tavsiye ederim, çünkü belli bir süre içinde sizi korumaya başlayacak aşılar ya da özel birtakım ilaçlar kullanmanız gerekebilir. Kırsalında değil de şehir otellerinde kalacaksanız ve konaklama süreniz üç haftadan uzun değilse Hindistan için yaptırmanız gereken özel bir şey bulunmuyor. Sarıhumma bu bölgenin hastalığı olmadığı için aşısını olmanız gerekmiyor. Tifo aşısı zaten Dünya Sağlık Örgütü tarafından genel koruyucu olarak yapılması gereken bir aşı olarak belirlendiği için isteğe bağlı olarak öneriliyor. Ancak eminim hepimiz Türkiye'deki hijyen koşullarında da tifoya karşı bağışıklık kazanmışızdır diye düşünerek biz yaptırmadık. Bir de sivrisineklerin taşıyabileceği malarya mikrobuna karşı önlem olarak kinin tedavisi ya da gitmeden önce başlanıp, orada da kullanmaya devam edilip, döndükten sonra da 28 gün daha kullanılacak (çünkü malarya vücutta 28 gün yaşayabiliyormuş) bir antibiyotik tedavisi öneriliyor. Ancak bunun da olasılığı çok düşük olduğu için yine isteğe bağlı. Biz de bir haftalık gezi için 40 gün antibiyotik kullanmamak için bunu yapmadık. Turdaki kimse de yapmamıştı zaten. O yüzden onun için de gerek yok diyorum (28 gün içinde herhangi bir değişiklik olursa haber veririm sizlere..:) ).
Gelelim önlem olarak yapmanız gerekenlere:
- Yanınızda mutlaka olası mide-bağırsak problemlerine karşı ilaç bulundurmalısınız. En sık yaşanan problemler bunlarmış. Bu konuda yine seyahat sağlığı merkezinden bilgi alabilirsiniz. Ayrıca ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar ya da düzenli kullandığınız ilaçları mutlaka yanınızda götürün. Çünkü eczane göreceğinizi, görseniz bile onun bir eczane olduğunu anlayabileceğinizi sanmıyorum! (Aşağıda gördüğünüz dükkan bir dişçi kliniği örneğin. Ve bu en azından kapalı bir mekan. Sokaklarda damak takan dişçiler görmek de mümkün!) Turdaki herkes bir çuval ilaçla gelmiş olmasına rağmen hiç kimsenin yanında boğaz pastili yoktu ve turun son iki günü herkesin boğazında iritasyon oluşmuştu (hatta ben işaret diliyle anlaşmaya başlayacak kadar kaybettim sesimi). Bunu hem viral bir duruma hem de oy birliğiyle hava kirliliğine bağladık. Özellikle Varanasi ve Delhi'de soluduğumuz hava adeta genzimizi yakıyordu. O yüzden pastil, boğaz kuruluğuna karşı spreyler ve öksürük ilaçları da götürebilirsiniz yanınızda.
- Hindistan'da dikkat edilmesi gereken en önemli konu yemek olsa gerek. Malum pek hijyenik bir ülke olmadığı için sokaklarda açıkta satılan her şeyden uzak durmanız gerekiyor. İso'cumla benim sokak yiyeceklerine düşkünlüğümüzü bilen herkesin bizi en çok uyardıkları konu da buydu. Ama zaten burada üzerinde kara sinek sürüleri dolaşan ve yanlarında insanların ve sokak ineklerinin (!) aynı yerden su içtikleri variller bulunan sokak satıcılarının ve dükkanların ürünlerini çekici bulmak imkansız! Otellerde ve bilinen belli başlı restoranlarda yemek yemeniz gerekiyor. Ayrıca acı ve baharatlı yemeklerden hoşlanmıyorsanız işiniz çok zor. Ben ayrıca otellerde bile çiğ salata ya da muz ve ananas dışında dış kabuğunun temizliğinden emin olmadığım meyveler gibi şeyleri yememeye de dikkat ettim. (Aşağıdaki kolajda sol alt resimdeki ineğin su içtiği teneke varilden insanlar da maşrapalarla su alıp içiyorlardı!)
- İçtiğiniz suya dikkat! Hem de çok dikkat! Otelde bile olsa önünüzde açıldığını görmediğiniz sudan başka su içmemelisiniz. Yine aynı şekilde içeceklerinize asla buz koymamalısınız. Yol üstündeki mola yerlerinde çay-kahve içmemenizi öneririm. Hem tatları hem de yapıldıkları hijyenik koşullar hiç harika değil diyebilirim. Lens takarken ve diş fırçalarken bile içme suyu kullanılmasını öneren bazı yabancı gezgin yorumları okumuştum, ama biz oteldeki musluk suyunu kullandık. Sonuçta duş alırken de aynı su ağzımıza ve gözümüze temas ediyor diye düşündük ve bildiğim kadarıyla da bir şey olmadı.
- Sokak köpeği, sokak ineği, sokak maymunu, sokak sincabı, sokak keçisi, sokak domuzu gibi pek çok sokak hayvanının başıboş dolaştığı bu ülkede hiçbirine temas etmemeniz gerektiğini söylememe gerek yok sanırım. Sokak köpeklerine karşı zaafımı bilen Gizoş'un gitmeden önce bana yaptığı uyarılardan biri de buydu. Diğer ikisi ise pisboğazlık yapıp her gördüğünüzü yemeyin ve sefaletten etkilenip de bana gelip içler acısı hikayeler anlatmayın olmuştu! :)
- Yanınızda sinek kovucu losyon ve kremler bulundurun ama benim gibi abartıp da üç kutu ve oda için olanlarından götürmenize gerek yok. Genelde akşamüstleri çıkan sivrisinekler çok rahatsız edici değil. Sadece Varanasi'deki akşam Ganj Nehri'nin kıyısında durum feciydi ve o gün de yanımızda hiç sinek kovucu yoktu. Ah bu Murphy, bıkmadı gitti bu anları kollamaktan! (Aşağıda Ganj Nehri kıyılarının halini gösteren bir resim var. Bizim üstümüze sıçrasa dizanteri falan oluruz sanırım, ama nasıl bir bağışıklık kazanmışlarsa buradakiler arınmak için bu nehre giriyor ve suyunu bile içiyorlar!)
- Güneş kremi götürün. Kasım ayı Hindistan gezisi için en uygun dönem ve onlar için kış mevsiminin aylarından. Ama kış olduğuna bakıp da kanmayın sakın! Gündüzleri 28-30 derece olan hava sıcaklığı geceleri 15-18 arasında değişiyor. Yani bizim için bildiğin yaz denebilir. O yüzden gündüz geziler sırasında şapka, güneş gözlüğü ve güneş kremi üçlüsünden destek almayı unutmayın. Akşam için ise bir tane hırka ya da ince bir mont ilavesi yeterli olacaktır.
Gereken her türlü ön bilgiyi verdikten sonra gezdiğimiz yerleri anlatmaya başlamadan önce buraya nasıl bir tur şirketiyle gitmemeniz gerektiğinden de bahsedeceğim. Seyahat severlerin kaçırmamasını öneriyorum.
- Otel ve restoranlar dışında tuvalet kullanmamaya çalışın. Kimi zaman restoran tuvaletleri bile harika olmayabiliyor. Hele turistik yerlerin tuvaletleri tam bir facia. Girmek zorunda kalırsanız hiçbir yerinizi hiçbir yere değdirmeden ihtiyacınızı gidermenin bir yolunu bulmalısınız! Gerçekten de pisliğin had safhada olduğu bu ülkede kaçınılmaz olarak elleriniz pek çok yere değiyor. Bu nedenle yanınızda bol bol ıslak mendil, antibakteriyel jel, kolonyalı mendil ve selpak bulundurun. (Annem yanımda saf alkol bulundurmamı ve girdiğim her tuvaleti ve kapı kollarını alkole batırdığım selpakla temizlememi önermişti ama çantamdan alkol çıkarırsam kendimi çantasından Ace çıkaran Ayşe Teyze gibi hissedeceğimden dolayı bu güzide öneriyi reddettim. :)) Dışarıdayken tırnak yemek ve gözleri ovuşturmak yasak! Otele gelip duşunuzu aldıktan sonra istediğinizi yapabilirsiniz. :)
4 yorum:
aaahhh ahhhh hayallerimin ülkesi...
çocukluğunu hint filmleri ile geçirip, duyduğu her hint müziğinde kendinden geçen biri olarak pek imrendim şekerim ne diyiim :))
hatta bıraksam kıskanacağım yani!!!
daha çok foto isterizzz
NzN,
Ne ben bırakayım ne sen kıskan Nazancım..:) Sadece gezi planların arasında ön sıraya almaya bak Hindistan'ı. Gerçekten değişik bir deneyim. Ne anlatsam ne kadar fotoğraf eklesem eksik kalacak. Anlatılmaz yaşanır yerlerden biriymiş burası..
Çok keyifli bir yazı olmuş, gelecek yazıları merakla bekliyorum. Hindistan'ı görmek gibi bir hayalim olmamakla birlikte çok severek okudum. Elinize sağlık.
Teşekkürler Özge.. Beğendiğine sevindim..
Yorum Gönder