Dört Günlük Bir Adana Kaçamağı

Salı günü Adana'ya gittim.. Şimdi de oradan bavuluma atıp getirdiğim sarımsaklı köfteye, Balcalı balına, lahana sarmasına, şadoks adı verilen tuhaf turunçgil çeşidine, şaka limonlarına (İso'cumun Adana limonlarına taktığı ad. Buradakiler gibi kas çalıştırmak yerine daha keserken suyu fışkırmaya başlıyor bunların), cezeryelere, benim için diprize atılıp dondurulmuş içli köftelere bakıp bakıp gözlerimin dolacağı birkaç gün yaşamaya devam edeceğim her zamanki gibi. 

En çok da lahana sarmasına.. Çünkü o lahana sarması için annemin yağmur çamur dinlemeden şehrin en güzel lahanasını bulma çabasına şahit oldum. İki gün kadar süren bu çaba sonunda tam lahanadan soğumak üzereydim ki annem şehir merkezindeki pazarda uygun lahana adayını buldu ve kriz çözüldü. :) Sonra da dünyanın en lokum lahana sarmasını yaparak sarıp sarmalayıp bavuluma yerleştirdi. Ve gecenin birinde eve geldiğimde aramamı ve yemeklerin düzgün bir şekilde gidip gitmediğini haber vermemi tembih etti. Buna da annesel iş takibi diyoruz kısaca. Burada biteceğini sanıyorsanız da yanılıyorsunuz. Daha "yediniz mi? beğendiniz mi? oh, ben yemiş gibi oldum, afiyet olsun! İso'cum da beğendi mi?" aşamaları da var bu işin..:) Ellerine sağlık annoşum. Akşam götüreceğiz hepsini afiyetle, hiç merak etme..

Adana'nın tam bir turunçgil cenneti olduğunu biliyorsunuz. Buyrun size şehrin ve bizim sitenin her yerindeki portakal, limon ve greyfurt ağaçlarından bir kolaj: (İşte ikiye kestiğim meyveye de şadoks diyorlar. Kalın kabuklu, dilimleri de kalın bir zarla kaplı, ama içi greyfurt gibi ağzınızda buruk bir tat bırakmıyor, daha tatlımsı ve değişik. Greyfurt sevmem ama onu seviyorum, hatta bavuluma ondan bile atıp getirdim. Bavulum her zamanki gibi olaydı yani!)


Bu arada Adana'da evim dışında olmazsa olmaz iki durağım olduğunu biliyorsunuz: biri Ç.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi, diğeri de Kuaför İsmail. Evet iki alakasız durak oldu ama n'apalım artık, idare edin. :) Saçlarımı ve dişlerimi gözü kapalı emanet edebildiğim iki adres bunlar. Hatta Kuaför İsmail'den bu yazımda da söz etmiştim. Doğal bir renk olsun uyarılarıma rağmen giderek sarardığını  fark ettiğim saçlarım bir süredir beni rahatsız ediyordu ve ne demek istediğimi gözümden anlayan İsmail'in sihirli ellerinin müdahalesinin zamanı gelmiş de geçiyordu. Hemen uğradım yeni yerine ve bingo! İşte tam da anlatmaya çalıştığım renk oldu (bkz: aynada kuaför dönüşü kendimi çektiğim fotoğraf). Kuaför İsmail'in yeni adresi: Gazipaşa Bulvarı Yunusbey Apt. No:9 K:1 D:2 Telefonu ise değişmemiş, ama yine de yazayım: 0-322-453 09 50. Giderseniz selamımı da iletin olur mu? :)


Sonraki yazımda Adana'da yeni keşfettiğim lezzet ve mekan önerilerinden bahsedeceğim sizlere. Hamile olanların, "içimiz bir hoş oluyor, bulan var bulamayan var kardeşim!" diyenlerin bir sonraki yazıya uğramamalarını rica ediyorum.

Üşümemem ve rahat etmem için bana evin ebeveyn banyolu ve manzaralı kral suitini ayıran, kebaplar, içli köfteler, ciğerler ve bana özel saklanan lagos balıklarıyla beni besiye çeken, doktor kontrollerim, alışverişlerim, ıvırım zıvırım için bana en uygun programı organize eden anneme ve babama bir kez de buradan teşekkür ediyorum. Baharda yeniden yanınızda olup bu kez güneşin altında bahçe keyfi yapmayı iple çekeceğim. Öpüldünüz! :)



7 yorum:

Adsız dedi ki...

Herseyden ote, insanin annesi ve babasi tarafinda sevilmesi ne buyuk sans.

Sevgisiz buyumus birisi :(

Imge dedi ki...

Ne desem boş sanırım.:( Üzüldüm yorumunuza.

Büyüme sürecinde yaşadıklarınızın (ya da eksik kalanların) telafisi yoktur belki, biliyorum. Ama unutmayın ki bundan sonrasında yaşayacağınız ortam ve koşulların seçimiyle ilgili önünüzde sınırsız alternatif bulunuyor. Herkesin "en sevdikleri" ailesinden olmak zorunda değil. Dostların aile fertlerinin önüne geçtiği örnekleri çok sık görüyoruz etrafımızda. Bundan sonrası için de önce sağlığınız yerinde olsun, daha sonra da etrafınız sevgi ve mutluluk saçan insanlarla çevrili olsun dilerim.

nymphea dedi ki...

Ohh ne güzel bir kaçamak olmuş, benim de aynısına ihtiyacım var:) Geçen ay dayım buraya geldiğinde bana 1 kasa limon bırakmıştı yeni bitti, hakikaten salataların tadı bir başkaydı. Aynı tat için 1 Adana limonu= 3 İstanbul limonu herhalde:P Şadoksu hiç duymamıştım, bu gittiğimde soracağım.. Bu arada Adana'dan gelen valizler genelde yiyecekle dolu oluyor sanırım:) Ben de içli köfte, mantı stoğu yapıyorum:))

nymphea dedi ki...

Aa bir de sıhhatler olsun:) Güzel olmuş yeni saç rengin:)

Imge dedi ki...

Nymphea,

En kısa zamanda darısı başına diyorum. Kozacığı da Adana'yla tanıştırmış olursun hem değil mi? Bu arada limon denklemine kesinlikle katılıyorum..:) Şadoksu da pazarda filan hiç görmedim ben de ama bizimkilere nereden geliyorsa geliyor. Aklıma düşürdün bak, sorayım bir dahaki sefere..:) Saçımla ilgili de teşekkürler.. Çok radikal bir değişiklik değil, zaten birkaç yıkamaya sararabilirim de, ama en azından artık bu durumda ne yapmam gerektiğini biliyorum! :)

Sevgiler..

herbalife fiyatları dedi ki...

Bebişe sağlıklı, mutlu bir ömür dilerim.

Imge dedi ki...

Herbalife,

Çok teşekkürler..:)