Kuyucaklı Yusuf

Okumakta çok geç kaldığım harika bir Sabahattin Ali romanını daha bitirdim: Kuyucaklı Yusuf.


Yazarın 1937 yılında kaleme aldığı romanın lirik ve romantik baş kahramanı Yusuf'un, yaşadığı onca dramatik olaya rağmen o katı suskunluğunu sonuna kadar korumasının, en sonunda bozduğunda ise yine dramatik bir olaya yol açmasının öyküsü. Sabırla birlikte olmayı beklediği, önüne çıkan engellere karşı tevekkülü bırakmadığı, sessiz bir iletişim kurmayı başardığı, bakarken içinin titrediği Muazzez ile evliliğinin öyküsü. Şark kurnazlarıyla, yozlaşmış ahlak anlayışıyla, paranın egemen güç olmasıyla ve onun karşısında ne hükümetin ne jandarmanın durabildiği sosyal düzeniyle, kısır ve rutin yaşamıyla, onurlu insanlar için hayatı hiç kolaylaştırmayan yapısıyla bir Anadolu kasabasının öyküsü. Karakterlerin duygu ve düşüncelerini, iç sıkıntılarını, heyecanlarını aynıyla duyumsayabildiğiniz harika bir roman.


Kitaptan bazı yerleri not ettim her zamanki gibi. İşte onlardan bazıları:

...Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. En kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu amansız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve kör gibi önlerine ilk çıkanla evleniverirler. Tabii bu evlenmede herhangi bir müşterek hayattan ziyade erkek için evde bir kadın bulunması; kız için de "münasipçe bir kısmet" varken kaçırılmaması düşünülmüştür... (Yıl 2012, bakış açısı  hâlâ aynı değil mi sizce de?)
...Konuşmaya ne lüzum vardı? Bütün güzel laflardan ve hoş insanlardan sıkılan bu mahlukları, birbirlerinin sessiz mevcudiyeti, yorgunluk verecek kadar doyuruyordu...
..."Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir." Ne doğru söz! Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan bir şey eksiltmeli. İnsan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen gördüğün fenalıkların bile bir hikmeti olduğunu düşün ve yeryüzünde olmayan iyilikleri oraya getirmek sevdasına kapılma...
...Hayat, birbirinden ayırdıklarını kısa bir müddet için tekrar yakınlaştırır gibi olsa bile uzun zaman yan yana bırakmıyordu. Geçen günleri bir daha getirmek mümkün değildi ve sadece hatıralar, iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi...
...Dünyada hiçbir yere bağlı olmadığını hissetti ve içten içe bu kadar yabancı olduğu bu hayatta kendisini birçok kayıtların kuşatmasına, ondan, istediği gibi hareket imkanlarını almasına müthiş içerledi....
Sabahattin Ali'nin tüm kitaplarını bitirmezsem eksik kalacağımı düşünüyorum. Sırada İçimizdeki Şeytan'ı var. Ama ondan önce Oya Baydar'ın Çöplüğün Generali'ni almış bulundum elime..



3 yorum:

burcupc dedi ki...

Benim de listemde olan kitaplardan, kitabı okuduktan sonra yazını okumayı planlıyorum. Gene biraz geriden geliyorum ama olsun:) Ayrıca sana katılmamak mümkün değil S. Ali'nin tüm kitapları okunmalı.
Sevgiler

P.S. Bu karakter doğrulama beni çok zorluyor sanırsam gözlerim iyice bozuldu :))

Handan dedi ki...

oya baydar okurken türkçeden zevk alıyorum.

Imge dedi ki...

Burcu,

Ben de çok geç daldım Sabahattin Ali dünyasına, olsun ama güç olmasın..:) bakalım sen nasıl bulacaksın Yusuf'un hikayesini..

Handan,

Sıcak Külleri Kaldı'yı üniversitede okumuştum, bu da ikinci kitabı olacak okuduğum. Katılıyorum sana.. Duruş olarak da çok sevdiğim bir kadın yazar..

Sevgiler