Ocak sonunda Adana'ya giderken İso'cumla birlikte uçmadığım her seferinde olduğu gibi uçuştan çok önce havaalanında oldum. (İso'cumla olduğumuzda genellikle merdivenlerin uçağın kapısından ayrılmasından birkaç dakika önce yetişiriz; ayarımız yoktur yani!) Neyse, o kadar zaman nasıl geçecek? Tabi ki kitap, dergi, ne varsa artık onları okuyarak. Yanımdaki kitabı en sona bırakıp önce Wings Lounge'daki dergileri didiklemeye karar verdim. Onların arasında bir de kocaman bir Rodin kitabı bulunuyordu. Aşağıdaki resim de Rodin'in çalışmalarından biri:
Dayanamayıp fotoğrafını çektim. Büyük sanatçı olmanın ardından gelen umursamaz şımarıklığa bayılıyorum desem. Hani Miro'nun koskoca üç duvara çektiği üç çizgi gibi. Bir de utanmadan "o üç çizgiyi 10 dakikada çizdiğini, ama senelerce ruhunu dinleyerek onları kurguladığını, en sonunda o çizgileri çekince de ruhunun neşeye kavuştuğunu" söylemişti hatırlarsanız. Bak işte, Rodin'de de aynı durum var. Hani yapabileceğinin maksimumunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Bizzat yerinde görmüşlüğüm var o harika heykellerini. Ama gel gör ki koskoca Rodin dalga geçer gibi yukarıdaki portreyi de yapmış. Eminim ismini bulmak için daha çok emek harcamıştır: İskambil Kağıdı Gibi Ters İki Kamboçyalı Portresi! Bu ne şimdi?! Hani ben ham elimle elime 3B kalem alıp da aşağıdaki gibi bir şey çıkarabiliyorsam, Rodin ya da Miro gibi usta sanatçılar bu tarz çalışmalarıyla bildiğin dalga geçiyorlar bizimle!
İso'ya iki resmi de gösterdiğimde benim çizmeye çalıştığım kadınla ilgili "kadının yüzündeki ifadeye bakınca ne gördü de bu kadar şaşırdı acaba diye düşünüyor insan" yorumu yaptı. Yüzüne ifade vermek zor iş, şöyle hışır hışır kumaşlara sarınmış bir kadın görüyorsan yeter o bana, dedim. Tabi bunu Prado Müzesi kataloğundaki bir resme bakarak yapmaya çalıştım ve orijinal resmi hayatta gösteremem; o kadar alakasız çünkü! İso'cuma yukarıdaki resmi yapmış olsaydım ne yorum yapardın dediğimde bana "parası neyse vereyim de sergileyip falan insan içine çıkarma" derdim dedi. İşte biz halktan insanların sanata bakış açısı. Sanatçıya saygımız sonsuz, ama bizimle dalga geçtikleri durumlarda bize de dalga geçme hakkı doğar, ona göre! :)
Hepinize sendromsuz bir Pazartesi ve çok güzel, bol güneşli bir hafta diliyorum.
4 yorum:
Bir süredir blogunu okuyorum fakat hala bu "iso" kimdir çözemedim :)
Gerçekten oradan bakınca her şey o kadar anlaşılmaz mı görünüyor? İso, benim sevgili kocam oluyor. :)
Resim yetenegin oldugunu bilmiyordum, saskin kadin gayet gyzel olmus;-)
Nymphea,
Buna resim yeteneği denirse evet bu kadarı var.:) Ama aslında o kadın şaşkın falan değildi, gayet melankolik bir ifadeyle bakıyordu! :)
Yorum Gönder