Şarkının gelişi öyle diyorum tabi. Şahsen en gerçek olmasını istemeyeceğim şey, rüyalarım olurdu herhalde! Rüyalarımı genellikle hatırlamam ama bazen de üzerinden aylar geçse unutamayacağım absürtlükte rüyalar görürüm. İşte son dönemlerde gördüklerimden hatırladığım bazılarıyla karşınızdayım. Bilinçaltımı çözmek amacıyla yapacağınız iyi niyetli değerlendirmelere de açığım. :)
İlk rüyamın baş rolünde kardeşim Ongun var. Bir köy evinin verandası gibi bir yerdeki alçak sedirlerde ben ve İso'cum uzanmış aylak aylak yatarken duvarın bittiği köşeden Ongun görünüyor. Bana eliyle gel işareti yaparak kayboluyor. Peşinden gitmek için kalkıp köşeyi dönünce uzakta merdivenlerle çıkılan bir havuz başına doğru çıktığını görüyorum. Ben de gidiyorum o yöne. Oraya vardığımda bir bakıyorum basamakların hepsi inanılmaz yosun tutmuş. Yine de kayarak da olsa dimdik merdivenleri çıkıp havuz başına geliyorum ki Ongun yok olmuş. (Adama bak yahu, rüyamda gizem yapıyor bana!) Ama kolejden bir arkadaşım orada ve bana "Ongun sana bir not bıraktı" diye bir kağıt parçası uzatıyor. Kağıdı açıp bakıyorum, aynen şu yazıyor üstünde: "Yakın geçmişimizi didiklememiz gerekiyor. Çok net!" O kadar gerçek bir not ki uyku sersemliği falan yaşamadan cin gibi gözlerimi açıyorum. Sonra rüya olduğunu anlayıp Londra saatine göre makul bir zaman olmasını bekleyip konuşuyorum Ongun'la: "Aloo?! Derdin ne bakalım senin söyle telefonda da bir daha öyle abuk subuk hallerde rüyalarıma girip korkutma beni!" :)
Başka bir rüyamda İso'cumla birlikte bir otel odasındayız. İso'cumun iş nedeniyle sık sık gittiği Ortadoğu ülkelerinden birine nedense ben de gitmişim bu kez. Odaya da altı-yedi tane hatun çağırmışız ve İso'nun onlardan ne beklediğini söylemesini bekliyormuşuz! (Kimseyi kınama diye boşa dememişler. Üresin insanımsısını o kadar kınadım, ben de rüyamda bir nevi ona dönüşmüşüm bak!) Neyse... Biz giyimli kuşamlı yatağın üzerinde uzanmışız, kızlar da önümüzde sıralanmış, İso'nun ne diyeceğini bekliyorlar. İso da "Sarışın olup gelin!" diyor. Kızlar hazırlanmak için odadan çıktıklarında İso'ya dönüp "Hani sen sarışınları beğenmiyordun?" diye hesap soruyorum. Ama olayın şokunu çabuk atlatmış olmalıyım ki otelin banyosuna gidip minik şampuan, krem, vs ne var ne yok diye bakmaya başlıyorum. Ve çok eskiden uzunca bir dönem severek kullandığım Cabotine'in minik parfüm şişelerini, vücut losyonlarını falan görüp, acayip sevinip, her birinden makyaj çantama atıyorum. Veeee...İso'nun saat alarmıyla uyanıyoruz. Ona rüyamı anlatınca İso'nun yorumu şöyle oluyor (haklı olarak!): "Odada benim bir hareketimi bekleyen bir sürü hatun var ve sen sadece onların sarışın olmasına mı bozuluyorsun? Hımm, bunu öğrendiğim iyi oldu!" :)
Başka bir rüyamda yine İso'nun alarmıyla uyanmadan önce suratımda gevşek bir gülümsemeyle şöyle bir sahneyi izliyorum: Tarkan, önce sahilde güneşleniyor sonra da kumsala yakın bir yerdeki buz pateni pistine giderek patenlerini giyiyor ve çırılçıplak kaymaya başlıyor pistte! İçimden ufacık, tefecik ama pek de bir seksicikmiş diye geçirerek izliyorum ben de kendisini tabi. Ama henüz bir dakika bile izlememişken alarmın sesiyle gözlerim açılıyor ve karşımda meraklı gözlerle bana bakan İso'cumu görüyorum. "Hayırdır, pek keyfin yerinde?" diyor. "Of yaa, biraz daha devam etseydi şu rüya, Tarkan'ı izliyordum, çıplak buz pateni yapıyordu," diyorum. Belki rüyanın devamı gelir diye uyku sersemi gözlerimi kapatırken İso'cumun sanırım "Görmek istediğin bir şey varsa..." ile başlayan bir cümle kurduğunu hatırlıyorum hayal meyal.:)
Üstteki üçü eskilerdendi (yani üzerinden birkaç ay geçmiştir herhalde). Şimdi yepyeni bir rüyayla karşınızdayım. Henüz taze taze dün görüldü! Yer: Londra'da bir metro istasyonu. Annem ve arkadaşları, başka Türkler, Dido ve ben varız. Hepsi Türk olan kocaman bir tur grubu gibiyiz ve metro bekliyoruz. Metro geliyor ama karşı rayda duruyor. Didem de atlayıp karşı raya geçip metroya penceresinden girmek için tırmanmaya başlıyor. Sonra bizi de çağırıyor: "Gelin gelin, burada olabiliyor böyle şeyler, atlayın siz de," diyor. Biz de ardından atlayıp, raylardan karşıya geçip, camlardan içeri giriyoruz. Ben en öne oturmuşum, hemen önümde makinistin ensesini görüyorum (makinistin ayrı bir bölmesi yok yani). Yapılan muameleye sinir olduğum için adama çıkışıyorum: "Türk olduğumuz için yaptınız bunu değil mi? Ne kadar ayıp ya! Bu kadar insana bunca eziyet!" falan diyorum. Adam da dönüp, "Evet haklısınız, bazen böyle davranmamız isteniyor. Ama aslında biz Türkleri çok severiz. Mesela sizin çok güzel şarkılarınız var. Ben de biliyorum bir tanesini: Haydi li li li li li li yar, haydi li li li..." falan diye Fatih Ürek çalıp kendisi de eşlik ederek treni sürmeye başlıyor. Ve uyanıyorum. İyi ki de uyanıyorum, zira bu rüyanın devamı bilinçaltımda da bilincimde de onulmaz hasara yol açabilirdi!
Renkli gece hayatımdan kesitler paylaştım sizlerle. Umarım bu yazdıklarımdan sonra korkup kaçmaz ve beni takip etmeye devam edersiniz. Güldük, eğlendik ama yine de rüyama alet olan hatunlardan (tanımasam da pek haz etmedim kendilerinden!), metro makinistinden, Tarkan'dan ve aile üyelerinden özür dilemeyi bir borç bilirim. :)
Hepinize tertemiz bir bilinçaltı diliyorum..
7 yorum:
Merhaba,
Bence siz gördüğünüz rüyaya şükredin,çünkü bu aralar oscar filmlerini izleyeceğim diye filmleri peş peşe dizmekten, film kesitleri görüp uyanıyorum.Üstelik çoğu kabusla karışık.Sizin rüya ilaç gibi geldi ben anlatsam doktorlar teşhis koymaya kalkarlar...:))
sevgiler
Teşekkürler, içimi rahatlattınız..:))
Bu tarz ilginc hatta cogu zaman ilgincten de ote ruyalari ben de goruyorum. Ama bunun yaninda bir de geceleri yasadigim ruyadan cok farkli seyler var, aciklamak cok zor cunku ben de ne olduklarini tam bilmiyorum. Bazen urkutucu olabiliyorlar :(
Orçun,
Açıklayıp bizleri de korkutmaman ve bir an önce onlardan kurtulman dileğiyle.. İyi hafta sonları..
Çok keyifli, eğlenceli bir yazı olmuş :)
Teşekkürler Gözde..:)
Rica ederim. :)
Yorum Gönder