Serseri Mayınlar ve Gizli Anların Yolcusu

Çok sevdiğim Ferzan Özpetek'in geç izlediğim filmlerinden biri var bu kez karşımızda: Serseri Mayınlar. Geç izledim ama sanırım en sevdiğim Ferzan Özpetek filmi olarak ilk sıraya yerleştirdim bu filmi. Makarna üreticisi geleneksel (dolayısıyla homofobik!) bir İtalyan ailesinin oğullarının gay olduğunu öğrenmeleri sonrasında yaşadıkları anlatılıyor bu filmde. Yine renkli ve kocaman bir aile ve arkadaşlar var yönetmenin bu filminde de. (Her ne kadar nahoş olaylar da yaşansa) kocaman sofralarda yenen yemekler yine filmin vazgeçilmezleri arasında. Harika bir babaanne karakteri var; bize hayatımızın bize ait olduğunu ve onu başkalarının istediği gibi yaşarsak ömür boyu pişmanlık duyacağımızı her daim hatırlatan anlayışlı gözleriyle. Hayatta her şeyden çok başkalarının ne diyeceğine odaklandıkları için kendi yaşamlarındaki manevi tatmin duygusunu çoktan yitirmiş, örtbasçı, geleneksel, katı bir anne-baba var; daha fazlasını yitirmeye başlayacakları kafalarına dank edince biraz olsun yumuşamaya karar veren. İki erkek kardeş var; "sapına kadar erkek" olmaları beklenen, ama gay oldukları için birçok normal durumu gizli kapaklı yaşamak zorunda olan. İçte yaşanan duyguları ve dışta yaşanan ilişkileriyle tam bir insan filmi anlayacağınız. Sezen Aksu'nun Kutlama şarkısının eşlik ettiği son sahnesi de unutulmayacaklar arasındaki yerini aldı. Merak edenler buraya. Henüz izlemediyseniz mutlaka izleyin.

Diğerlerinden çok farklı bir Ayşe Kulin kitabı var sırada: Gizli Anların Yolcusu. Bana İnci Aral'ın Sadakat'inden aldığım tadı verdi. Yazarını sevdim için sevdiğim, kolaylıkla okunan, ama sıradan bir film izlemişim gibi ardından zihnimde pek bir şey kalmayan bir romandı. Yazın deniz kıyısında okumalık çerez kitaplardan bana göre. Bir de eminim bu kitapla gay olmanın anormal bir durum, bir hastalık, bir sorun olmadığı da anlatılmak isteniyor bir taraftan ama en sorunlu ya da en itici karakterler homoseksüelken, diğerleri gayet heteroseksüeller nedense! Biraz  İncir Reçeli durumu var yani. Orada da film AIDS'e dikkat çekeyim derken, bana göre "AIDS'li birine dokunmaktan ya da onunla öpüşmekten  korkun" hissi uyandırıyordu. Bu kitapta da çocukluğunda büyük travmalar geçirmiş, köktendinci bir ailede büyüyen, askerlikle birlikte ailesinden ve geçmişinden kaçış yolu  bulan Bora karakteri gay. Bir de çocuklarını trafik kazasında kaybettikleri için eşi Eda ile birlikte zorlu bir süreçten geçen  yayınevi sahibi İlhami Bey sonradan olma gay'lerden. Sonradan olma gaylik durumu vardır herhalde; ama cinsel kimliği geç keşfetme durumuysa vardır sanki. Daha tutarlı bir süreç sonrasında yaşanan bir keşif olmalıdır gibi geliyor bana. Yani bir gün önce mutlu bir heteroseksüel iken bir gün sonra yaşadığı homoseksüel ilişkinin hayatının aşkı olduğunu düşünür mü insan bilemiyorum. Neyse, zaten uzman falan da değilim bu konuda, sadece fikir yürütüyorum. Ama İlhami'yi bir nevi "feci bir çıkmazdayım, evliliğim zaten berbat durumda ama dursun bir kenarda, rahatım bozulmasın, ama önce şu ortağım karadul Handan'la takılayım biraz, sonra da pek acıklı hikayesi var, zavallı Boracık, dur onunla da bir sevişeyim geçsin" düşüncesinde bir tip olarak gördüğüm için kitabın itici baş karakteri olarak sevmem mümkün değildi, kusura bakmayın. Bence kitabı da yeterince anlatmış oldum. Okuyup okumamaya siz karar verin artık.

Ben de o sırada sonraki yazımın neyle ilgili olacağına karar vereyim...

   

10 yorum:

Handan dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Imge dedi ki...

Handan, yorumunu yanlışlıkla sildim kusura bakma.. Ama soruyu aldım.. En kısa zamanda sana yorumlarımı bilahare ileteceğim.. Sevgiler..

Hatice dedi ki...

Serseri Mayınları nerde ne zaman izlediğimi hatırlamıyorum epeyce oldu ama gerçekten çok beğenmiştim...keyif, içi dolu bir keyif yaşatıyor... film izlemekten iyice soğuduğum şu dönemde aslında tekrar izlesem fena olmaz:))

Ayşe Kulin önyargımı yıkmak için aldım kısa süre önce... okunma sırasını bekliyor... sizin de dediğiniz gibi diğerlerine pek benzemiyormuş :)Napalım artık yine de okuyacağız...

Imge dedi ki...

Cemre,

Az önce öğrendim ki yeni filmi geliyormuş Ferzan Özpetek'in, hem de Cem Yılmazlı..Bence acilen bu soğuma dönemine bir son vermelisin..:)

Ayşe Kulin'le ilgili olarak da şunu söyleyebilirim: önyargılarını yıkmak için çok doğru bir kitap olmayabilir gibi! Kusura bakma, daha da fazla önyargı yaratabilecek bir yorum oldu benimki de..:)

Sevgiler..

Dışavurum dedi ki...

Ben de okusam mı diyrdum 'Gizli Anların Yolcusu'nu, kararımı okumamak yönünde veriyorum :) Saol İmgeciğim :*

Imge dedi ki...

Sedacım iyi mi oldu kötü mü bilemedim şimdi, ama rica ederim..:)

defne dedi ki...

ah şu serseri mayınları bana bulamayan kocam utansın :P çıktığından beri bi izleyemedim. çok severim ferzan özpetek'i, sevmemek mümkün mü.
ayşe kulini çok severim ama bu kitabı okumadan hissetmiştim çirkin olduğunu, yorumunu da çok beğendim :)kötüyse yazmak lazım, iyiyse de..

Imge dedi ki...

Defne,

Serseri Mayınlar'ı bulma sorumluluğu derhal kocanın üzerinden alınacak ve bizzat üstlenilecek o zaman! :) (gerekirse beşiktaş'ta adres verebilecek bir bilene danışılacak hatta..:) )

Ayşe Kulin'i de karalamış gibi olmak istemem, çünkü ben seviyorum onun romanlarını. Sadece bu kez anlatım ve derinlik bakımından biraz basit buldum. Dediğim gibi sahilde iki günde bitirebileceğin sabun köpüğü romanlardan biri gibi işte..

Muzurella dedi ki...

sersei mayınlar sanırım en sevdiğim film.

günde birkaç kere fon oalrak oynayabilir bulunduğum ortamda :)

Imge dedi ki...

Muzurella,

Günde birkaç defa! O kadar seviyorsun yani? :) Benimki o boyutta değil ama ayda bir izlesem sıkılmam herhalde..:)

Sevgiler..