1 Mayıs günü tatil olduğu için İso'cumla birlikte uzun zamandır görmek istediğimiz Rembrandt ve Çağdaşları sergisine gitmeye, dönüşte de arada Girandola molası vermek kaydıyla Beşiktaş'a kadar yürümeye karar verdik (yazmaya ancak sıra geldi). Çok keyifli bir gün oldu ve 9 kilometre yürüyüş ve sergi turu ile birlikte kendi kişisel rekorumuzu da kırmış olduk. Bu arada Sakıp Sabancı Müzesi'nin Twitter üzerinden düzenlediği günlük yarışmalardan birinde sorulan soruya doğru yanıt veren ilk iki kişiden biri olduğum için sergiye de davetli olarak girdik. Bonus! :)
1606 yılında doğan ve 1669'da ölen usta ressam Rembrandt, Avrupa sanat tarihinin en önemli ressamlarından ve aslında baskı ustalarından biri. "Işığın ve gölgelerin ressamı" olarak anılıyor. Yaşadığı dönem itibariyle de çok şanslı, çünkü Hollanda'nın Altın Çağı olarak kabul edilen ticaret, bilim ve sanat alanlarında büyük bir atılım yaptığı bir dönemde yaşamış. Çok fazla portre ve otoportre çalışması yapmış.
Bu sergide Rembrandt'ın çalışmalarının yanı sıra (hatta onlardan çok daha fazla) Hollanda resminin önde gelen isimlerinin bulunduğu 59 sanatçıya ait 73 tablo, 19 desen ve 18 obje olmak üzere toplam 110 eser göreceksiniz. Bunlar Rijksmuseum (ki gezmişliğimiz vardır) ve dünyanın önde gelen özel koleksiyonlarından birinden derlenmişler.
Sergiden benim seçtiklerime gelelim. Serginin afişlerinde de kullanılan aşağıdaki tablo Rotterdamlı bira üreticisi Dirck Jansz Pesser'in eşinin portresi. Fotoğraf düzeyinde bir gerçekliğe sahip olan bu resim Rembrandt'ın portre ressamlığındaki ustalığını gösteriyor. Dönemin modası olan o boyunluğu yapmak kim bilir ne kadar zordur!
(Not: Karanlıkta, flaşsız ve bir amatörün elinden ve makinesinden çıkan bu fotoğrafların boyutunu da bloga koyarken kolaylık olsun diye küçültüyorum. Dolayısıyla kolajlarda görüntü kalitesi iyice düşüyor olabilir ama yazıda sanatçı ve eser adından bahsediyorum ki isteyen Google'dan yüksek çözünürlüğe sahip olanını bulabilsin. Ben de son üç resmin görselini webden buldum.)
Aşağıdaki kolajda çeşitli sanatçıların resimleri bulunuyor. Sol üstteki Adriaen van de Velde'nin İki Çocuklu Çift ve Dadı Portreli Manzara adlı tablosu. Bu tabloyu tabloya konu olan ve adı bilinmeyen bu zengin ailenin sipariş ettiği düşünülüyor. Ressam insan ve hayvan figürleri yapmakta o kadar ustaymış ki başka ressamlar onu kendi kent veya manzara resimlerine insan ve hayvan figürü eklemesi için çağırırlarmış.
Hemen yanında Rembrandt'ın bir yaptığı tek yağlıboya natürmort olan Ölü Tavuskuşlu Natürmort var. Kuşların tüylerinin canlılığı inanılmaz.
Onun yanındaki ölü yaban tavşanını ve diğer av hayvanlarını ise Jan Weenix resmetmiş. 1700'lerde av hayvanları betimlemelerinde en ünlü isimlerden biri olan ressam yaban tavşanının ipeksi kürkünü betimleme konusunda rakipsizmiş. Gerçekten de yumuşacık tüyler buradan bile belli oluyor değil mi? Bu arada av hayvanlı natürmortlar zenginlik ve statü sembolü olduğu için varlıklı sanatseverler tarafından çok rağbet görürmüş. Jan Weenix de kır evleri ve av köşkleri için bunlardan çok sayıda yapmış.
Alt sırada soldaki Balıkçı Kadın Adreiaen van Osdade'ye ait. Yüksek çözünürlüklü bir kopyasını bulup tezgahtaki balıkların canlılığına bakın derim. (Bir de harika bir oymabaskı çalışması var sergide. Handa içen kalabalık bir grubu tasvir etmiş, onu da görmeyi unutmayın.) Yanında ise Dam Meydanı'ndan Belediye Binası adlı tablo var. Ressamı Gerrit Adriaensz Berckheyde.
Aşağıda soldaki Gabriel Metsu'nun Yemek Yiyen Kadın tablosunu çok beğendim. Bu tablo Kedinin Kahvaltısı olarak da bilinirmiş. Bir de sağda Rembrandt'ın Müzik Dersi adlı çalışmasını çok sevdim. Rembrandt Doğulu giysileri içinde müzik yapan dört figürü resmettiğinde yirmi yaşındaymış. Bu tabloyu ise ne amaçla yaptığı pek anlaşılamamış. Yani "bu kafa ne kafası Rembrandt?" diyoruz kısaca. :)
Benim her sergide olduğu gibi eve götürmek için ayırdığım tablo aşağıda. :) Nicolaes Maes'in "Hayalci" olarak da bilinen Pencerede Genç Kız tablosu. Sıcak renk tonlarına ve dokulara bayıldım. Işık kullanımıyla Rembrandt'ı andıran sanatçı daha sonraları yumuşak ve zarif portreler yapmış.
İşte böyle.. Bir serginin daha sonuna gelmiş bulunuyorum. Her zamanki gibi bu yazı buzdağının sadece görünen kısmını oluşturuyor. Hatta sadece benim gördüğüm kısmını... O yüzden kendi gözünüzle tamamını görmek için 10 Haziran'a kadar mutlaka zaman yaratarak SSM'ye uğrayın. Hayran kalacaksınız.
Bir de uyarı: bu hafta sizi sergi manyağı yapabilirim, çünkü sırada iki sergi ve bir de sergi haberi olacak. Yani ben her zaman beklerim ama siz ona göre gelin. :)
Sergiden benim seçtiklerime gelelim. Serginin afişlerinde de kullanılan aşağıdaki tablo Rotterdamlı bira üreticisi Dirck Jansz Pesser'in eşinin portresi. Fotoğraf düzeyinde bir gerçekliğe sahip olan bu resim Rembrandt'ın portre ressamlığındaki ustalığını gösteriyor. Dönemin modası olan o boyunluğu yapmak kim bilir ne kadar zordur!
(Not: Karanlıkta, flaşsız ve bir amatörün elinden ve makinesinden çıkan bu fotoğrafların boyutunu da bloga koyarken kolaylık olsun diye küçültüyorum. Dolayısıyla kolajlarda görüntü kalitesi iyice düşüyor olabilir ama yazıda sanatçı ve eser adından bahsediyorum ki isteyen Google'dan yüksek çözünürlüğe sahip olanını bulabilsin. Ben de son üç resmin görselini webden buldum.)
Aşağıdaki kolajda çeşitli sanatçıların resimleri bulunuyor. Sol üstteki Adriaen van de Velde'nin İki Çocuklu Çift ve Dadı Portreli Manzara adlı tablosu. Bu tabloyu tabloya konu olan ve adı bilinmeyen bu zengin ailenin sipariş ettiği düşünülüyor. Ressam insan ve hayvan figürleri yapmakta o kadar ustaymış ki başka ressamlar onu kendi kent veya manzara resimlerine insan ve hayvan figürü eklemesi için çağırırlarmış.
Hemen yanında Rembrandt'ın bir yaptığı tek yağlıboya natürmort olan Ölü Tavuskuşlu Natürmort var. Kuşların tüylerinin canlılığı inanılmaz.
Onun yanındaki ölü yaban tavşanını ve diğer av hayvanlarını ise Jan Weenix resmetmiş. 1700'lerde av hayvanları betimlemelerinde en ünlü isimlerden biri olan ressam yaban tavşanının ipeksi kürkünü betimleme konusunda rakipsizmiş. Gerçekten de yumuşacık tüyler buradan bile belli oluyor değil mi? Bu arada av hayvanlı natürmortlar zenginlik ve statü sembolü olduğu için varlıklı sanatseverler tarafından çok rağbet görürmüş. Jan Weenix de kır evleri ve av köşkleri için bunlardan çok sayıda yapmış.
Alt sırada soldaki Balıkçı Kadın Adreiaen van Osdade'ye ait. Yüksek çözünürlüklü bir kopyasını bulup tezgahtaki balıkların canlılığına bakın derim. (Bir de harika bir oymabaskı çalışması var sergide. Handa içen kalabalık bir grubu tasvir etmiş, onu da görmeyi unutmayın.) Yanında ise Dam Meydanı'ndan Belediye Binası adlı tablo var. Ressamı Gerrit Adriaensz Berckheyde.
Aşağıda soldaki Gabriel Metsu'nun Yemek Yiyen Kadın tablosunu çok beğendim. Bu tablo Kedinin Kahvaltısı olarak da bilinirmiş. Bir de sağda Rembrandt'ın Müzik Dersi adlı çalışmasını çok sevdim. Rembrandt Doğulu giysileri içinde müzik yapan dört figürü resmettiğinde yirmi yaşındaymış. Bu tabloyu ise ne amaçla yaptığı pek anlaşılamamış. Yani "bu kafa ne kafası Rembrandt?" diyoruz kısaca. :)
Benim her sergide olduğu gibi eve götürmek için ayırdığım tablo aşağıda. :) Nicolaes Maes'in "Hayalci" olarak da bilinen Pencerede Genç Kız tablosu. Sıcak renk tonlarına ve dokulara bayıldım. Işık kullanımıyla Rembrandt'ı andıran sanatçı daha sonraları yumuşak ve zarif portreler yapmış.
İşte böyle.. Bir serginin daha sonuna gelmiş bulunuyorum. Her zamanki gibi bu yazı buzdağının sadece görünen kısmını oluşturuyor. Hatta sadece benim gördüğüm kısmını... O yüzden kendi gözünüzle tamamını görmek için 10 Haziran'a kadar mutlaka zaman yaratarak SSM'ye uğrayın. Hayran kalacaksınız.
Bir de uyarı: bu hafta sizi sergi manyağı yapabilirim, çünkü sırada iki sergi ve bir de sergi haberi olacak. Yani ben her zaman beklerim ama siz ona göre gelin. :)
2 yorum:
İmgecim ne tesadüf aynı gün aynı sergiyi yazmışız:) Ama yazılmayacak gibi değil, duyan duymayan kalmasın dimi, çok etkileyici... Tablolardaki ışık kullanımı beni büyüledi sanki özel ışık tutulmuş gibiydi halbuki resmin kendisi aydınlık, müthişti:)
Kesinlikle! Bayıldım..
Bu arada 1 Mayıs günü kulakların çınladıysa o biziz.:) İso Tanzimattan Cumhuriyet'e bölümünü de gezmek isteyince Seda'nın, Gizem'in ve senin kulaklarını çınlattık haliyle. Ne gündü ama! Ve ne azimdi bizimki! :))
Sevgiler..
Yorum Gönder