Pera'daki Altın Çocuklar

Bayram öncesindeki hafta Limonata oyununu izlemeye gideceğimiz gün ben biraz erken Beyoğlu'na gittim. Böylelikle Pera Müzesi'nde 13 Ekim'de açılan ve 6 Ocak'a kadar devam edecek olan Altın Çocuklar sergisini görebildim. 16.-19. yy arası dönemin Avrupa'sından çocuk portrelerinin bulunduğu sergide inanılmaz güzel tablolar var. Mutlaka görmeli ve hayran hayran izlemelisiniz. 



Sergilenen elli yedi çocuk portresi, çeşitli ülkelerden soylu ve aristokrat çocukları betimlerken, Avrupa’nın siyasi tarihine, aristokrasi geleneklerine, inançlarına ve moda akımlarına da ışık tutuyor. Bir anlamda bu portreler aracılığıyla Avrupa portre geleneği de anlaşılmış oluyor. Portrelerde yer alan pek çok obje ve canlının bir anlamı var. Çocuklar mutlaka ellerinde bir mücevher, papağan, hançer, pretzel gibi bir şey tutuyor ve bazılarının yanlarında bir köpek bulunuyor. Bunların anlamları tabloların yanlarındaki açıklamalarda yer alıyor. Örneğin, pretzel, varoluşun kırılganlığına gönderme yapıyor. Kuzey Hollanda'da doğan çocukların yarısından fazlasının 18 yaşına bile ulaşamadıkları bir dönemde çocuk portreleri ölümü aşma aracı olarak kullanılıyormuş. Ya da mercan kolye, takan figürün erkek çocuğu olduğunu gösteriyor; üç sıraysa üç erkek çocuğu var demek.  

Onları okurken birtakım geleneklerle ilgili çok şey öğreniyor ve ilginç bilgiler ediniyorsunuz. Ama benim asıl bu portrelerde kaybolmamı sağlayan şey kumaşların ve mücevherlerin neredeyse kusursuz bir şekilde resmedilmiş olması, yüzlerdeki ifadelerin canlılığı oldu. Bakmaya doyamıyorsunuz her birine. O inci kolyeler, taşlı yüzükler, sırma süslemeli perde saçakları, halılar, kadife ya da tahta kumaştan elbiseler, dantel yakalıklar... Daha neler neler.. Tek kelimeyle harika! 


Bu arada portrelerdeki çocuklar genellikle ailelerinin belirledikleri hedefe ulaşmak için kullandıkları çocuklar. Yani savaşı engellemek, iktidarı ve saltanatı güçlendirmek ya da sürdürmek, evin bereketini artırmak için evlendirilmek ya da başka birtakım stratejik ilişkilere sürüklenmek suretiyle kullanılan çocuklar. Bu yanıyla olayın hüzünlü bir tarafı olduğu kesin, ama portrelerde o hüznü gösteren hiçbir şey yok. Hepsi son derece gösterişli giysiler ve takılar içinde, mağrur ve asalet timsali bir duruş sergiliyorlar. 

Ben de bu sergiye bir kez daha gideceğim, çünkü hangi iki portreyi görmeyi unuttum tahmin edin bakalım? Cevap veriyorum: Kanuni'nin kızı Mihrimah Sultan ve Şehzade Abdürrahim Efendi! İnanamıyorum nasıl olup da görmediğime bunları. Çıkışta sergi kataloguna bakarken gördüm ve yeniden girmek istedim ama müzenin kapanış saati gelmiş olduğu için katların artık kapanmaya başladığını söylediler. Neyse, PERAkart'ım sağ olsun, Ocak ayına kadar birkaç kez daha giderim nasılsa. (Ve nitekim gittim de. Detaylar burada. 8/11/2012) Ama sonuçta iki katı da bitirdim ve göremedim, neredeydi onlar yahu, hâlâ aklımda bak..:)

Bu arada çooook uzaklardan gelmeme az kaldı. Bekleyin beni birkaç gün daha, sizlere anlatacak bir sürü şey biriktirdim.  (Yani umarım öyle olur, çünkü bu yazı 20 Ekim'de yazılmıştır.:) )

3 yorum:

Adsız dedi ki...

İmge
Dönüşünü dört gözle bekliyorum.
En çok gitmek, gezip görmek istedigim yerdesin......
Ah Küba ah!
Sevgiler,
Anlatacaklarını okumak icin sabırsızlanan Nilgün.

Imge dedi ki...

Nilgün,

650 tane fotoğraf çekmişim ve kaç tane yazı yazarım bilmiyorum henüz ama ne yaparsam yapayım anlatmak konusunda eksik kalacağım yerlerden biriydi diyebilirim. En kısa zamanda gidip görme fırsatı yakalamanı canı gönülden diliyorum.

Sevgiler..

Adsız dedi ki...

belgin Harika her bilgiyi öğrenmek istiyorum tiyatro hocamızda bilgimizi arttırıyor mersedes sossa viktor jaranın hayatını yazmamızı istedi ahenkte internetten bulmuş hem bana hemde kendine yazmış