Pera Müzesi'nde İki Sergi Birden

Salı akşamı bloggerlar olarak Pera Müzesi'ndeki Altın Çocuklar ve FlashBack sergilerini rehber eşliğinde gezmek üzere davet edilmiştik. Altın Çocuklar sergisini daha önce gezmiştim. Ve hatırlıyor musunuz bilmiyorum ama Mihrimah Sultan ve Şehzade Abdürrahim'in tablolarını görmeden çıkmıştım sergiden! İnanmayacaksınız ama sergiye girer girmez ilk iki tabloymuş meğer bunlar! :) Bunu görür görmez bakmak ve görmek arasında bir uçurum olduğuna daha da inandım. Büyük olasılıkla ben girer girmez sağa dönüp, açıklamaları okuyup sırayla tabloları gezerken, asıl girişteki iki tabloyu atlamışım. İşte onlar:


Bu sergi hakkında daha fazla bir şey yazmıyorum, çünkü yazılmışı var. İlgilenenleri eski yazıya beklerim. Ama FlashBack'i merak edenler burada kalabilirler. Ona da geçmeden önce sizlere bu eserlerin ve Altın Çocuklar koleksiyonunun kimlerin elinden çıktığından söz etmem gerek. Biri 70, diğeri 82 yaşında olan evli bir çift Yannick Vu ve Ben Jakober. Bu renkli ve sanatçı çiftin topladığı çocuk portreleri koleksiyonunun ardında ise hüzünlü bir hikaye var. 19 yaşındaki kızlarını bir trafik kazasında kaybedince kendilerini çocuk portreleri toplamaya adamışlar. Portrelerin sayısı zamanla 160'a ulaşmış ve bunların tamamı şu an kendi adlarını taşıyan vakfın çatısı altında sergileniyormuş. Pera Müzesi ise onların arasından 56 tanesini bizlere ulaştırıyor. FlashBack sergisi de bu yaratıcı çiftin kendi eserlerinden -çoğu da eserlerinin daha küçük ebatlardaki model ve eskizlerinden- oluşuyor, çünkü orijinalleri açık havada sergilenen dev tasarımlar.  


Sergide çiftin 1982-2012 yılları arasında birlikte yaptıkları çalışmalar ve her iki sanatçının bireysel erken dönem işleri yer alıyor.  İki sanatçıyı ayrı ayrı irdeleme ve anlama olanağı verirken; Vu ve Jakober ikilisini, ortak yapıtları üzerinden, üçüncü bir sanatçı olarak tanımamıza ve farklı duyarlılıklardan kaynaklanan etkileşimin oluşturduğu bir yaratı sürecinde üretilen yapıtları anlamamıza da olanak tanıyor.

Aşağıda en hoşuma giden çalışmalardan bir kolaj bulunuyor. Sol üstte ahşap üzerine yerleştirilmiş bilgisayar ana kartlarının bulunduğu IBM Obeliksleri ile Mısırlıların hiyerogliflerle süslü dikilitaşlarına bir gönderme yapılmış. 1989'da buna benzer 22 heykeli New York gökdelenlerini andıracak şekilde yerleştirerek sergilemişler. Sol altta gördüğünüz üç eserden kırmızı ojeli kadın tırnağı gibi görünenin adı Escudo (yani kalkan). Savunma amaçlı mı saldırı amaçlı mı olduğu pek belli değil! Sağ üstteki dönen kitapların olduğu çalışmanın adı, "çabuk okumak" anlamına geliyor. Karşı duvardaki Dünyanın Kökeni adlı çalışma ise Gustave Courbet'nin 1866'da yaptığı ve Halil Şerif Paşa'nın ısmarlayarak Paris'teki evinde seçkin misafirlerine göstermek üzere perde arkasında sakladığı meşhur çalışmanın yeniden yapımı. Sağ altta motosiklet kasklarının sıralandığı eserin adı Planta Cara. İspanyolcada hem "pahalı bitki" hem de "r" harfi eklenirse "göğüs germek" anlamına geliyormuş. Çiftin kızlarının motosiklet kazasında öldüğü düşünülürse bu eserin de onun anısına yapıldığı rahatlıkla anlaşılabilir.   


Bunların dışında daha pek çok çalışmanın, tablonun, çizimin, dev heykeller ve bienaller için hazırlanmış enstalasyonların hazırlık aşamalarını gösteren çizim, fotoğraf ve maketlerin bulunduğu bu sergiyi ve elbette Altın Çocuklar koleksiyonunu mutlaka görmelisiniz. 6 Ocak'a kadar zamanınız olduğunu unutmayın. 

Bizim artık çantalarımızı alıp ayrılma zamanımız geldi. Çantaların içinden bu sergilerle ilgili basın bültenleri, tanıtım CD'leri, broşürlerin yanı sıra FlashBack ve Deneyimin Ötesi sergi kitapları çıktı. Bayılırım sergilerle ilgili prestij kitaplarına.:) Ayrıca Pera'nın her yaz döneminde genç yeteneklere salonlarını açmasına da bayıldığımı daha önce belirtmiştim diye hatırlıyorum. Deneyimin Ötesi de o sergilerden biriydi ve çok güzeldi. Hatırlamak isteyenler buraya.


Bu keyifli etkinlik için ve böyle güzel sergileri bizlerle buluşturduğu için ve tabi ki hediyelerimiz için Pera Müzesi'ne teşekkürlerimi gönderiyorum. İyi ki varsınız! 

Ayrıca bu etkinlik sayesinde Seda ile de buluşup sohbet etme fırsatımız oldu bu sayede. Hem sergi öncesinde Pera Cafe'de hem de sergi çıkışı Auf'ta, ayrıca bir de dönüş trafiğinde bol bol sohbet etme fırsatı bulduk Seda'yla. Su fiyatlarıyla ilgili de derin bilgiler edindik, o ayrı..:)

2 yorum:

Zeugma dedi ki...

Ellerine sağlık sevgili İmge. Ne kadar çok bilmediğim şey öğrendim ne kadar doyurucu bir post olmuş.
Mihrimah annesine çok benziyor olmalı, çünkü Hürrem'in tablosu ile neredeyse birebir.
Yaşlı çifte, hüzünlü yaşam öykülerine, çabalarına, üretkenliklerine ise bayıldım. Ayrıca hiç ama hiç yaşlarını göstermiyorlar. Maşallah onlara:)

Çok ama çok teşekkürler İmgeciğim..
Sevgiler...

Imge dedi ki...

Zeugma,

Beğendiğine çok sevindim. Çok teşekkürler..:)

Mihrimah'la ilgili aynı şeyi düşündüm ben de.. Ayrıca yaşlı çiftin öyküsünü öğrenince resmen kendilerine hayran oldum diyebilirim. Tam bir hayat dersi duruyor aslında karşımızda. Çok takdir edilesi ve umut dolu bir hikaye.. Paylaşmasam olmazdı.:)

Sevgler..