Şehir içinde kısa bir yürüyüş yaparak tarihi ve turistik önemiyle Havana'nın ve hatta Küba'nın en meşhur oteli olan Nacional Otel'e varıyoruz. Başlangıç noktamız ise Havana Üniversitesi. 1728 yılında kurulan bu üniversite sadece ülkenin değil Amerika kıtasının da ilk üniversitelerinden biriymiş. Vedado bölgesinde bulunan üniversitenin binasına ulaşmak gördüğünüz üzere diz gücü istiyor! :)
Fotoğrafını çekip yolumuza devam ediyoruz. Bir de ne görelim, çirkin mi çirkin bir bina! Meğer eski Hilton Oteli'ymiş burası. Devrim'den sonra ufak bir ayar verilerek adı Habana Libre yani Özgür Havana Oteli olarak değiştirilmiş. Adına bir şey diyemem, ama kendisi halen çirkin görünümünü koruyor bana göre.
Neyse, yolumuza devam edelim biz. Sırada Coppelia Dondurma Parkı var. Fidel Castro'nun projesi olarak 1966'da ortaya çıkan Coppelia dondurması Küba'nın iddialı olduğu lezzet markalarından biri. Hatta Fidel öyle büyük hedeflerle yola çıkmış ki Amerika'nın Baskin Robbins'inden daha iyi ve fazla çeşidi olan bir dondurma markası yaratmayı hayal etmiş. Sonuç bu hayale pek yakın olmasa da Küba'daki yiyecek standartlarını dikkate alarak dondurmanın fena olmadığını söyleyebiliriz. İso'cum da şerefime dondurma kaldırıyor aşağıda.:)
La Rampa Caddesi üzerinde yürümeye devam. Burada etrafınıza bakarken önünüze, ayağınızı bastığınız yerlere de bakmayı unutmayın. Burada kaldırım süslemesi olarak yapılmış modern çalışmalar görebilirsiniz. Yani kısaca şehir hoşlukları...
Ve nihai durağımız olan Nacional Otel'e geldik. 1930 doğumlu bu otel 1992'de güzelce elden geçirilmiş. Bu sekiz katlı, beş yıldızlı otelin konumu bir harika. Denize tepeden ve birkaç metre uzaklıktan bakıyor. Art deco mimariye sahip binasında eklektik unsurlar da bulunuyor. Tarihi önem taşıyan Santa Clara bataryasını oluşturan cephanelerin bir bölümü Dünya Mirası olarak bahçesinde sergilenen bu önemli yapı, bu anlamda Küba kimliğini ve ruhunu da yansıtıyor. İçeride daha önce burada kalmış olan ünlü isimlerin fotoğraflarının ve hatıra notlarının olduğu bir koridor var. Burada ayrıca Fidel'in de bu otelde çekilmiş fotoğrafları bulunuyor. En ilginçlerinden biri de Papa'yı ağırlarken giydiği takım elbiseli fotoğrafı. Fidel'i askeri üniforma dışında göreniniz var mıydı daha önce?
Otelde kalanlar arasında Winston Churchill, Frank Sinatra, Ava Gardner, Alexander Flemming gibi isimler olduğunu öğrenmiştik. Benim magazinsel objektifime ise Naomi Campbell ve Kate Moss takıldılar. Otelin alt katında tabloların sergilendiği bir açık galeri alanı da bulunuyor.
İçini ve dışını gezmeyi bitirdiğimize göre artık bahçesinde oturup birer mojito içebiliriz. Hava rüzgarlı olabilir ama gayet sıcak. Ve manzara her halükarda harika!
Böylelikle Sandy'nin buradaki etkileri nedeniyle bir kısmı sular altında kalan ve sürekli dalgaların dövdüğü sahil şeridi Malecon'u da buradan seyretmiş oluyoruz. Neyse ki sahilde yürüyememiş olmak içimizde kalacak aktivitelerden biri değil biz Boğaz şımarıkları için.:)
Hepinize iyi hafta sonları...
2 yorum:
Teşekkürler...
Aysema,
Sevgiler..:)
Yorum Gönder