Bora'nın Kitabı

Gizli Anların Yolcusu, Ayşe Kulin'in şimdiye kadar okuduğum kitapları arasında pek de bayılmadığım bir kitabı olmasına rağmen (hatırlamak isteyenler buraya) yine de oradaki gay karakter Bora'nın hikayesinin anlatıldığı Bora'nın Kitabı'nı okumadan edemedim. Hikaye eksik kalacakmış gibi hissettiğim için mi, yoksa "bir Ayşe Kulin romanı çıkar da ben nasıl okumam" duygusu içinde mi aldım kitabı bilmiyorum. Ama şu kadarını söyleyebilirim, almasam da çok şey kaybetmezmişim. Yine de yazarın anlatım dilini bilenler kitaplarının nasıl su gibi akıp gittiğini ve kolaylıkla okunduğunu da bileceklerdir. O yüzden gereksiz bir ikinci kitap olduğunu düşünmeme rağmen bu romanı da bir çırpıda bitiriverdim.

Fazlasıyla tekrar niteliğindeki bu romanda Bora hakkında çok da farklı bir şey öğrenmedik. Az çok hikayesini ve geçmişini bildiğimiz Bora'nın köydeki çocukluğuna ve o dönemin hayatında bıraktığı izlere odaklanan hikayede, Bora'nın ailesine ve en yakın arkadaşı Recep'e de bol bol yer verilmiş. Ama derin bir konu olabilecek ailevi travmalar bile sanki biraz fazla yüzeysel anlatılmış. Bir gün önce geçmişinden kaçmak için korku içinde tipini bile değiştiren Bora'nın ertesi günü geçmişini bulmak için yollara düşme çabası da biraz tutarsız ve anlamsız geldi bana. Hayatında ne değişti, n'oldu da bağlantı kurmak istedi şimdiye kadar hiç merak etmedi ve silip attığı geçmişiyle anlayamadım. Yine de okudum ve pişman değilim. Bundan sonraki Ayşe Kulin romanlarını da okurum. Ama naçizane fikrim bu öykünün sadece tek bir kitapla sınırlı kalabileceği ve hakkında bir kitap daha yazılmasına gerek olmadığı yönünde.



Bir de alıntı...

Recep'in dedesinin musallat olduğu annesi Meryem'in ölümünün ardından "Allah taksiratını affetsin" dendiğinde Bora'nın çocuk aklından geçenler ve köyüyle ilişkisini kesmek isteme kararını anlatan şu satırlar beni etkiledi:
"Taksirat niye Meryem'e düşüyordu? Niye kocası hapiste olan bir kadının köylük yerde hamile kalması, tecavüzcüsünün değil de, öyle ya da böyle kendisinin ölümünü gerektiriyordu? Niye yüce Allah zavallı, çaresiz kadını değil de tecavüzcüyü koruyor; tecavüzcüyü değil de kadını cezalandırıyordu?
Bunları uzun uzun düşünüyor, cevap bulamıyordum.
Sonra bir gün gerçeği gördüm; kadını cezalandırıp tecavüzcüyü koruyan yüce Allah değil, köy halkıydı!
Belki bu yüzden, dönmek istemedim köyüme. Her türlü melaneti hep bilip hep saklayan, kötülüklerin üstünü örten, kendilerini Allah yolunda zannederken şeytanın esiri olmuş çevremden buz gibi soğuduğum için."
Böyle bir zihniyetin içinde kadın olarak da eşcinsel olarak da büyümüş olmak büyük bir travma olsa gerek. Belki de üstesinden gelindiği sanılsa bile hiçbir zaman aşılamayacak olan hayati bir travma...

Ben sıradaki kitabı seçtim ve okumaya başladım bile. Merak edenler sağ sütundaki Okuyorum köşesine bakabilir. Sizlere de hangi kitabın sayfalarına gömüldüyseniz o kitapla ilgili  iyi okumalar diliyorum...



2 yorum:

parıldayan çiçek dedi ki...

Selam Sebrik ederim.Ben kitabı aldığıma pişman oldum.Bir önceki kitabın aynısı.Kitabı bitiremedim.Bir yazar ikinci kitap yazıyorsa yani devamını yazıyorsa farklı olmalı.Ayşe Kulin gibi bir yazar bunu yapmamalı.Okuyucuyu aldatmamak lazım.

Imge dedi ki...

Parıldayan Çiçek,

Bence Ayşe Kulin'in bir sonraki kitabı çok önemli artık. Çünkü son iki kitapta baştan savma hakkını kullandı. Bu tarz bir kitap daha yazarsa insanlar soğuyabilir ve soğuduğunu söyleyen çok kişi duyuyorum çevremde de..