İki Tane "Eh İşte"

İzlemeseniz hiçbir şey kaybetmeyeceğiniz bir film, bir de tiyatro oyunu ile karşınızdayım bu kasvetli Cuma gününde. Bir derece daha iyi olan filmle başlayayım.

Yani Filmekimi'nde de gösterilen Another Woman's Life, yani Başka Bir Kadın(ın Hayatı) adlı Fransız filmiyle. Yönetmen Sylvie Testud'un oyuncu olarak da rol aldığı filmdeki en dikkat çeken diğer isimse  Marie rolündeki Juliette Binoche. Zaten olaylar Marie'nin etrafında dönüyor. Marie'yi önce çizgi roman sanatçısı sevgilisiyle görüyoruz. Sonra bir bakıyoruz ki 15 yıl sonrasındayız. Kariyer kadını Marie bir evde uyanmış, bir kocası ve çocuğu, varlıklı ve yoğun bir hayatı var. Ha, bir de boşanma arifesinde. Biz nasıl şaşkın bir halde n'oldu, ne zaman buraya geldik, bu kadının sevgilisi nerede diyorsak Marie de aynı durumda. Hafıza uçmuş! Yavaş yavaş tanımadığı, bilmediği aile ortamının ve kendi kurduğu hayatın içinde yaşamaya başladıkça gerçekten de dışarıdan başka bir kadının hayatına bakıyormuş kadar yabancı hissediyor kendini. Kariyeri ve hırsları uğruna özel yaşantısını ne kadar ihmal etmiş olduğunu anlıyor. İnsanın hayatında asıl önemli olanın ne olduğu konusunda kendini ciddi bir biçimde sorgulayıp, yeni ve bambaşka bir hayatın yol haritasını çizmeye karar veriyor. Yani romantik komedi kategorisindeki bu film hiç de romantik komedi falan değil, haberiniz olsun. Bence konusu ve altını çizdiği mesajı güzel ama böyle bir konu daha güzel anlatılabilirdi diye düşünüyorum. Yer yer sıkıldığım ve mesajı dışında beni çok da içine alamayan bir film oldu. Yine de izlenebilir, zaman kaybı demem. 

İzlemenizi pek de tavsiye edemeyeceğim oyun ise çıkar çıkmaz "kesin harikadır" diye ikinci sıradan biletlerimizi aldığım Şehir Tiyatroları'nın Doğum Günü Partisi adlı oyunu. Ama ne yapayım, kim olsa aynı şekilde düşünürdü. Düşünsenize oyuncular Jülide Kural, Cem Davran, Özge Borak, Yıldıray Şahinler, Mert Tanık ve Bahtiyar Engin. Yıldıray Şahinler yönetiyor, Özge Borak ve pek çok isim ona yardım ediyor. Nobel ödüllü İngiliz oyun yazarı Harold Pinter tarafından yazılmış. Kısacası bu isimleri görüp de  hevesle gitmemek olmazdı. Biz de gittik. 

Dünya klasiklerinden biri olan bu komedinin son yarım saatinde gerçekten sıkıntıdan patlama fiilini hayata geçirmek üzereydim. "Zekice bir komedi" olduğu iddia edilen bu oyun ve yazarın metni ne zekama ne de mizah anlayışıma uydu diyebilirim. Evli bir çiftin işlettiği ve aynı zamanda yaşadıkları bakımsız ve pek rağbet görmeyen bir pansiyonda uzunca bir süredir Stanley adında tek bir yazar konuk kalmaktadır. O da iki tane daha adamın pansiyona geleceğini öğrenerek panik olur. Bu adamlar onu almaya geliyorlardır. Bu arada Stanley için doğum günü partisi hazırlığı yapılır (her ne kadar kendisi doğum günü olmadığını iddia etse de!) Stanley doğum günü boyunca otururken pansiyon sahibesi Meg (Julide Kural), onun arkadaşı olan genç Lulu (neden elbiselerinin altına uzun tayt giydiğini anlayamadığım Özge Borak tarafından canlandırılıyordu) ve yeni gelen iki adam çılgınlar gibi eğlenip dağılırlar. Ertesi günü de çizgili takım elbiselerini giyip zorla Stanley'yi götürürler. Olay bu! "Eee, yani?" diyorsanız soru işaretleriyle dolu gözlerinizi lütfen bana çevirmeyin. Ben bunu anladım. Yani aslında hiçbir şey anlamadım. Adamlar kimdi, espriler neydi, niye Stanley'yi götürdüler, n'oldu, ne bitti bilemiyorum. 


Ama oyunda duran zihnim arabaya binince biraz çalıştı ve kendi kendime belki de hikaye şöyle olabilir diye düşündüm: pansiyonu işleten çift hep bir erkek çocukları olsun istemişti ama olmadı, o yüzden Meg,  Stanley'yi çocukları  yerine koyup ona öyle abuk bir ilgi gösteriyordu ve ona bağlanmıştı. Stanley de piyasa hayatından sıkılmış bir yazar olarak kendini bu kuş uçmaz kervan geçmez yere kapatarak inzivaya çekilmişti. Ama yine de hırsları, kuralları, parayı, gücü temsil eden iki adam gelip onu saklandığı köşesinden bulup çıkarmış ve başarının, gösterişin, paranın ve ışıltının olduğu o istemediği hayata geri götürmüştü. Belki de oyunda bunlar anlatılmaya çalışılmıştı. Belki aslında her şey çok güzeldi, çok komikti, oyunculuklar harikaydı, ama biz anlamamıştık. Umarım öyledir. Bunu içtenlikle diliyorum. Yoksa böyle bir uyarlamanın seyirciyle dalga geçmek olduğuna inanacağım. Sırf tiyatro oyunu olduğu için "eh işte" kategorisine soktuğumu da bilmenizi isterim. Tiyatro torpili yaptım yani...    

Biz bu akşam geçen sezon biraz ihmal ettiğimiz Kumbaracı50'de oyun izleyeceğiz. Burada hayal kırıklığına uğramayacağımıza eminim. Size de bu havalarda yapılabilecek en güzel hafta sonu planını yapmanızı ve tadını çıkarmanızı öneririm: film&kahve/şarap, kitap&kahve/şarap, tiyatro&kahve/şarap! :)

4 yorum:

sezenyildirim dedi ki...

Doğum Günü Partisi'ni ben de geçen sene izlemiştim. Çok çok kötü bir deneyimdi bence de. Ben artık ay esasında belki de iyiydi de ben mi anlamadım diye düşünmekten vazgeçtim. Neden anlamayayım ki? Eğitimli, kültürlü bir insanım. Elimden geldiğince her şeyi takip etmeye çalışıyorum. Bence bu oyun gerçekten de kötüydü. Bizim anlamamızla falan ilgisi yok yani:)

Özge'nin Oltası dedi ki...

Aynı şekilde Doğumgünü Partisi mağdurlarından biri de benim :) Hayatımda bu kadar sıkıldığım bir oyun olmamıştı. Bittiğinde salondaki herkes bu neydi ya diye birbirine soruyordu. Ben de blogda ne kadar kötü olduğundan bahsetmiştim hatta: http://www.ozgeninoltasi.com/2011/10/tiyatro-sezonunu-actk.html

Imge dedi ki...

Sezen,

Haklısın..Ama zamanın bu kadar değerli olduğu hayatlarımızdan iki saatten fazla bir süreyi çalıyorsa da en azından ne anlattığını bilmek istiyorum. Yani anlama isteğim ve çabam o yüzden. Yoksa çok şükür ki yüzlerce kitabı, filmi ve tiyatroyu anlamışımdır şimdiye kadar.:) Bunun anlaşılmazlığının onlardan daha üstün zekayla üretilmiş bir eser olmasıyla bir ilgisi olmadığına kesinlikle eminim! Düpedüz saygısızlık bence böyle bir uyarlama.
Sevgiler.

Özge,

Okudum yazını şimdi..:) Ne kadar aynı duygular içindeymişiz..Aynı çileyi çekmiş, bir nevi kader ortaklığı yapmışız..:))

Sevgiler.

Adsız dedi ki...

I savour, cause I discovered exactly what I was having a look for.
You have ended my four day lengthy hunt! God Bless you
man. Have a nice day. Bye
Feel free to visit my web-site old holborn giallo