Bir Film, Bir Belgesel, Bir Kitap

İzleyeli bir aydan uzun zaman oldu ama buraya kısacık da not düşmezsem olmayacak bir film Pas ve Kemik. Jacques Audiard'ın yönettiği ve çoğumuzun bayıldığını tahmin ettiğim Fransız aktris Marion Cotillard ve Matthias Schoenaerts'in baş rollerini oynadığı çok etkileyici bir film bu. Marion'a bayılanlar, bu filmden sonra kendisine daha da bayılacaksınız, tamam, ama Matthias'a da bayılacaksınız, söyleyeyim. Feci bir kazayla hayatı alt üst olan balina eğitmeni Stephanie ile oğluyla birlikte ablasının yanında kalmaya gelen, kaybedenler kulübü üyelerinden, duygusuz bir dövüşçü olan Ali'nin hayatlarının kesişmesini izleyeceksiniz. Stephanie'nin geçirdiği kaza, Ali'nin dövüşleri ve oğlunu kurtarmaya çalıştığı sahne yıllarca aklımdan çıkmayacak film sahneleri olarak hafızamda yerini aldı bile! Hepsi de izleyen psikolojisi üzerinde birbirinden etkili sahnelerdi bana göre. Hayatla ve travmalarıyla mücadele etmek üzere bir araya gelen bu ikilinin hikayeleri bence çok gerçekti. Hayatı sorgulamanızı sağlayan dramlara bayılırım, bu da onlardan biriydi. 



Bu aralar hepimize pek çok şeyi sorgulatan illegal (!) halk kahramanları var sırada: Red Hack! Özellikle Gezi olaylarıyla birlikte adını ve siber eylemlerini duymayanın kalmadığı, ama yaklaşık 15 yıldır var olan bu kızıl hackerlarla ilgili yapılmış bir saatlik bir belgesel film var: Red! Bağımsız Sinema Merkezi tarafından hazırlanmış olan bu belgesel filmde artık tüm dünyada aktivizmin bir parçası, farklı bir alanı olan hacktivizm anlatılırken, Türkiye'den de elbette Red Hack ele alınıyor. Şimdiye kadar yaptıkları eylemleri ve grubun amacını oyuncular tarafından canlandırılan farklı Şirinler'in ağzından dinliyorsunuz. Aynı zamanda pek çok bilişim uzmanı, avukat, eski cumhuriyet savcısı hukukçu ve siyasetçi İlhan Cihaner gibi isimlerin de ilgili konularla ilgili yorumlarını duyma şansınız oluyor. Şimdiye kadar izlemediyseniz mutlaka izleyin. Baştan aşağı hukuksuz olan düzenin illegal diye damgaladığı zamane Robin Hood'larının neler yaptıklarına bir göz atın ve terörist olup olmadıklarına kendi sağduyunuzla karar verin. (Yazının iki gün önce yazdığım bölümüydü bu, dün itibariyle bir kez daha terörist ilan edildiler.) 




Kitap önerim ise Oya Baydar'dan O Muhteşem Hayatınız olacak. Oya Baydar'ı çok sevdiğimi biliyorsunuz. (Erguvan Kapısı'nı ısmarladım, Kedi Mektupları da annemde beni bekliyor.) Yazarın bu son kitabında ünlü bir divanın yaşamına konuk oluyoruz. Divanın kendini tanımak adına çıktığı yolculuk, bizi kendi coğrafyamızı ve tarihimizin karanlık yönlerini sorgulamaya yöneltiyor. İtiraf edeyim, kitabın ilk yarısında biraz sıkılır gibi oldum. Divanın, ona hayran olan müzik öğretmeni toplayıcısı sayesinde çocukluğundan (bebekliği olmayan çocukluğundan!) itibaren dinlemeye başladığımız öyküsü daha kısa olabilir miydi bilmiyorum. Ama ondan sonra yıllardır görüşmediği kızı Arya'yla görüşmeye başlamasından ve kızının Dersim'de gerçekleştirilecek bir projeyi kabul etmesinden sonra roman ayrı bir keyif kazanıyor (ve bana feci şekilde Dersim'de 1938'de yaşananları merak ettiriyor, bildiğiniz iyi bir kaynak varsa konuyla ilgili önerilerinizi beklerim).

Bu kitap bana pek çok yönden Kayıp Söz'ü andırdı. İşin magazin kısmı olarak da oradaki Ömer-Jiyan ilişkisini de buradaki Arya-Cansa ilişkisine benzettim.:) "Kaynağı ırmaklar, doruğu dağlar, müziği ağıt olan bir aşk böyle yaşanır," diyor Cansa bir yerde. Ne güzel bir tanımlama.  Doğu'nun ve Batı'nın birbirine bakışı, kimi zaman birbirlerinden dünyalar kadar uzaklıkları, çoğu zaman birbirlerini tam anlamıyla anlamanın imkansızlığı yine çok güzel verilmiş. Ve "muhteşem" görünenin ardında yatan gerçekler sorgulanmış.Çok da muhteşem olmayan bu gerçeklerle yüzleşme cesareti bulduğunda insanın hayatı daha zor ama daha tamamlanmış, daha muhteşem olabilir diye düşündürtüyor okura. Oya Baydar her zamanki gibi hayran olunası anlayacağınız.

İyi hafta sonları...


3 yorum:

serpil dedi ki...

İmge Sıcak Külleri Kaldı'yı okumuşmuydun, ben en çok onu beğendim.

Imge dedi ki...

Serpil,

O gün aynı soruyu başka bir takipçimden de aldım ve galiba okumadığımı fark ettim. Galiba diyorum çünkü nasıl atladığıma şaşırdığım bir kitap, ama okumamışımdır diyorum çünkü okusam aklımda kalırdı sanırım.

serpil dedi ki...

Kesin kalırdı, bence Oya Baydar'ın en güzel kitabı odur, tabi kişisel fikrim ama seninle aynı kitapları beğeniyoruz buradan gördüğüm kadarıyla bu nedenle beğenirsin diye düşündüm.