Tower of London

Londra'ya gidip de görmemek olmaz diye şehrin en çok turist çeken tarihi noktalarından biri olan Tower of London'u bu gidişimizde görmeye karar verdik. Bir de üstüne bu tur için iki kişi 43 poundu bayıldık. Oysa gezip gördükten sonra diyorum ki şimdiki aklım olsa gidip girişini görüp, aşağıdaki fotoğrafları çekip, hikayesini okuyup dönerdim!


Yok efendim, çok korkutucu hikayeler anlatılıyormuş da, içeride işkenceyle ilgili bölümler varmış da, canlandırmalar olacakmış da, bir sürü şey duyabilirsiniz. Evet, üniformalı Kule Muhafızları size durmadan bir sürü hikaye anlatıyorlar ama hiç merak etmeyin, kaçırırsanız üzüleceğiniz şeyler değiller. Örneğin, Anne Boleyn'in yaşadıkları için dehşete düşmek istiyorsanız bu kuleyi görmenizi değil Boleyn Kızı kitabını okuyup ve filmini izlemenizi tavsiye ederim. Ya da ne bileyim, Kule'nin etrafındaki hendeğin kule girişi kısmında duran aslanlar ve kaplanların yarattığı dehşeti anlamak için yukarıdaki kolajda sağ altta duran aslan maketlerine bakmak yerine imgeleme yapın derim. :)   


Kral William'dan yana hapis ve ölüm cezalarıyla ünlü bu kule tarih boyunca çok çeşitli işlevlere sahip olmuş. Kraliyet konutu olarak da kullanılmış, cephanelik ya da darphane olarak da. Şu an hâlâ kraliyet mücevherlerinin saklandığı bir kasa görevi de görüyor -ki bence bu kulenin en ilginç, en görülesi ve etkileyici yeri mücevherlerin bulunduğu ve fotoğraf çekilemeyen o karanlık odası. Yürüyen bir bandın üzerinde mücevherlere bakabildiğiniz için o birbirinden değerli elmaslar, safirler, zümrütlerle süslenmiş harikulade taçları, yüzükleri, asaları ya da altın kaplama kutsal yağ kaşıkları, ziyafet gereçleri, şamdanlar ve pek çok şeyi sınırlı bir süre görebiliyorsunuz. Ama o kısacık sürede bile Türk usulü "şu taç ne kadar eder ki?" muhabbeti yapabiliyorsunuz, panik olmayın. :)

Kule kompleksi içinde pek çok farklı bina var. En önemlilerinden biri de 1076'da yapımına başlanan ve orijinal "Kule" olan White Tower'dır (Beyaz Kule). İkinci kolajda altta ortadaki resimde gördüğünüz bu kulenin içinde kraliyet cephanesinin bir kısmı bulunuyor. İçeride ayrıca bir şapel de var. 


Çıkmadan önce bir de Kule'deki işkenceler hakkında bir fikir edinelim. Şemalarla açıklandığı üzere insanları demir kıskaçlar içinde iki büklüm dolaştırma, elleri ve ayaklardan bağlayıp her iki yöne çekiştirme, kelepçelerle zapt edip kırbaçlama, vs gibi bildiğiniz işkenceler işte... İçinize yeterince fenalık geldiyse çıkabiliriz. 


Uzun lafın kısası: Tower'lardan favorim Kule olanı değil Köprü olanıdır diyor ve yazıya burada bir son veriyorum.


Harika bir hafta olsun hepimiz için. 




Hiç yorum yok: