KAŞ = AŞK (2013)

Blogu boşladım değil mi? Farkındayım, ama bir süre daha böyle gideceğini üzülerek haber vermek isterim çünkü gerçekten çoook çalışmam lazım çoook. Ve çoook gezmem lazım çoook! :) Yani kısaca, tatil planlarım henüz bitmiş değil ve Kasım 15'e yetiştirmem gereken pek şükela bir kitap aldım. O yüzden gezi aralarında bilgisayar başına konuşlanmış halde geçireceğim önümüzdeki iki üç ayı. Ha bir de bol zamanım varmış gibi çalışma masamı yenilemek ve evdeki desktop'ı "artık desktop mı kaldı yahu, kurtul şundan, adam gibi mobil bir sisteme geç" diyen başta İso'cum olmak üzere tüm yakın çevremin önerilerine kulak vermek gibi bir işe giriştim. Önümüzdeki hafta içinde Nesin Vakfı'ndan bilgisayarımı, bilgisayar masamı, printer'ımı, ıvırımı zıvırımı almaya gelecekler ve ben salon ve balkon masalarında göçebe hayata başlayacağım! Sonra yeni bilgisayar, yeni çalışma masası, yıllar öncesinden kalma Windows XP'mi bırakıp yeni bir işletim sistemi falan derken allak bullak olacağım. Bakalım söz dinlemek iyi miymiş kötü müymüş göreceğiz. Sorunlar çıkarsa, ilk başının etini yiyeceğim kişi tabi ki İso'cum olacak: "Hep senin yüzünden!" :) 

Neyse, ben minik bir mola bulmuşken size hemen bu seneki ikinci yaz tatilimizden bahsedeyim. Biz yine aşkımız Kaş'a uğramadan edemedik. Hem de geçen sene gittiğimiz Club Çapa'ya gittik 3-11 Ağustos arası. Club Çapa ile ilgili detaylı notlarım burada. Bu seneki değişiklikler ise bence harika! Çünkü odaların tamamı yenilenmiş, mini barlar eklenmiş, eski yataklar ve yastıklardan bazıları beyaz deri ile kaplanıp plaja atılmış, böylelikle güneşlenme alanları daha rahat olmuş, plaj havluları yenilenmiş ve tesisin her yerine wi-fi gelmiş. Daha ne olsun değil mi? Yine de fazla bir lüks beklemeyin, demeyi unutmayayım. Eski müşteri olarak teraslı, harika bir odayı kapmış olabiliriz, ama odaların bazıları yine çok küçük aklınızda olsun. Kahvaltıda da çeşit beklentinizi yüksek tutmayın. Bir de bizim ısrarlarımızla birkaç kasa (gerçekten kasa! ve ona rağmen son gün yine Efes'e kaldık) Bomonti getirttik bardaki çocuklara ama normalde Efes ve Miller var bira olarak, haberiniz olsun. Servisteki birkaç eksik, odadaki birkaç kusur falan bize batmaz tatilde. Temiz olsun, denizi güzel olsun yeter. O yüzden biz yine hayran ayrıldık buradan. Ama geçen seneki yazımda sözünü ettiğim asansör sistemi hâlâ yapılmamış. Ve yapılmayana kadar da çocuklu ailelere ve orta yaş ve üstüne önermiyorum, haberiniz olsun. O merdivenler canımıza okudu yine çünkü! İşin olumlu tarafından bakalım: yaptığımız tek spor da buydu o hafta! :) Galiba gelecek sene asansör işi yapılacakmış bu arada. İlgilenenlere duyurulur. 


Gelelim yiyip içtiklerimize.. Ayıp olmaz değil mi, biraz bahsetsem? ;) Geçen seneki notlar burada. Biliyorsunuz, artık Üzüm Kızı yok Kaş'ta, Gümüşlük'te açtılar bu sene. Onun yerine Ruhi Bey Meyhanesi açılmış ve aynı Üzüm Kızı'nın devamı diyorlar. Ama biz denemedik, çünkü sıcakta canımız hiç bol meze, ara sıcak ve rakılı bir sofra istemedi. Rakıyı bile sayılı içtik sayılır. Sadece iki akşam (o da çupra-levrek ızgara olan akşamlar) Çapa'da rakı balık yapmayı tercih ettik. Orası daha esiyor diye rakıya (sofrasına değil ama) daha uygun geldi. Bir akşam yemek sonrasında biraz zaman geçtikten sonra deniz kenarındaki bara inip gece denizi yapıp, içkilerimiz eşliğinde RedHack'in beş saatlik konuşmasının bir buçuk saatini izledik. Bildiğiniz ev ortamı işte, daha ne olsun. 
  

Bi Lokma'ya bu gidişimizde de gittik ve yine bir porsiyon mantı ve bir porsiyon yaprak sarmasını bölüştük ve yine aynı lezzet, aynı doluluk, aynı ev ortamı bizi bekliyordu. Çok sevindik. Bazı şeylerin değişmemiş olduğunu görmenin bizi çok mutlu ettiğini söylemiş miydim? Tıpkı Mavi Bar ve önündeki mide dolmacı çocuk gibi. Onlar da uğrak noktalarımızdandı. Ayrıca geçen sene yazmayı unuttuğum ama kokteylleriyle gönlümüzü fetheden Hideaway'de Kaş'ın vazgeçilmezleri arasındaydı. Hideaway'e birkaç defa uğradık. O harika mojito, daiquiri, frozen margarita ve meyveli şaraplarından içmek için. Kapanış mekanımızdı o gizli bahçe bizim için. Otelden önceki son durak da diyebiliriz. 


Frozen margarita demişken, Derya Beach'in karpuzlusunun ve diğer pek çok çeşidinin ününü duymuştuk. Ayrıca pizzalarının da ünü almış başını gidiyordu. Bir de Limanağzı'nı çok duyuyorduk. Harika bir koy, çok güzel plajlar var (isimleri karizmasız olsa da; biri Nuri's Beach, diğeri Bilal'in Yeri keza) diyorlardı. O yüzden bir sabah attık kendimizi Limanağzı'nda Nuri's Beach'e. Ama ne yalan söyleyeyim kendimi en Kaş'ta gibi hissetmediğim yer orasıydı diyebilirim. Evet, fotoğraf görüntüleri çok güzel falan ama ben Kaş'ın o derin mavi, serin denizini daha çok seviyorum. Burası ıpılık ve sığ bir koy. Cık, dedik bir tur yüzdükten sonra. Kuruyup gidelim Derya Beach'e yayılalım bari diye karar verdik. Ama görüntü bu ve seveni bol bir yer. O yüzden nasıl deniz sevdiğinize bağlı olarak Limanağzı'na bir gününüzü ayırabilirsiniz derim. 


Öğleden sonra 3'e doğru Derya Beach'e geldik. Çok özlemişim Kaş merkezin denizini. Son zamanlarda Yarımada'da kaldığımız için burada girmiyorduk, ama bence Kaş tam da bu aslında! Daha soğuk, daha hareketli, daha vahşi... Ama şu da var: bence doğru karar verip iyi ki Yarımada'da kalmışız, çünkü bayram yoğunluğu merkezde biraz daha fazla hissediliyordu. Her gün Derya'nın kalabalığı, sessiz sakin bir yer bulma çabası bizi zorlar mıydı bilmem, ama Club Çapa'daki yataklarımızda güneşlenmek (daha doğrusu gölgelenmek) paha biçilmezdi.:) Bu arada pizzalar ve frozen margaritalar da gerçekten olaymış, haberiniz ola! 


Bunların dışında kısa kısa yeme içme notlarına gelecek olursak; Tripadvisor'ın bir numarasıydı (ikiye düşmüş) Ratatouille bu kez denendi. Steak'leri ve balık köftesinin güzel olduğunu öğrendiğimiz mekanda tercihimiz ortaya kalamar ızgara, sonra da birer porsiyon balık köfte oldu. Bir de organik şaraplarından bir roze seçtik kendimize. Her şey dört dörtlüktü. Servis ve şefiyle yaptığımız sohbet de öyle. Şeften chutney tarifi de aldım ama ne zahmetli işmiş o öyle, tabağa bir kaşık konduracağım diye hayatta uğraşamam valla.:) Ama burayı gönül rahatlığıyla deneyebilirsiniz. İletişim bilgileri burada (zaten hemen merkezde).


İkinci mutlaka deneyin önerim bir cafe olacak. Manzara falan yok. Canınız cafe yemekleri isterse hani. Çok şeker işletmecileri ve harika burger ve makarnaları var. Bence tatlıları da muhteşem görünüyordu ama sıra gelmedi. Hatta menüde patlıcanlı creme brule gördüm ve her Kaş'a inişte o kadar aklımda kalmasına rağmen yiyememenin üzüntüsü içinde döndüm a dostlar. Siz siz olun, Retro Bistro'nun her şeyini gözü kapalı deneyin. Pişman olmayacağınıza eminim. Çıkışta da Hideaway, al sana bir akşam programı daha işte.:)


Sırada Sumanu Wine Garden var. Mezeleri şahane diyemem. Kuru et de başarılı değildi. Ama fenerlerle aydınlatılmış bahçe ortamı çok hoş. Sahipleri şeker ötesi. Ve meyve şarapları harika! Bence ne yapın biliyor musunuz; önden bir peynir tabağı ile birkaç ıvır zıvır söyleyip bir şişe şarabı devirin akşam yemeği  olarak; sonra da tatlı niyetine toprak kaplarda gelen meyve şaraplarından için. Ne kadar tatlıseversiniz görelim bakalım.:) Narlı ve karadutlu benim favorilerim, öneririm.


Son olarak bayram kalabalığında merkeze inmeyi tercih etmediğimiz için adını çok duyduğumuz Marina'daki Vati'ye gidelim dedik. Yemekleri güzel olsa da servis anlamında kat edecekleri çoook yol var bence! Ara sıcaklar çok özellikli değil, sadece sunumları hoş. Sufle olarak getirilen tatlı çok lezzetli ama sufle değil, çikolata şelalesi. Ayrıca hem yanlış hem gecikmeli sipariş getirerek ana yemek için bizi bir saat beklettiklerinden yemek ve tatlı üstüne bize kokteyl, vs tarzı içecek bir şeyler ikram etmeyi önerip hem ikramları hem de yanlış siparişleri falan toptan hesaba yazdıklarını görünce ikinci kez tepemi attırdılar ama olsun, avuntumuz şu oldu: "ama bayram kalabalığına girmedik!" Bir de nazarlık koymuşlar tatlımıza, affettik gitti.:)


Yani bir Kaş daha böyle tadı damağımızda bitti işte sevgili dostlar. Seneye görüşünceye dek hoşça kalması için bıraktık onu kendi haline. Dinlensin, toparlansın, güzelliğine güzellik katıp yeniden bize kucak açsın en güzel haliyle diye. 

Sıradaki yazı ne zaman olur bilmem, minik molalar bulursam buraya kaçmaya çalışacağım yine. Özledim mekânımı ayol! :)

2 yorum:

Duysev dedi ki...

ahh önümüzdeki cuma hayatımda ilk kez Kaş'a gideceğim ben de. Ve bu yazıyı gitmeden okumak ne büyük şans. Teşekkürler!

Imge dedi ki...

Duysev,

Senin adına çok sevindim doğrusu. Yani yanlış anlama, yazıyı okuduğun için değil Kaş'a gidecek olduğun için.:)) Yazının da yararı olmasını umuyorum. Harika bir tatil geçirmen dileğiyle.

Sevgiler.