A Royal Affair ve Ruhi Mücerret

Dönem filmlerinden hoşlanıyorsanız Yasak Aşk diye Türkçeleştirilmiş 2012 Danimarka yapımı A Royal Affair filmini mutlaka izlemelisiniz. Çocuksu, akli dengesi tam anlamıyla yerinde olmayan ve hoppa bir kişiliğe sahip Danimarka kralı VII. Christian ile politik çıkarlar gereği görmeden evlendirildiği İngiliz prenses Caroline'in evliliği tatsız tutsuz ve fazlasıyla mesafeli ilerlerken doktor (hatta günümüzün yaşam koçu) olarak kralın hayatına giren Johann sayesinde işler değişir. Hem kral hem de kraliçe ile Johann arasında bir yakınlaşma doğar, ama filmin adına bakıp da bunun sadece bir yasak aşk hikayesi olduğunu düşünmeyin. 18. yy Danimarka'sında gerçekten yaşanmış skandal olmasına rağmen basit bir aldatma öyküsünden çok daha önemlisi anlatılıyor filmde. Dönem aydınlanma dönemi. Özgürlükçü düşünceler yavaş yavaş ön plana çıkıyor. Krallık otoritesi, din baskısı, köylülerin hakları sorgulanıyor, yani müthiş bir değişimin yaşanabileceği ama elbette sancılı da bir dönem. Saraydaki yönetici heyet, kukla gibi oynatarak idare edebildikleri bu kral ile mevcut baskı düzeninin zalimleri olarak ellerinde gücün tadını çıkarmaya devam etmek istiyorlar. Kraliçe özgür düşünceli, sanatçı ruhlu bir kadın. Kral ise aydınlanma yanlısı doktorun fikirlerinden son derece etkileniyor, hatta onu neredeyse danışmanı olarak görüyor. Eh, o zaman mutlu son ve özgür bir Danimarka bekleyebilir miyiz? Tabi ki hayır. Devrimler pek güle oynaya yaşanmıyor elbette. Dolayısıyla Caroline, Christian ve Johann değil de belki çocukları görebilir o güzel günleri...

Son birkaç Danimarka yapımı filmde izlediğim Mads Mikkelsen'ın Danimarka film sektörünün kamberi olduğunu düşünmekteyim.:) Ve iyi ki de öyle. Adama müthiş bir hayranlık duymaya başladım. Ve bu filmde de Johann rolünde çok başarılıydı. Gerçi deli kral rolüyle Mikkel Boe Folsgaard ile yarışırlardı (hatta kendisi 2012 Berlin Uluslararası Film Festivali'nde en iyi erkek oyuncu ödülünü almış). Ben her şeyiyle çok sevdim bu filmi. Oyunculuklar, konu, dekor ve kostümleri çok başarılı buldum. İki saatten biraz uzun sürüyor ve kesinlikle izlemeye değer. Öneriyorum.  

Sırada duyduğum methiyeler sonrasında okumaya karar verdiğim ama benden ancak bir "eh işte" çalışır diye yorumlayabileceğim bir kitap var: Ruhi Mücerret. Müthiş kelime oyunları, bilgelik dolu sözler, hem güleceğim hem duygulanacağım bir konu umdum fazlaca zorlama kelime oyunları ve absürt, eğlencelik bir hikaye buldum. Belki de yazarı Murat Menteş ve tarzı ile ilk tanışmamız olduğu içindir. Ya da belki de farkında olmadan çok büyük bir beklenti yaratmış olabilirim zihnimde. Yani bir kitap olduğu için pişman değilim ve zaman kaybı demem, bu tarzı beğenen de çıkabilir yanlış yönlendirmek istemem, ama şahsen benim aklımda iz bırakan kitaplardan biri olmadığını biliyorum.  

Son İstiklal Harbi gazisi Ruhi Mücerret'in başına gelen tuhaf olaylar dizisinin anlatıldığı romanın en eğlenceli bölümü kendisinin ağzından anlatılan ilk kısmı bence. Sonra yaşananları bir de genç ve avare bir karakter olarak hayatına giren Civan Kazanova'nın ağzından dinliyoruz. Hikaye ancak o zaman yerli yerine oturuyor ama giderek daha da absürtleşiyor. Sanırım ben de öyle olunca biraz kopuyorum. Yine de kapitalist dünya ile ilgili güzel eleştiriler, hayatla ilgili saptamalar içeren güzel cümleler var içinde. Ve dediğim gibi eğlencelik okunabilir. Alıntılar:

* ...Tesadüf, talih ve bahtsızlık... hepsi kaderin şubeleridir. Mazideki kederleri hatırlamanın sağlayacağı koruma, unutmanın getireceği huzurun yanında bir hiçtir. Lakin aklın forsu hafızaya sökmez...

*... Sakın yaşlanmaya kalkmayın. Hiçbir eğlencesi yok. Evinizin, siz içindeyken yanmasından farksız...

* ...Umut, gerçeklerle; umutsuzluk ise hayatla bağını gevşetiyor insanın...

*...Hedonizmden mezun olanlar ahlakçılığa terfi eder... (ve hemen karşısındaki sayfada bulunan günahkarlara övgü bölümü.:) )

*...Aşk, birine seni mahvetme yetkisi vermek ve bunu kullanmayacağına güvenmektir...

Ayrıca sayfa 290-91'de "Kötü binada iyi insan yetişmez" fikrinden yola çıkarak şehrin mimarisinin önemine vurgu yapılan yaklaşık iki sayfalık bölüm en çok aklımda kalanlardan. 

Şimdiden iyi seyirler ve bol kitaplar  sizlere.

  
   

Hiç yorum yok: