Anneler ve Babalar İtinayla Şımartılır ;)

Bizimkilerin morali bir süredir yerlerdeydi. Annemle ilgili bir sağlık sorunu nedeniyle ikisi de pembe gözlükleri çıkarıp en kapkara gözlükleriyle hayata bakmaya başlayınca, telefonda ses tonları en alt perdelerden gelmeye başlayınca duruma bir el atalım dedim. Salı günü öncü kuvvet olarak ben Adana'ya gittim, Cuma akşamı da İsocum sefacı kuvvet olarak geldi. Pazar akşamı biz İstanbul'a dönerken annem ve babam da artık yeni hayat motto'larını ezberlemişlerdi: "Hayatın tadını çıkarmaktan başka işimiz yok!" ;) 

Her ne sebeple gidilmiş olursa olsun bir Adana turunun vazgeçilmezlerinin başında yemek gelir. Bunu bilmeyen yoktur sanırım. Ve tabi ki kebap başrollerdedir. Salı akşam üstü nehir kenarındaki Birbiçer'le açılışı yaptık biz de. Benim niyetim ciğer yemek olduğu için burayı tercih ettik. Kebap olarak bir numara olmasa da ciğer için güzel bir tercih burası. Daha güzelini havaalanına yakın şubesinde yemek mümkün ama açık havada, çimlerde oturalım diye burayı tercih ettik bu kez. Zaten Adana'da kötü kebap, kötü salata yemenin mümkün olmadığını düşünenlerden olduğum için çok da takılmam nereye gidildiğine.


Ertesi gün annemin kontrolleri için öğlene kadar hastanedeydik. Çıkışta kendimizi hem eve hem hastaneye yakın Friends'e atalım ve meşhur sushisini tadalım dedik. Evet doğru duydunuz: Adana ve sushi! Böyle bir dünya da var yani. :) Ama kampüsün içinde sayıldığı için artık içki servisi yapılmayan Friends'de sushi saatini de kaçırmışız. O yüzden başka bir şeyler tırtıklayarak akşam için sushi siparişimizi verdik. Evde, bahçede biralarımızla akşam hüpletiriz dedik onları da. Sonra İstanbul'da güneşi özleyen kolları ve bacakları biraz güneşle buluşturduk öğleden sonra. Friends'in ortamına, yemeklerine, servisine bayılıyorum. Sushisi için yediğim en iyi sushi diyemeyeceğim ama gayet de bol çeşitli ve lezzetliydi. Babam bile beğendi, o derece yani. (Babam gurme olduğundan değil, genellikle değişik lezzetlere "bu neymiş böyle, ben anlamam bundan" diye yaklaştığı için. ;) ) Sushi&bira keyfini fotoğraflamadan tüketmişiz, kıh kıh. Ama bahçedeki en sevdiğim ağacın yanında ev elbisesiyle ve ilaç firması şapkasıyla güneşle buluşma anlarım annemin objektifine takılmış.


Perşembe günü Optimum Outlet'ten alınacak birkaç şey, eczane, şehir içinde pazar, fırın, vs gibi uğranacak yerler vardı. Eski evimizin yakınlarına kurulan pazar Adana'nın taptaze meyve-sebzelerini, doğal köy ürünlerini nefis fiyatlara bulabileceğiniz rengarenk bir cennet bence. Renklerin arasında turuncuyu göremeyince onu da Kazım Büfe'ye uğrayıp birer bardak havuç suyu içerek tamamladık. 1/2 muzlu süt de istenebiliyormuş bu arada, onu da bu gidişimde öğrenmiş oldum. Racondan eksik kalmayalım. ;)


O gün acıkınca annemle Yelken Kulübü'ne gidelim dedik. Erkeklerle hafta sonu kırmızı et zehirlenmesi geçirmeden önce deniz levreği, kalamar, salata ve sıcacık pide ile bir yemek molası verdik. Bu arada korkarım ben Adana'da önden gelen nefis salatalar ve sıcak pidelerle bile ömrümü geçirebileceğime karar verdim. O gün havanın sıcaklık dozunun ve gölün turkuazının güzelliği anlatılmaz yaşanırdı. Akşamları da açık havada birer kadeh bir şey içmek için çok keyifli bir yer olabileceğini düşündüm burasının. Levrek de fotoğraflara tema olamadan midemize indirilmiş. Yemeğin sonunda fark ettiğimde annemin "amaan, boş ver, sende bir sürü levrek fotoğrafı vardır, onlardan birini koyarsın en kötü," yorumu pratik zekamı kime borçlu olduğumu gösterir nitelikteydi. Kıh kıh..;P


Cuma akşamı İsocum'u havaalanından alır almaz 5 Ocak Kebap'a gittik. İlk gidişimiz, ama son olmaz sanki. Kesinlikle çok başarılıydı kebabı ve külbastısı. Önden gelen mezeler, salatalar ve fındık lahmacun ile peynirli pide için de aynı şeyi söyleyebilirim. Ah Rafinera ah, beni affedebilecek misin?


Peki işte size uzmanlık sorusu: Bir eve İsocum'un geldiği nasıl belli olur? En önemli üç ipucunu veriyorum: 1) evde müzik sistemi kurulur ve nefis playlist'ler çalar, 2) tütün kokusu etrafı sarar ve 3) yemek sonrası içkiyle devam eden sohbet en son ortamdaki birinin artık Sims oyunundaki gibi uyku barının sıfırlanarak yere düşüp uyuyakalacak aşamaya gelmesine kadar devam eder. Bu nedenle sevgili kocamın ailedeki lakabı "kara delik"tir. Biz de keyifle onun ardından güme gidenler oluruz daima. ;) Bahçedeki masanın gündüz atıştırmalıkları ile akşam atıştırmalıkları  arasındaki yüz farkı bulunuz. ;)


Adana'da kapanışı da Mesken adlı pirzolacıda yaptık. Geçen gidişimde de annemle gittiğimiz, göle tepeden bakan bu pirzolacıya zaten bayılıyorum ben. Menü çok basit: pirzola, salata, yoğurt ve sıcak pide. İsteyene pirzola yerine tavuk şiş de var ama biz pirzolasının hastasıyız. Her şey taptaze, lezzetli. İçki servisi var. Salaş ama hizmeti on numara bir yer bana göre. Yine çok keyifliydi. Güneşin batışına buradan bakmak da doyumsuzdu doğrusu.


Pazar günü beton hayatlar yaşayan İstanbul insanları olarak tüm gün bahçede yayılmayı tercih ettik. Bu haftanın Babalar Günü'ne de denk gelmesi güzel oldu. Anne ve baba şımartmaya gittik desek de aslında gördüğünüz gibi biz galiba daha fazla şımartıldık. Ama en azından uzun sohbetler eşliğinde geçirdiğimiz Adana günlerinde motto'muzu benimsetebildiysek Tanlar'a ne mutlu bize. ;)


Eveet, kısaca ne diyorduk gençler?  "Hayatın tadını çıkarmaktan başka işimiz yok!" ;) Ve tabi ki sağlıkla, gülerek geçirdiğimiz, ağzımızın tadının hep yerinde olduğu upuzun bir ömür için aldığımız her nefese şimdiden şükürler olsun.

5 yorum:

Zeugma dedi ki...

Çok geçmiş olsun. Her ne ise en kısa zamanda yok olup gitsin, bitsin.
Sevgili anneciğinle beraber o güzel fotolardaki gibi hayatın tadını doya doya çıkarmaya devam edin dilerim. Pespembe gözlükler eşliğinde...
Sevgiler İmgecim...

Imge dedi ki...

Çok teşekkürler Zeugmacım. Ve bil mukabele diyorum tüm sevdiklerinle geçerli olacak şekilde. Umarım son yazışmamızdan bu yana daha iyisindir. Sevgiler benden.

serpil dedi ki...

Eşiniz babanıza ne kadar benziyor son resimde :)

Mahmutun güncesi dedi ki...

Şırdan yok mu???

Imge dedi ki...

serpil,

Öyle mi? Aslında pek alakaları yoktur ama öyle çıkmış demek. ;)

Mahmutun güncesi,

Bu kez yok. İyi ki de yok. Çünkü yaz öncesi hiç gerek yok! ;)