Neva Nehri'nde Gündüz ve Gece

Neva Nehri'ni anlatmaya Saray Köprüsü'nün her iki yakasında yer alan sütunlardan başlayayım. Bu sütunların alt kısmında yer alan mermer figürler Rusya'nın Volga, Dinyeper, Neva ve Volkhov gibi en önemli nehirlerini temsil ediyor. Ülke için özel günlerde yapılan kutlamalarda sütunların tepelerindeki meşalelerin yakıldığını da öğrendik. Karşı kıyıda Peter and Paul Kalesi'ni ve kaleye giden yol üzerinde eski tip bir geminin bulunduğunu göreceksiniz. Bu geminin eski olduğuna bakmayın; içinde lüks bir restoran ve spor kulübü bulunan bir işletme aslında kendisi. 


Nehir turunu bitirmeye yakın gördüğümüz şu sarı bina şehrin en meşhur binalarından biri. Bir bölümü ünlü Rus yazarlardan Alexander Pushkin'in bir dönem yaşadığı ev olan bu binada şu an Pushkin Müzesi yer alıyor. Nehir turuyla ilgisi olmasa Rus Devlet Müzesi'nin önündeki parkta yer alan ve St. Petersburg'un kuruluşunun 250. yılı anısına Mikhail Anikushin'e yaptırılan Pushkin heykelini de mutlaka görmelisiniz. Laf aramızda yerel rehberimizin dediğine göre Ruslar Pushkin'i Dostoyevsky'den daha çok seviyorlarmış. 


Neva Nehri turunun en keyifli kısımlarının Neva üzerindeki değil kanallar üzerinde yapılan bölümü olduğunu söylemeliyim. Vizyoner Çar I. Petro, St. Petersburg'u her anlamda Avrupa'ya benzetmek hedefiyle yola çıkarken bu kadar nehir ve kanal olan bir yeri de doğal olarak  Amsterdam ve Venedik'e benzetmek istemiş. Biraz abartmış, çünkü şehirde diğer her yerden daha fazla köprü ve kanal bulunuyor. 60'ı tarihi olan köprülerin toplam sayısı 342. Sokak yerine kanallar olsun, vatandaşlarım da araba yerine tekneler kullansın diyen "Çılgın" Petro su ulaşımının yaygınlaştırılmasını teşvik etmiş. Aşağıda sağ altta gördüğünüz fotoğraf Hermitage Tiyatrosu ile müze binalarından birini birbirine bağlayan ve Neva Nehri'ne açılan kapalı ve binaya ait bir köprü. 





Kanallarda gezinirken nefis binalar da göreceksiniz. Bazılarının hikayelerini anlatacaktır rehberiniz. Binalar ne kadar güzelse, suyun rengi bir o kadar kötü. Bildiğin yeşilimsi kahverengi. Aslında adı üstünde de diyebiliriz, çünkü Neva adı bataklık, çamur anlamına geliyormuş. Bir de nehrin tamamen donduğu ve üzerinde yürünebildiği kışların sayısı hiç de az değilmiş. O yüzden St. Petersburg'u kışın da ziyaret edebilirsiniz, ama nehir turunu sadece yazın yapabileceğinizi unutmayın. 




Sırada şehrin en küçük heykeli var. Neva ile birleşen Fontanka Nehri üzerinde, Yazlık Bahçelere dönerken köprünün altında yer alan minik bronz kuş size uğur getirebilir. Nasıl mı? Köprünün üstünden geçerken heykele doğru bozuk para atıp da, parayı nehre düşürmeden kaidenin üstünde tutmayı başarırsanız şans kapıları önünüzde açılacak demekmiş. Şahsen benim gibi elinin ayarı pek olmayanlara hiç riske girmemelerini öneririm. ;)



Gelelim Neva Nehri'nin gecesine. Gecesinin gündüzden daha canlı olduğunu söyleyebilirim, çünkü saat yaklaşık 1.30'ta büyük gemilerin geçişine olanak tanımak amacıyla nehrin üstündeki tüm köprüler açılıyor. Birçok tekne de bu anı izledikten sonra gece turuna başlıyor nehir üzerinde. Tekneyle nehirde olmak istemeyenler ise köprüleri görebilecek şekilde içkileri ve fotoğraf makineleriyle kıyılara konuşlanıyorlar. Biz ikinci gruptaydık. Ve bunun kesinlikle yaşanması gereken bir deneyim olduğunu bilin isterim. 


Gece 12'de metrolar kapandığı için son metroyla Admiralteyskaya durağına gidip, oradaki bir kafede bir şeyler içip, sonra da 1:00 gibi Saray Köprüsü'ne yakın bir yerde, nehir kıyısındaki yerinizi alabilirsiniz. Sonra da sizi şöyle bir görüntü bekliyor. Tadını çıkarın! Dönüşte de taksilerle pazarlığınızı yaparak otelinize gidebilirsiniz. Bir fikir olsun diye söylüyorum: 6-7 km uzaklıktaki merkezi konumdaki otelimiz için 700 ruble dediler, 400 ruble dedik, 500'e (yaklaşık 25 TL) anlaştık mesela. 

Evet, köprünün açılış videosunu da izlediyseniz, artık sizi Kanlı Kilise ve Dostoyevsky'nin Evi'ne götürebilirim. Hadi gelin benimle. 

Hiç yorum yok: