Meğer yine nefis bir İkinci Kat oyunuymuş. Geçen sene görüp de çok feci ihmal etmişim. Bu sene iyi ki kaçırmadım, izledim dediğim oyunlardan biri oldu. Herkese de tavsiye ediyorum ama geçen seneye göre daha az oynuyor galiba. Web sayfasından tarihleri takip edin ve mutlaka izleyin bu güzel oyunu der ve kısaca konuya geçerim.
"Demokrasi şehidi" olarak anılması planlanan, "saygın" gazeteci Rıdvan Kahraman'ın ölümünün üzerinden biraz zaman geçmişken, eşi Fazilet (Selen Uçer) bir partiden aday olup siyasete atılmak üzereyken Rıdvan'ı tanıyan bir gazeteci (Banu Çiçek Barutçugil) onun hakkında bir belgesel çekmek ister. Evde onu yakından tanıyan üç kadın olacaktır. Biri elbette eşi Fazilet, diğeri neredeyse sağ kolu, asistanı sayılan Azra (Esra Dermancıoğlu) ve üçüncüsü ise üniversitedeki öğrencilerinden biri olan, tezine de yardım ettiği İrem (Gülce Oral).
Rıdvan Kahraman'ın yıllar önce çektiği ödül almış bir fotoğraf karesiyle başlar çekim. Belki de tam da o karenin özüne inilmesiyle her şey birer birer çözülür. Uzak -hani şu bize hep çok uzak olan!- bir köydeki vahşi bir katliam sonrasında köy meydanında ölmüş bir annenin kucağındaki "ölü" çocuğuna sarılan "poz"uyla ödül alan gazetecinin ahlak anlayışı dört kadın tarafından masaya yatırılır. Sırlar ortaya çıktıkça, insanlığın yerlerde süründüğü anlar gelir. Her şeye rağmen gecenin sonunda yeni bir fotoğraf karesi daha vardır elde. Rıdvan Kahraman'ın ödüllü pozuyla açılıp, Fazilet ve İrem'in pozuyla kapanan oyunda gerçeklik-sahtelik ödülleri de seyirci tarafından verilmiş olur.
Oyuncuların hepsi birbirinden başarılı. Selen Uçer'i ilk kez izledim sahnede ve bayıldım. Esra Dermancıoğlu'nun abartıldığını düşünürdüm, yanılmışım, kadın bildiğin o Azra'ydı. "Hitchcock karakteri" diyoruz kendisine artık. ;) Gülce Oral'ı daha önce iki kez sahnede izledim, acayip doğal bir oyunculuğu olduğunu düşündüğüm ve çok beğendiğim genç oyunculardan biri. Yine çok iyiydi. Sami Berat Marçalı yönetmiş, ki şu ana kadar çıkardığı işlere hep bayılmışızdır (bir tek P*rk, eh işte).
Kısacası bulduğunuz yerde kaçırmayın, izleyin derim.
İyi seyirler, iyi haftalar!
Rıdvan Kahraman'ın yıllar önce çektiği ödül almış bir fotoğraf karesiyle başlar çekim. Belki de tam da o karenin özüne inilmesiyle her şey birer birer çözülür. Uzak -hani şu bize hep çok uzak olan!- bir köydeki vahşi bir katliam sonrasında köy meydanında ölmüş bir annenin kucağındaki "ölü" çocuğuna sarılan "poz"uyla ödül alan gazetecinin ahlak anlayışı dört kadın tarafından masaya yatırılır. Sırlar ortaya çıktıkça, insanlığın yerlerde süründüğü anlar gelir. Her şeye rağmen gecenin sonunda yeni bir fotoğraf karesi daha vardır elde. Rıdvan Kahraman'ın ödüllü pozuyla açılıp, Fazilet ve İrem'in pozuyla kapanan oyunda gerçeklik-sahtelik ödülleri de seyirci tarafından verilmiş olur.
Oyuncuların hepsi birbirinden başarılı. Selen Uçer'i ilk kez izledim sahnede ve bayıldım. Esra Dermancıoğlu'nun abartıldığını düşünürdüm, yanılmışım, kadın bildiğin o Azra'ydı. "Hitchcock karakteri" diyoruz kendisine artık. ;) Gülce Oral'ı daha önce iki kez sahnede izledim, acayip doğal bir oyunculuğu olduğunu düşündüğüm ve çok beğendiğim genç oyunculardan biri. Yine çok iyiydi. Sami Berat Marçalı yönetmiş, ki şu ana kadar çıkardığı işlere hep bayılmışızdır (bir tek P*rk, eh işte).
Kısacası bulduğunuz yerde kaçırmayın, izleyin derim.
İyi seyirler, iyi haftalar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder