Mermer Köşk & Homo Deus

Mehmet Eroğlu'na bayılırım, son romanı Mermer Köşk'e de bayıldım. Diğer romanlarından farklı olarak bu kez nefis bir televizyon dizisi de olabilecek bir roman var karşımızda. Ben şimdiden Demirler Köşkü'nü, Öykü'yü, Neli'yi ve Uğur'u kimlerin oynayabileceğini düşünebiliyorum mesela. Sakat amca İsmail Demir'in evindeki iki dolabı köşesi ve puro kokusu bile capcanlı zihnimde. İsmail ve Ezgi Demir karakterlerini kimler oynasa, onu bulamadım. Ay n'apıyorum ben, roman anlatacaktım dizi castingine başladım! ;)


Efendim bir holding sahibi aile var yine zenginliği temsilen karşımızda. Ama gerekirse iktidarını kaybetmemek için iktidara göz kırpan, aşk evliliğine değil stratejik ortaklıklara inanan, işi gücü dış görüntü olup içini genelde boş bırakan Türk zengininden bahsediyoruz biraz. Onların güzeller güzeli kızı Öykü, güzelliğini aldığı hırs küpü, gerçekçi ve manipülatif annesi Neli, ailevi bir hastalıktan dolayı amcası gibi sakat kalmış, sivri dilli, alkol problemi olan, müzmin isyankar kız kardeş Ezgi ve bir de bilmediği babası gibi çok yakışıklı, kendi kısıtlı imkanlarıyla okuyup avukat olabilmiş, orta halli avukat Uğur var asıl baş rollerde. Uğur ve Öykü'nün arasında bir aşk gibi başlayan hikaye, aslında ailedeki travmaların karakterlerde ömür boyu yarattığı etkilerin çözülmesi, hırs ve güç savaşları tadında ilerleyerek eski bir Türk filmi tadında olabilecekken mis gibi günümüz dünyasına ait bir oluyor. Bize de keyifle, bir çırpıda okumak kalıyor. Burada da Mehmet Eroğlu ile kitap üzerine güzel bir söyleşi var, ilgilenenlere duyurulur.

***

İkinci olarak Homo Deus'tan bahsedeceğim. Hayvanlardan Tanrılara Sapiens ile hayatlarımıza fırtına gibi giriş yapan Yuval Noah Harari'nin, ikinci ve devam kitabı niteliğindeki kitabı bu. Elimden bırakamadan okumuş olduğum ve çok etkilendiğim Hayvanlardan Tanrılara Sapiens'te bizim bugünlere geliş öykümüzü anlatmıştı Harari. Homo Deus ise bundan sonrasındaki süreci anlatıyor. Artık ölümsüzlük, mutluluk ve tanrılığa oynayan insanın gidişatını gözler önüne seriyor. Daha kurgusal tabi ki, galiba o yüzden ilk kitabı kadar yoğun bir ilgi ve keyifle okuyamadım desem yeridir. Bir de bu kitapta çok fazla tekrara düşmüş, ilk kitaptan da hatırladığımız bölümleri eklemiş ve gelecek beklentilerini de fazla uzun uzadıya ve tekrar içinde anlatmış gibi geldi bana. Ama yine de çok güzel öngörülerle dolu, okunası bir devam kitabı olduğunu söylemeliyim. Bir de tekrara düştüğü yerler olsa da adamın anlatımını o kadar seviyorum ki, o anlatsın ben okuyayım tadında bile uzun uzun okuyabilirim. Bir de gerçekçi bakış açısını seviyorum yazarın. Umut verme derdi ve çabası yok, gördüğünü ve düşündüğünü öyle apaçık aktaranlara bayılırım zira.


Alıntılar...

* "...Önceden altın madenleri, buğday tarlaları ve petrol kuyuları gibi maddi mal varlıkları temel zenginlik kaynaklarıyken, bugün en büyük zenginlik kaynağı bilgi haline geldi. Savaşla petrol kuyuları ele geçirebilirsiniz, ama bilgiyi bu yolla elde edemezsiniz. Bilgi en önemli iktisadi kaynak haline geldikçe savaşların karlılığı da azaldı; ve savaşlar, hâlâ eski usul hammadde ekonomileriyle yürüyen Ortadoğu ve Orta Afrika gibi belirli bölgelerle sınırlanmaya başladı."

*"...Sonuçta insanlar üretmek değil mutlu olmak istiyorlar. Üretim mutluluğun maddi temeli olduğu için önemlidir. Ancak üretim amaç değil araçtır..."



*"...Ruhların varlığı evrim teorisiyle açıklanamaz. Evrim değişim demektir, haliyle sonsuz varlıklar yaratma meziyetinden yoksundur. Evrimsel açıdan bakıldığında insanın özüne en yakın şey olan DNA'mız, bir sonsuzluk makamı olmaktan çok bir mutasyon ve değişim aracıdır. Ruhlarını terk etmektense evrim teorisini reddeden büyük bir çoğunluğu korkutan da budur işte..."

* "...Homo sapiens kalabalık gruplarla bile esnek işbirliği yapabilen tek tür olduğu için dünyaya hükmediyor. Zeka ve alet yapma becerisi de çok önemli elbette. Ancak insanlar kalabalık gruplar halinde esnek işbirlikleri geliştiremeselerdi, yaratıcı beynimiz ve marifetli ellerimiz uranyum atomları yerine hâlâ çakmaktaşı parçalıyor olurdu..."

*  "...Modernite bir sözleşmedir.Doğduğumuzda imzaladığımız bu sözleşme, öldüğümüz güne kadar yaşamımızı düzenler. Tüm sözleşmeyi tek bir cümlede özetleyebilirsiniz: İnsanlar güç karşılığında anlamı terk etmiştir..."


Ay yeter, kitabı olduğu gibi alıntılayacağım bıraksanız. ;) Ne kadar zihin açıcı bir kitap olduğu konusunda yeterince fikir verebilecek alıntılar diye düşünüyorum.

Keyifli okumalar!

Hiç yorum yok: